Yaşar KABA

Yaşar KABA

[email protected]

SONBAHAR GELDİ.

06 Kasım 2013 - 19:22

Sevgili dostlar, gelecekten aldığımız her yılın içinde iki mevsim vardır. 

İkisi de baharda buluşur. Biri ilk bahar, bir değeri ise son bahar.

Yani her başlangıcın bir de sonu vardır. Gelmek ve gitmek, doğmak ve batmak  gibi…

Aslında iki bahar da aşkların zirve yaptığı, duyguların açığa çıktığı mevsimlerdir.

İlk bahar ne kadar hayat dolu cıvıl, cıvıldır.

Ağaçlara su yürür, uyuyan toprak uyanır, doğanın her yanından yaşam fışkırır adeta. Nisan yağmurları dem verir tomurcuklara, bir yarıştır başlar doğada, güneşe ulaşmak için

Arılar işbaşı yapar,  açan her çiçeğin tepesinde bal arayarak.

Hafif bir rüzgar esintisiyle birlikte güzel kokular sarar çevreyi.

Biz insanoğlu, doğanın canlanışını izleriz adeta.

Betonların arasından sıyrılarak ulaşabildiğimiz kadarına razı gelsek de, bir köy var uzakta o köy bizim köyümüz.

Nazlı nazlı akan ırmak üstünde yeşermeye yüz tutmuş ağaçlar, rengârenk meyve ağaçları…

Yeşilin içinde bir renk armonisi. Son nesiliz belki de o renkleri yaşayan.

Şimdi kentte betonların içinde kıyıda kenarda kalmış birkaç ağaç gördükçe hayalimizde işte o köy var çoğumuzun.

Hani şair demiş ya “gitmek mi zor, kalmak mı?”...

Bahar işte; hüzünlendim bir kere! İlki de bir, sonuncusu da! Bahar işte; birinde sevinç var, bir diğerinde hüzün.

İki bahar arasında iki mevsim var. Ne kadar da zıtlar birbirine; biri soğuk, biri sıcak derken mevsimler mevsimleri, yıllar yılları kovalıyor hızlıca.

Ve işte bir sonbahar daha geldi, sıcak bir yaz mevsiminin ardından; sıcak mı sıcak, sımsıcak.

İlkbaharda tomurcuklarını an an izlediğimiz, yeşilini gölge yaptığımız ağaçlarımızı büyük bir fırtına götürürken taştık sokaklara genci yaşlısı delikanlısı..

Alışıldık şey değildi. Yaz’dı mevsimlerden; savrulduk her biryana bilinçsizce ve şaşkın.

Bir o kadar da hüzünlü. Fırtınalar götürdü canları, henüz genç fidanları ağaç gövdeleri ile birlikte… Acımasızca..

Daha kaç bahar görmüştü ki bu fidanlar?

Mevsimsiz esen rüzgârların gaddar kollarında, dört mevsimden birini kaybettik bir yaz  ve işte bir sonbahar daha geldi.

Yine zirvedeydi yapraklar. Güneşe yakın tepeden baktılar yeryüzüne bitmeyecekmiş gibi o gün.

İşte zamanı geldi, ayrılıyorlar gövdeden şimdi beşer onar.

O görkemli gövde tutamıyor artık dallarındaki birkaç gramlık ağırlığı, savrula savrula döşeniyorlar ayaklar altına. Sonbaharı bile yaşatamayacak kadar seyrek ve az, bir çöpçünün süpürge uçlarında havalanarak, yüklendiği çöp kamyonunda çöplüğe doğru yol alırken, hüznü bile yaşatamadan bir bahar,

özletiyorsa eğer bir başka memleketin sonbaharını,

sıra sıra ağaçların dallarından akarak ve üstünden yürürken duyulmuyorsa hışırtı sesleri,

bahar hangi dağlara uğramış dersiniz?

Bahar geldi dostlar! Hem de sonbahar.

Rüzgar azgınca esecek, eğreti durdukları dallardan kopararak, uzaklara taşıyacak  solgun yaprakların hafif bedenlerini bir daha dönmemek üzere…

Şimdiden bekler olduk, bir kışın ardından yeni bir ilkbaharı.......

Yaşar Kaba

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum