26 Temmuz 2012 Perşembe Saat 12:42 Sevgili dostlar hepimizin doğum süreciyle başlayan yaşama süreci, yaşadığı gezegende yerini almasıyla, bir dolu dizgin yürüyüşü de beraberinde getirir. Her yaşın kendine özgü anıları vardır. Bu anılar ileri yaşlarda birikimi, bilgiyi geçmişi bu günle kıyaslama, gelecek kuşaklara daha iyiyi bırakma adına, birikimlerinden yola çıkarak aydınlatma durumunu getirir ki, bu önemlidir. Her insan farklı yerlerde farklı olayları yaşayarak gelir. Yetiştiği sosyal çevre mahallesinden ve arkadaşlarından, ailesinden, abilerinden, öğretmenlerinden etkilenme sürecidir ki, bu kişileri ve kişilikleri farklı kılar. Kişiliği gelecekte saygın bir yere oturtma yada oturtmama süreci bu etkileşimlerdir. Aslında toplumsal yapılar her şeye açıktır kişinin o yapı içinde kendisine neyi alacağı önemlidir. Aynı topluluktan çalışkan sevecen, sevgi dolu kişilikler çıkabilirken, yine aynı gruptan kin ve nefret dolu kişiliklerin de çıkması olasıdır. Önemli olan büyük aile topluğu anlamına gelen devletin yetişme noktasında olan kuşakların elinden tutmasıdır. Anayasal metinlerde bunu içerir. Büyük aile bu nedenle vardır. Tabi bu aileye seçeceğimiz başkanlarında önemi büyüktür. Başkanlar büyük ailenin sorumluluğunu taşıma yetisinde ve bilincinde olmalıdır. Başlangıçta dediğim gibi yaşama süreci içinde yaşadığınız anılar, gelecekte önünüze düşer, gülümsersiniz işte onlardan biri ilkokulu bitirdiğim yıllarda yaşadığım bir anımı paylaşmak isterim. Malatyalı bir arkadaşım vardı. O liseliydi o yıllarda, 11 kardeşin en küçüğüydü anımsadığım kadarıyla, baba güç bela evi geçindiriyor olsa gerek ki, gündüzleri Tahtakale de bir ofiste çalışıyor, akşamları akşam lisesine gidiyordu. Babalarımız vasıtasıyla tanışmıştık pek arkadaşı yoktu. Zamanı da olmamıştı anlaşılan, hafta sonu tatillerde buluşur, birlikte gezerdik, o yaşların vazgeçilmezi bisikletti. Harçlığımız varsa onunla bisiklet kiralar gezerdik. Malatyalı arkadaşımla ilk buluştuğumuzda doğru bisikletçiye gittik, hadi sana da kiralayalım deyince ben istemiyorum dedi. İyi o zaman ortaklaşa bineriz demiştim, meğer bisiklete binecek hiç zamanı olmamıştı, benden birkaç yaş büyüktü önceleri çekingen davransa da bisiklete binmeyi öğretmiştim. O gündüzleri çalışıyor, aile bütçesine bir şeyler katarken geceleri de okuyordu. Belli ki oynamaya hiç zamanı olmamıştı. Akşam lisesinde okudu ODTÜ’ yü kazandı. ODTÜ te eğitime başladığı yıllarda bizde ailece o ilçeden taşındık o gün bu gün görüşmüyoruz. En son, yıllar önce onunla sürekli görüşen bir dostu ziyaret ettiğimde “ Müsteşar” olduğunu öğrendim benim için büyük gururdu. Akşam Liseleri Eğitim hayatının bittiği son noktada, gençlerin tutunabildiği tek daldı. Arkadaşım gibi binlerce çocuk o okullardan mezun oldu. Birçoğu yükseköğretimine devam edip Cumhuriyetimizin temel kuramı olan eğitim sürecinde yerini aldı. Geçtiğimiz yıllarda Devlet akşam liselerini kapattı. Yerine Özel akşam liseleri açıldı. Devlet birçok kuruma destek verirken ne yazık ki akşam liselerine üvey evlat muamelesi yaptı. Ama kendisini eğitime adamış birçok girişimci bu geleneği bin bir zorlukla devam ettirmeye çalıştı. Yine geçtiğimiz aylarda alınan bir kararla bu okullar kapanmayla yüz yüze geldi. 9 sınıftan itibaren çocuklar açık öğretim sınavlarına tabi tutulmaya başlandı. Okulun özel koşulları gözardı edildi. Öğretmen kanaatleri yok sayıldı. Okullar 9. Sınıf sonrası kayıt almıyor. Bu durumda da yaşamaları mümkün görünmüyor. Yaşamın bir ucundan tutunmaya çalışan çocuklarımızı kendi ellerimizle kapının önüne koyuyoruz. Gelecekte daha, daha büyük adliyeler ve cezaevleri yapmayı şimdiden planlamalı. Devletin başında olanlar, doğumla yaşama ilk adım atan aile bireylerinin yaşayacağı süreçte ondan sorumlu olduğunu unutmamalı ve hatırlamalıdır. Kendi öz çocukları gibi, eğitiminden alında gelecekte oluşturacağı kendi kendine yaşama özgürlüğünü elde edebilmesi için ne gerekiyorsa yapmalıdır. O nedenledir ki devlet anadır, devlet babadır. Sevgiyle kalın.
FACEBOOK YORUMLAR