İnsanoğlunu diğer canlılardan ayıran özelliği düşünebilme yeteneğidir.
İnsanoğlu bulunduğu ortama göre, birey ve çoğul anlamda gereksinimleri göz önünde bulundurarak, çözüm bulma durumundadır. Bulduğu çözümünde aynı ortamı paylaşanlar tarafından kabul edilebilir olması gerekir.
Aksi durumda ürettiği düşünce bir değer taşımaz ve çözüm değildir.
Her sıradan insan bunu belli bir erginliğe ulaştıktan sonra yapar.
Üretilen her tasarım bir çözümdür.
Oyun oynamak, arkadaşlarla buluşmak, su içmek, vb. yani bireysel anlamda gereksinimlerini karşılamak için sürekli düşünür ve uygular, ürettiği tüm tasarımlar sonuca ulaşır.
Çünkü beyinsel olarak tüm ayrıntıları düşünmüş ve kodlamıştır.
Bir de bireysel gereksinimler dışında yaşadığı toplumda varlığını sürdürebilmesi için, toplumsal alanlarda düşünüp toplumsal tasarımlar üretme zorunluluğu vardır.
İş buraya geldiğinde konu çok ciddidir.
insanoğlu var olduğundan bu yana, farklı coğrafya, farklı kültürel alt yapılarla bu güne gelmiştir. Bu alt yapı birikimleri de onun bazan yaşam tarzıdır.
Size göre normal olan bir diğeri için küfür olabilir.
Bu durum toplumsal tasarımda gözünde bulundurulmalıdır.
Yoksa ürettiğiniz tasarım kabul görmez, bu da toplumsal birlikteliği sıkıntıya sokar.
İnsanoğlu toplumsal tasarım da da ikilem yaşarlar, şöyleki bazıları tembellik yaparak başka toplumlar tarafından üretilen tasarımları kullanmayı yeğlerken, bazıları bulunduğu çoğrafi koşullara ve kültürel alt yapıları da gözünde bulundurarak, kendi tasarımını düşünür.
Bu konuda ulu önderimiz, büyük devrimci Mustafa Kemal’Atatürk’ün çok güzel sözü vardır.
Bu söz o günlerde illede başka toplumlarda üretilen tasarımları uygulama sevdasın da olanlara karşı söylenmiştir. “Dışarıdan gelen düşünceyle varolmuş bir ulusu daha tarih yazmadı” kelime aslına ulaşamadım ama anlamı tam olarak buydu.
O yeni Türkiye tasarımını tamamen bu toprakların gerçeklerine göre yapmıştı ve uygulamıştı.
Gelecek nesillerden de bunu istemişti. Kendi düşünceni üret, kendi devrimini gerçekleştir.
Çünkü başka toplumlar tarafından üretilen tasarımlar, diğer toplumlara uymaz, dedikya birine göre normal olan davranış, diğerine göre küfürdür.
Başka toplumlar tarafından üretilen tasarımları, ayıklama şansınız yoktur.
Toplumsal birlikteliklerde, deneme yanılma uygulamasını seçemezsiniz.
Bu ben bardağı yere atıyorum kırılmaz belki, denemesini seçmeye benzer, çünkü bardak yere düşünce kırılma yüzdesi 98 dir, kırılan bardağı ise onarma şansınız yoktur.
Toplumsal çözüm tasarımları, bireysel çözüm üretme boşvermişliğine indirgenemez.
Eksik üretilen toplumsal tasarımlar bazan onlarca kişinin yaşamına son verirken bu sayı bazan da milyonları bulabilir.
Bunun örnekleri tarihte yaşanmıştır, en yakın örnekler ise 1. ve 2. Dünya savaşlarıdır. Türkiye Cumhuriyeti 1. Dünya savaşı sonrası kurulmuştu, Atatürk Türkiyesi kendi tasarımından yola çıkarak 2. Dünya savaşı vahşetinin dışında kalabilmişti. 1. Dünya savaşı sonrası sınırları değişmeden kalan tek ülkedir.
Toplumsal tasarım üretmeye aday olanların, bencilliklerini bir kenara koyma yetisinde olma zorunlulukları vardır.
Tanık olduğum dönem neredeyse 40 yıl.
Bu zaman sürecinde onlarca düşünür okudum izledim, ama bir çoğu köksüz ağaçlar gibi, bir kuru rüzgarda dağılıp yok oldular. Rüzgarın onları savurduğu iklimlere sürekli uyum sağlamaya çalıştılar.
Toplumsal düşünceyle tasarım üretenler, bir elin parmaklarını ne yazıkki geçmedi. Onlarda ya öldürüldüler, ya da dışlandılar.
Biz ulus olarak değerlerimizi, algılayamdaık, bizi biz gibi düşünenlere ne yazıkki yüz vermedik, ama hep haklı çıktılar.
Bu gün geldiğimiz noktada, olanları şaşkınlıkla izliyoruz. Yine birileri benim toplumuma bir gömlek giydirmeye çalışıyor.
Tasarımı başkalarına ait, bu topraklara ait olmayan tasarıma göre bir kesim tüm ihanetine rağmen kahraman uygulaması görürken, ihanet edilen ve kurşun sıkılan tarafın ne düşündüğü kimselerin umurunda bile değil. Bu sürecin toplumsal olarak tasarlanmış olabileceğini düşünemiyorum bile, olsa olsa bir kesim için tasarlanmış bencil bir tasarım. uygulamada gelecek yıllarda ciddi çatışmalarında fitilini ateşleyecek bir tasarım.
Yürütmeden sorumlu olanların, toplumsal tasarımları iyi gözden geçirme ve doğru kararlar alma zorunlulukları vardır. Eğer bu güven kaybolursa, gelecekte olanları dizginleme şansınız olmayabilir. Bunun da örnekleri osmanlının son döneminde vardır. Yabancı güçlerin baskısıyla yabancıların güdümünde kendi toplumuna ihanet eden azınlıklardan yana tavır koyan hükümetler, kendi halkını koruyamaz duruma düşmüş, hatta köy basan katliam yapan ermeni ve rum çetelerine karşı, güvenliği sağlamaya çalışan, asker ve kayamakamları yargı önüne çıkarılarak yalancı tanıklar sayesinde idama gönderilmişlerdir.
Hükümetine güvenlerini kaybeden halksa kendi güvenliğini sağlamak için dağa çıkmış çetelere, çete savaşıyla karşılık vermişti.
Bunları tarihten okumamıza gerek yok o günleri yaşayanlardan bunları dinleyenlerimiz oldukça fazla
Evet düşünce, insanoğlunun yolunu bulacağı bir ışıktır. Bu ışığı önünüze tutarsanız yolunuzu gösterir, ama arkanıza tutarsanız, kendinizi, karanlıkta göremediğiniz bir uçurumun dibinde bulursunuz.
Küreselleşen dünyada, herkesin toplumsal tasarımlar üzerinde düşünüp, toplumsal olarak ayakta kalma zorunluluğu vardır. Bireysel düşünce bizi ancak uçurumun dibine götürür.
Sevgiyle kalın 07 Kasım 2009 İstanbul Flaş
FACEBOOK YORUMLAR