Yaşar KABA

Yaşar KABA

[email protected]

Devletler çocuk gibidirler.

05 Haziran 2017 - 19:42

Sevgili dostlar devletler çocuk gibidirler, onlar da her canlı gibi sancılı doğumlar sonucu yeryüzünde yerlerini alırlar. Onlarda her bebek gibi zararlı virüslerle boğuşmak ve o virüslere karşı bağışıklık sistemini güçlendirmek zorundadırlar. Tabi ki burada ebeveynlere (kuruculara) çok iş düşer o çocuk ergenliği aşana dek yeterli besi, bağlı olarak ta gelecekteki hastalıklara karşı direnç sağlayacak şekilde yetiştirilmeleri gerekir.

Elbette sağlıklı doğum çok önemlidir.

Bundan hareketle coğrafyamızdaki ülkelerin doğumları ergenlikleri ve yeryüzündeki yaşam yolculuklarını irdelerken iç ve dış etkenleri de göz önünde bulundurmak gerekir.

Hanedanlıklar ve imparatorlukların tarihe karıştığı 1. Dünya savaşı sonrasından yola çıkarsak ki bölgeye hakim olan Osmanlı İmparatorluğunun paylaşım sürecidir.

Bu paylaşımda imparatorluk içinden dış güçlerin zorlamaları ile yeni uydu devletler çıkmış, en son sıra hanedanlığın son topraklarının paylaşımına gelmiştir. Başkent işgal edilmiş iktidar sahipleri tüm isteklere boyun eğmiştir. Amaç imparatorluğun kurulduğu topraklarda da uydu bir devlet oluşturmaktı.  

Hedef eğer Sevr antlaşmasını iyi incelerseniz, Anadolu halkına tam bir zincir vurmak kurucu iradeyi Anadolu ortalarında birkaç vilayete hapsetmektir.

Ama o son topraklarda yaşayan Türkler bu oldubittiyi kabul etmemiş, Mustafa Kemal ve arkadaşlarının önderliğinde başkaldırmış üç yıl süren zorlu bir mücadele ve savaşın ardından Uluslararası alanda yeni bir devletin varlığını kabul ettirmişlerdir.

Osmanlıdan doğan bu yeni ülke bölgede dış güçlerin istediği, planladığı gibi olmamış, aslında büyük bir plan, büyük bir oyun bozulmuştur.

Başkaldırı hem işgalcilere, hem de işgalcilerin tüm isteklerine evet diyen hanedanlığa karşı yürütülmüş, Halkın iktidarı anlamı taşıyan Cumhuriyet ilan edilmiş, yüzlerce yıldır onlarca uygarlığa damgasını vuran topraklarda yeni bir uygarlığın temelleri atılmıştır.  

Büyük önder Mustafa Kemal Atatürk dış güçlerin hiç vazgeçmeyeceğini daha o günlerden görmüştür. Atatürk 1930 larda söylediği şu sözle bir konunun altını çizmiştir “Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır. Fakat, Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır” sözü geleceğe dönüktür. Sağlığında eğitimden ekonomiye, çağdaş uluslar seviyesine ulaşmak hatta ilerisine geçmek için o zor ve olanaksızlıklar içinde gereken devrimleri yapmış hatta uygulmada birçok tedbiri almıştır. Yani bebek geleceğe iyi hazırlanmıştır.

Enerji kaynaklarının çok önemli rezervinin bulunduğu Coğrafyamızda dış güçlerin çıkarları doğrultusunda oluşturulan uydu devletler için elbette Özgürlüklerin akıl ve bilimin, ana ilke olduğu bu ülke hiçte hoş karşılanamazdı. Öyle de oldu, onlarda tabi ki yapmaları gerekeni yapmaktan hiç geri kalmadı.

Kalmayacaklarda, bu devlet insan odaklı ise akıl ve bilimi ana eksene oturtmuşsa ki kurucu liderler sağlıklarında bu farkı ortaya koymuşlar, Bu haliyle mazlum milletlerin çıkış noktasında kurtuluştan varoluşa giden örnek olma noktasına gelmiştir. Coğrafyada ve uzak doğu ülkelerini incelerseniz, bu gerçekliğe ulaşırsınız. 2. Dünya savaşı sonrası bu örnekleme ile yola çıkan birçok ülke bağımsızlığını kazanmış yeni Cumhuriyet yönetimleri bölgede eksiğiyle fazlası ile ortaya çıkmıştır.

Bu durum bölgeden beslenen bölge kaynaklarını sömüren güçleri tabi ki rahatsız etmiştir. Bu nedenledir ki coğrafyamız da çağdaş Cumhuriyet yolunda olan devletler, savaşların olağan olduğu bir konuma gelmiştir. Bölge üzerinde oyun kurucular, o ve bu nedenle ülke içindeki dinamikleri kullanarak, sürekli kaos oluşturmayı başarmıştır.

Bölge kaynaklarını sömüren güçlere göre bölgede varlığı devam eden Cumhuriyetler Ortadoğu da petrol zengini krallıkları, emirlikleri tehdit etmektedir. Nedense krallıkla yönetilen ülkelerde kaos ve savaş yoktur sizce bu tesadüf müdür.

Yapılmak istenen yapılan budur, nedense krallıkların hakim olduğu ülkelerde insan hakları ve demokrasi sorgulanmazken, yönetim biçimi Cumhuriyet olan ülkelerde inanç temelli kışkırtıcılıklarla baş kaldırılar terör, dış güçler tarafından ne yazık ki demokrasi havarisi ilan edilip her türlü destek veriliyor.

Son 14 yıldır Ortadoğu da savaş sonucu ölenlerin sayısı neredeyse 2. Milyonu geçti ve ölümler devam ediyor. 6 milyonu geçkin insanlar evlerinden yurtlarından edilmiş başka ülkelerde mültecidir.21. Yüzyılda  planlı yürütülen bir tehcir yaşanmaktadır. Bu yüzyılda milyonlarca insan dış etkenler eliyle tehcire zorlanmışken, bizim ülkemiz kuruluşumuzdan 8 yıl önce 1. Dünya savaşında yaşananlardan dolayı soykırımcı gibi gösterilerek hedef saptırma kurnazlığını gösterirken, bizi yöneteneler ise tam bir aymazlık içinde iktidar hırslarından olanı biteni görmekten uzaktırlar.

İyide neden

1923 Dış güçlerin planlarını bozduğu gibi koskoca imparatorluğu tarihin derinliklerine göndermekte önemli pay sahibi olan bazı kurumlarıda, ortadan kaldırılmıştır.

Cumhuriyet kurulduğundan bu yana,  cumhuriyetle kaybettikleri mevzileri elde edebilmek, tekkeli zaviyeli günlere dönüp, halkın dini duygularını ekonomik çıkara dönüştürmek ayrıca din, dil, ırk ayrımı yapmadan insanca yaşamak yerine, aynı inanç ekseni içinde tarikatlar ve ayrılıklar ekseninde varlıklarını sürdürmek olanların,  yani geçmişe olan özlemlerin kararttığı gönüller ve bu özlemcilerin bölge üstünde hesabı olanların destekleriyle mevzi kapmaları, aslında ana hedef insan, akıl ve bilimi rehber eden yapıyı ortadan kaldırmak.

Aslında bölgede Türkiye çevresinde oynanan bir yam yam dansı var bunu görmeliyiz.

2002 den bu yana ülkemizi yönetenlerin gafleti, cumhuriyetle olan sorunları gönüllerini kör etmiş, ülkemize kaybettirdiği gibi Müslümanlara da kaybettirmiştir, o gün bu gün müslüman kanı akıyor, kadınlar dul çocuklar, yetim kalıyor, milyonlarcası da başka ülkelerde mülteci konumunda bir yerlerde hata yaptılar. İşte bu hataları gördüğümüz gün hep birlikte daha güzel bir dünyada kardeşçe yaşamayı başaracağız. 

Bu ülke bu topraklarda yaşayanlarındır, bu ülke burası benim Yurdumdur, çocuklarımın, torunlarımın geleceğidir diyenlerindir, bu ülke kurulurken ortak akılla kurulmuştur.

Elbette bazı sancılar olmuştur.

Sancısız bir doğum mümkün mü o sancıları geride bırakma, bir yumruk olma zamanı, hedef bellidir, kayıtsız şartsız bağımsızlık, Yurtta barış, dünyada barış bağlamında çağdaş uluslar seviyesinin üstüne çıkmaktır.

Artık çocuk büyümüştür. Bu gün 93 yıl öncesi şartlardan çok daha iyi durumdayız.

Her yurttaş Cumhuriyet cumhuriyetin çocukluğuna gitmeli, Geleceğin şifrelerine ulaşmalıdır.

İnsan odaklı kurulan devletimizi bu günün şartlarında, insan hakları ekseninde yoluna devam ettirmeliyiz.

 

Dostlar, devletler çocuk gibidirler sevdikçe serpilir, sevdikçe büyürler.

Sevgiyle kalın.

Yaşar KABA 20.08.2016

 

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum