Yaşar KABA

Yaşar KABA

[email protected]

Korku

09 Haziran 2017 - 23:54

Sevgili dostlar, geldiğimiz noktada biz kimiz?

 Yani adına insan denen bu varlık sadece fotoğraftan ibaret, diğer canlılardan ayrı görüntüye sahip, farklı yaşam türünden alında, fiziksel yapısına kadar ciddi farklılıkları ile göze çarpan bir canlı, iyide sadece iki ayakları üstünde yürüyen, aslında renkleri ne olursa olsun aynı özellikleri taşıyan bu canlıyı insan yapan sadece görüntüsü mü?

Yeryüzünde insanı elbette diğer canlılardan farklı kılan sadece bu değil, onu diğer canlılardan farklı yapan, düşünmesi yapılacak eylemde olasalıklar üzerinde değerlendirme yapan olabilecekler üzerinde karar kılan ve eyleme geçiren kişi. Aynı zamanda düşünen, düşündüklerini sözlü ifade ettiği gibi, yazı resim vb. eylemlerle başkalarına aktaran kişi, yeryüzünde gelişmişliğin temelinde de yatan bu gerçektir.

Geçmiş yüzyıllardan da edindiğimiz bilgiler ve gözlemler bu gerçekliğin değişmezliğini gözler önüne sermiyor mu? Peki bu gerçekliği insan toplulukları içinde nüfusun yüzde kaçı biliyor. İşte o yüzdeler arttıkça düşünen düşündüğünü sözlü ya da yazılı yaşama geçiren bu gerçeklikleri toplumun diğer yüzdeleri ile paylaşarak gelişmişliğe ışık tutanlara aydın deniyor.

Aydın aydın kelimesi dilimizin belki de en güzel kelimelerinden birisi.

 Aydınlanmak, karanlıktan çıkmak çevreyi kendi renklerinde olduğu gibi görmek ve gördükleri üzerine yaşadıklarını da ekleyerek gerçekliğe ulaşmak, gerçeklik kelimesi ise ayrı bir güzel, doğru sonuç, doğru sonuçlar nasıl matematikte görünmeyeni dahi (Atom) parçalama, oradan müthiş bir enerji üretme sonucuna ulaşıyorsa, yaşamın diğer gerçeklikleri de ondan farklı değildir.

Karanlıktan aydınlığa çıkmak neden o kadar önemlidir.

Karanlıkta göremezsiniz, el yordamı ile yürürsünüz karşılaştığınız nesneleri tanımlayamaz, tanımlayamadığınız nesnelerden korkarsınız. Tanımını koyamadığınız nesneler üzerinde gerçeklik tanımı yapılamaz, ortaya konan tüm olasalıklar gerçeklikten uzaktır. Tanımını yapamadığınız nesneler de sizde korkuyu tetikler ve karanlıkta sürekli korkar fark edilmemek içinse sürekli susarsınız.

Susarak saklanarak tanımını koyamadığınız nesnelerden sürekli kaçmak için çareler düşünürsünüz, düşünürsünüz diyorum tabi korkan insan aynı zamanda düşünme yetisini de kaybeder. O nedenle aydınlık her anlamda yaşamsal bir değer taşır. Sokakları aydınlatma lambaları ile aydınlatırken, kırsalda el feneri en büyük yol göstericisidir.

Aydınlar toplumların, kırsalda karanlıkta yürüyen yolcunun el fenerleri gibidir. Gördüklerini tanımlar, tanımlar üzerinden tedbirini alır varacağı noktaya emin adımlarla yürür.

El fenerleri eğer pilleri ve şarjları yoksa yolunuzu aydınlatamazlar.

Aydınlarda öyledir, onların pilleri şarjları düşüncedir.

El fenerinde olduğu gibi nasıl pili takınca ışıkları ile çevresini aydınlatır. Aydın da Düşündüklerini sözlü yazı, resim vb. yollarla çevresine aktarırsa aydınlanma olur.

Peki toplumsal olarak geldiğimiz yer neresi ressam korkuyor, haberci korkuyor, yazar korkuyor, şair korkuyor, bestekar korkuyor, iyide bu korku karanlığı işaret etmiyor mu?

Hal bu ki yukarıda saydıklarım aslında yeryüzünü aydınlatan yıldızlar değil mi?

Yıldızlar korkusuzdurlar, karanlığı milyarlarca ışık yılı yoldan gelerek yeryüzünü aydınlatmaya devam ederler, bir süredir insanlığın üzerine çöreklenen karabulutları da dağıtmaya devam ederler.

İnsanı insan yapan en büyük özelliği düşünmesi, konuşması aklını rehber yapmasıdır.

Akıl ve bilimin değişmez gerçekliği, “korku” Karanlığı işaret eder.

Bu ülkeyi işgallerden kurtaran Cumhuriyetimizin kurucusu büyük insan Mustafa Kemal Atatürk öğretmenlere ne diyor. “Fikri hür, vicdanı hür nesiller istiyorum.

Aydınlık nice güzel yarınlar dileğiyle sevgiyle kalın.

Yaşar Kaba

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum