Yaşar KABA

Yaşar KABA

[email protected]

SESSİZ DEVRİM

26 Ocak 2013 - 11:53 - Güncelleme: 02 Nisan 2024 - 13:31

Sevgili dostlar bir yılı daha iyisiyle kötüsüyle geride bıraktık.
Umarım yeni yıl ülkemize insanlığa ve siz dostlara yeni başlangıçların başladığı hedeflere varıldığı bir yıl olur.

Bu yıl cumhuriyetimizin 90. Yılını kutlayacağız.
Bundan 94 yıl önce Anayurt Anadolu düşman çizmesi altında yüzbinlerce evladını Avrupa, Asya, Afrika kıtalarında şehit vermiş, ülkeyi yönetenler teslimiyet antlaşması olan sevr’i imzalamış ordularını terhis etmiş halk vatansız esaret altında yoksul düşmüştü.
Bir avuç yurtseverin Mustafa Kemal önderliğinde ya istiklal ya ölüm, kayıtsız şartsız bağımsızlık andıyla başlattığı bağımsızlık savaşı 23 Nisan 1920 de açılan TBMM (Halk Meclisi) Başkanlığında yürütülmüştü.

Dünyada Parlamento eliyle verilen ilk ve tek kurtuluş savaşı örneğini vererek halk egemenliğinin ortak akılla mucizeler yaratılabileceği gerçeğini de perçinlemiştir.
Aslında 23 Nisan 1920 bir ailenin egemenliğinden halk egemenliğine geçişinde ilk adımıydı. Sesli yapılan devrimlerin de ilki. Sesli diyorum çünkü Türk devrimleri ateş ve barutun gölgesinde 7 düvele ve içerideki mandacı ve sömürgeci zavallılara karşı zor şartlarda birkaç yurtsever Osmanlı subayları ile yine bir avuç yurtseverin kanla gözyaşı ile gerçekleştirdiği devrimlerdi.

Bu devrimler; hanedanlığın dünyadaki gelişmelerden uzak duruşu ile insanlığın 300 yıl gerisine düşürdüğü halkımızı, kısa sürede birçok alanda dünyadaki yerimizi yeniden almamızı sağlamıştı.

Bunu hazmedemeyenler 1945 ikinci dünya savaşı sonrası sesli gelen bu devrimleri yine bağıra bağıra içimizdeki cahil ve gafillerle sesli karşı devrimle yerle bir etmek için tüm enerjilerini ve güçlerini kullanmaya devam ediyorlar. Hatta halkın Cumhuriyetin 80 yıllık birikimlerini satarak elde edilen ekonomik değeri de güçlerine katarak.

Büyük önder Mustafa Kemal Atatürk’ün 1927 de yazdığı “Nutuk” ta haber verdiği bu günler yine onun cumhuriyeti emanet ettiği gençlik ile bu sefer sessiz devrime dönüştü.
Bu gün bağımsızlık ve devrimlerden yoksunluğa doğru gidildiği yolda, Büyük önderin kurduğu partinin yöneticileri karnından konuşurken kadrocu anlayışla parti üyeleri ve seçmenleri, geniş halk kitlelerine güven vermediklerini anlamak istemiyorlar.

Önümüzdeki seçimlere dönük kurdukları hayaller ayaklarının altından kayıp gidiyor.
Silivri cezaevinde 6 yıldır tutsak olanlar Kemalist düşünceden bir adım geri adım atmayacaklarını söylüyor. İşçi partili kadrolarda tüm zorluklara rağmen inatla ve karalılıkla verdikleri mücadeleye devam ediyor.

Sessiz yığınların sesi olan Sivil toplum kuruluşları ADD ve TGB (Türkiye Gençlik Birliği) başta olmak üzere birçok sivil toplum örgütünün Cumhuriyet Devrimlerine karşı atılan her adımın karşısında karşı duruş sergilemesi, arada bir CHP’nin adeta rol çalmak için bazı eylemlere destek verdiği halkın dikkatinden kaçmıyor.

Kemalist duruşun halkta karşılık bulduğu gözlenirken, yıllardır Atatürkçü, Cumhuriyetçi devrimlerin ve söylemlerin adresi olan CHP de aymazlık gerçeği artık saklanamıyor.
Halktaki karşı duruş buna ne kadar hazır bunu da önümüzdeki süreçte göreceğiz.
1920’ler de Sesli devrim bir avuç ilerici devrimciyle gerçekleşmişken, bu sefer sessiz yığınların “sessiz devrim” yolunda on milyonların demokratik hukuk devletten yana çağdaş uluslar seviyesine ulaşmak için sürekli devrim ışığında yürüdüğü gözleniyor.
“Sessiz devrim” diyorum bu söz Zeki Sezer’ in DSP’nin başına geçmesiyle parti binalarına asılmıştı.

2007 yılında ilk Cumhuriyet mitingini yaparak Cumhuriyet Devrimlerine karşı gelişen tehdit algılanmıştı. Geçen süreç bunda pekte haksız olmadığını gösteriyor.
Cumhuriyet mitinglerini düzenleyenler bir kısmı ceza evine atılırken bir kısmı da değişik yöntemlerle tasfiye edilmişti.

Bu arada; iktidar partisi AKP’nin sözde demokrasi maskesi düşerken, seçmenlerin arayışa yöneldiği bu süreçte CHP Yönetimlerinin halkın istemleri yönünde politika geliştirememesi Mustafa Sarıgül’ün iştahını kabartıyor. Ülkenin yangın yerine dönüştüğü bu süreçte fırsatçılığı halkın nasıl karşılayacağını da önümüzdeki süreçte göreceğiz.
Halkın gözleri önünde bir pazarlıktır gidiyor.

Yurtseverlerin hapsedildiği hukuksuzluğun marifet sayıldığı, sözde demokrasi kahramanları ile ucuz demokrasi kahramanlarının at başı gittiği günümüzde her geçen gün karanlıktan aydınlığa giden yolda.

Geniş halk yığınları bir çözüme doğru yol almaktadır.
Yıllardır etnik köken, dini inanç üzerine oturtulan politikalar halkta huzursuzluk yarattığı gibi AB ve ABD politikaları da halkı tedirgin etmektedir. Halk ayrıştırma çabalarından rahatsızdır. Artık bu görülmelidir.

Eğer bir ülkede herhangi bir alanda sorun varsa bu sorun ülkede yaşayan tüm bireyleri ilgilendirir. Ülke yönetiminde Toplumun herhangi bireyini diğerinden üstün kılamazsınız
Demokrasi bedeli olan bir yönetim biçimidir.
Bu gün bedel ödeyenler demokrasi meşalesini en yükseğe kaldıran kahramanlar olarak anılacaktır.

Yeni yılın; basın özgürlüğünde 140. sırada olmadığımız, yabancı basın kuruluşlarının ülkemizi açık ceza evi ilan ettiği bu utançtan çıktığı, tutsaklıkların son bulduğu bir yıl olması dileğiyle! ..

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum