Sevgili dostlar son yılların modası oldu bahar, Tunus baharı, Cezayir baharı, Libya baharı derken Mısır baharı ardından Suriye derken bir anda kara kışa döndü. Tabii bizler bahar deyince aklımıza ilk gelen ilkbahar oluyor. Doğanın dirilişi tomurcukların kış uykusundan uyanıp yaşama, güneşe ulaştığı renga renk çiçeklerle yeryüzünün adeta bir cennet bahçesine döndüğü ilkbaharı. Sevgilerin doruk yaptığı yaşam sevincinin zirveye vardığı aşkların şiirlere destanlara konu olduğu ilkbaharı. Oralarda ilkbahar var mıdır bilemem, ama yurdumda dolu dolu dört mevsim yaşanır.
Hatta bazı bölgelerde dördü birden, İnsanoğlunun var olduğundan bu yana hep yaşanmış bu baharlar, insanlara yaşam azmi sevgiyi, insan olabilmenin tüm nimetlerini sunmuş sevgiyi hamur eylemiş.
İnsanoğlunu sevgiyle tanıştıran onu özenle büyüten, ona can veren anaların adı konmuş bu topraklara Ana- dolu, hem ana, hem de dolu Ana.
Yaşadığımız coğrafya insanoğluna hep ışık olmuş kurduğu uygarlıkların yansıra adına yaraşır bir şekilde doğruyu, sevgiyi hep güzel olanları öne almıştır.
Bağrında birçok isimsiz ozanı var ederken aşkları, acıları, ezgilerle kuşaktan kuşağa aktarmış sürekli sevgi ve barışı olmazsa olmazı yapmıştır.
Peygamberlerin atası Hz İbrahim’ i Urfa’ dan antik çağı günümüze taşıyan Homeros’ u İzmir’ den Mevlana’yı Yunus’ u, Hacı Bektaşi Veliyi, Karacaoğlanları, ismini sayama cağımız kadar çok güzel insanları hep bu toprağın bağrından çıkmıştır. Hepsinin temel ögesi sevgi kardeşlik barış temaları vardır.
Varolduğundan günümüze dış güçlerin çeşitli saldırılarına uğramış, içeride bozgun, nifak için çeşitli girişimler olmuş içeride güç olmak isteyen sadistlerin kışkırtmalarıyla karşılaşmış ama hepsinin hakkında yine yüzlerce yılın verdiği kardeşlik bağlarıyla hepsinin üstesinden gelmeyi başarmıştır.
Son yüzyılda yönetiminden sorumlu olan hanedanlığın işgal güçlerine terk edildiği, yoksulluğa ve yalnızlığa itildiği dönemlerde bile bağrından çıkardığı Mustafa Kemallerle bir olmuş güç olmuş esaret zincirlerini kırıp atmıştır. Yeni yüz yıllara “Yurtta Barış, Dünyada Barış” ana ilkesiyle başlamıştır.
Varlık mücadelesinden başladığımız 1919 dan bu güne içeriden ve dışarıdan körüklenen kışkırtmalara karşı koyarken, tüm engellemelere karşı dünya ulusları arasında yerini almış, bu gün geldiği noktada eğitimli insan gücüne ve gelişmiş çağına varmayı başarmıştır.
Geldiğimiz yerden ele alırsak toplumun çarık bulamadığı, okuluna öğretmen yerine eğitmen atadığı, üniversiteli ise neredeyse bir elin parmakları kadar olduğu yıllardan üretime hazır kaynakları ve insan gücü olan bir noktaya gelmiştir.
Peki son yıllarda yaşanan bilek güreşi ne anlama geliyor.
Bu kavga neden?
Siyasilerin kendi düşüncesi dışındakileri ötekileştirmeye çalıştığı, hatta siyasi ikbal uğruna geçmişte bin bir güçlük içinde bizlere bu günleri bahşeden büyüklerimize atalarımıza hakarete varan iftiralar ve hesaplaşma gayretleri bizlere ne sağlayacaktır. Hiç mi hatırları yoktur.
Topraklarımızın deyimi olan bir kahvenin kırk yılı hatırı varsa boğazında idam urganıyla yola çıkanların ve bize bu güzel vatanı miras bırakan, halkımızı çağdaş uluslar düzeyine ulaştıranların hiç mi hatırı yoktur.
Türkiye hangi baharı yaşamaktadır.
Türkiye hep ilkbaharı yaşamıştır, ama dört mevsimi de birada yaşamayı başarmıştır. Bizlere ilkbahar yerine kışı yaşatmak isteyenler yanlış yoldadır, eninde sonunda yalnızlığa mahkûmdur.
Çünkü bu halk ilkbaharı yaşamaya alışıktır, bu toprakların üstünde yaşayanlara bahşettiği bir zenginliktir. Sonradan var olan bir durum değildir. Bu gerçeği görelim gelin barış olalım devlet devletliği yurttaş yurttaşlığını bilsin halktan görev alanlar tüyü bitmemiş yetimin hakkını kollamakla mükelleftir.
Sevgiyle kalın.
FACEBOOK YORUMLAR