Sevgili dostlar, insanoğlu için yaşam Ana karnına düşen ilk ceninle başlar. Başladığı gün ise anne ve babanın yaşam sevincinin doruk noktasına ulaştığı andır. Aslında sevinç herne kadar annne ve babanın olsa da, soy ağacından gelen tüm bireylerin sevincidir. Yeryüzüne gelecek olan yeni bireyin gelişi heyecanla beklenir. Aylar geçer anne adayı el üstündedir. Defalarca karnını okşar daha ilk günden onu görmeden sevmeye başlar. İnsanoğlunun sevgiyi tattığı ilk anlardır. Dokunuş kendisine değildir belki ama onu hisseder. Sevgiyle başlayan süreç sevgiyle ve hasretler devam eder. Anne karnında tamamlanması gereken süreç tamamlanır, ve gözlerini bu güzel dünyaya açar. Ağlayarak başlar yaşama aslında gülmesi gerekmez mi ama o ağlar, bebek işte canım ağlıyor. Peki biraz düşününce öyle midir, yoksa yer yüzüne onadan önce gelenlerin yarattığı, öfke acı ve mutsuzluklarımı hisseder doğar doğmaz. Ne bilinir belki de öyledir. Hepimiz o süreçten geçtik ama o anki duygularımızı hiçbirimiz hatırlamayız. O ağlarken ailede büyük bir sevinç yaşanır, duygular tarif edilemez noktadır. Anne büyük bir sabrın ardından ağır sancılarla beklediği mutluluğa erişir, tüm acıların ardından, ağlayan bebeğine büyük bir tebessüm ve mutlulukla bakar, acılarını hatırlamaz bile, hepimizin annesi bu mutluluğu tatmıştır. Onlar ne kutlu insanlardır. Hepsinin ellerinden öpüyorum. Derken yeryüzündeki süreç başlar anne kucağında baba kucağında anne, anne, baba anne, dedeler amcalar, dayılar, teyzeler, halalar, hepsinin göz bebeği olarak sürece devam eder. En tatlı yıllarıdır okul çağına kadar evin neşesi, sokakların bir parçası, çocuksuz bir dünya düşünülebilir mi? Her ne kadar bir ailenin ferdi olsa da aslında , insanlığın bir parçasıdır. Dünyanın her hangi bir yerinde ne fark eder, bebek bebektir. Ve insanoğlunun bir parçası, önemi var mı dili, dini, mezhebi ve renginin duygular aynı, sevinçler aynı. Ve ergenliğe ulaştığında yine insanoğlunun bir parçası olan büyüklerin yaratığı kötülüklerle tanışır. O ailenin dışında artık tüm çevrenin delikanlısı veya genç kızıdır. Hani var ya her mevsimde yeryüzüne çeşitliği ile mutluluk veren doğal, değişimler, baharın geldiğinde çiçeklerin açtığı, bitkilerin boy verdiği gibi, çocuklar da işte böyle bir şey, sonra, ya sonra bencil ve egoizmine yenik düşen siyasetçilerin yarattığı vahşet tıpkı bir ormanda çıkan yangın gibi, savaş çığlıkları, aslında onlarda çocuklardı. Bizim yukarıda sevgiyle bahsettiğimiz çocuklar, ne olmuştu da böyle vahşi acımasız bir posta bürünmüşlerdi. , Ve savaş tüm sevinçlerin yok olduğu, yerini nefret, kan, barut ve acıların aldığı bir savaş, kim adına neden, niçin hiç bilinmez. Acıların üstünden prim yapan, acılara acımasızca saldıran birer zalim olurlar adeta. İşte bu manzara karşısında tarih savaşa rağmen barış diyebilen ve savaşı mecbur kalmadıkça cinayettir diye niteleyen, bir insanı bağışlar bize, aslında girdiği her savaştan galibiyetle ayrılmıştır. Ama o galibiyetler onun gözünü karartmamış insanoğlun adeta ders vermiştir. Hem de yeryüzünün en büyük insan katliamının yaşandığı ikici dünya savaşının hemen arifesinde yukarıda paylaştığım duyguları ne kadar da güzel ifade etmiştir.1914 te Çanakkale’de savaşan asker annelerine yazdığı mektup;"Uzak memleketin toprakları üstünde kanlarını döken kahramanlar; burada dost bir vatanın toprağındasınız. Huzur ve sükun içinde uyuyunuz. Sizler Mehmetçik'lerle yan yana, koyun koyunasınız. Uzak diyarlardan evlatlarını harbe gönderen analar; göz yaşlarınızı dindiriniz, evlatlarınız bağrımızdadır. Huzur içindedirler ve huzur içinde rahat rahat uyuyacaklardır. Bu toprakta canlarını verdikten sonra artık bizim evlatlarımız olmuşlardır." Ve insanoğluna bıraktığı en büyük nasihat “Yurtta Barış, Dünyada Barış” nur içinde yat büyük insan Mustafa Kemal Atatürk. Bu güne geldiğimizde onun bıraktığı makamlarda oturanların son yıllarda geliştirdikleri nefret söylemi utanılacak noktadır. Ölümlerine neden oldukları Gencecik fidanların ardından söylenenler ise affedilecek gibi değildir. Büyük bir sevinçle başlayan, geniş toplulukların yaşam ağaçlarını devirenler ocaklarda yaktıkları ateşi görmeliler ve film şeridini geriye sarmalılar. Bu vahşeti ve nefreti yaratanların ardında durmaksa en az bu suçu işleyenler kadar suçtur.Unutmayın yaradana giden yol sevgiden geçer.[email protected]
FACEBOOK YORUMLAR