Sevgili dostlar; yıllar gelip geçiyor, insan yaşamında öyle şeyler görüyor ki, bazen acılar mutluluklar, sıkıntılar, bolluklar hepsi gelip geçiyor. Bir dönüp arkanıza baktığınızda gülüp geçiyorsunuz.
O günün acıları, mutlulukları tatlı birer hatıra olmuş, İstanbul’ a ilk ayak bastığım an hala hafızalarımda yıl 1968 Samsun’ dan yola çıkan otobüsümüz o zamanlar direk İstanbul yok, Ankara aktarmalı 23 saat sonra sabaha karşı saat 03.00 sıraları harem’ e geldi. O yıllarda Zeytinburnu’nda oturuyoruz. Tabii boğaz köprüsü yok o yıllarda, arabalı vapurlarda saat 05.00 seferlere başlıyor. Otobüsten iner inmez hemen harem deniz kenarına indim.
Gecenin o sakinliğinde dalgaların kıyıya çarparken çıkardığı ses müzik notları gibi karşıda Topkapı sarayının ışıkları boğazın sularında oluşturduğu yakamozlar saatlerce kıyıya vuran sakin dalgalar eşliğinde boğazı seyretmiştim. O anı hala hafızamda ve yüreğimde o kadar sıcak ki belkide İstanbul aşkı ilk orada başladı.
1970 lerde yerleştiğimiz Beykoz, çocukluk ve delikanlılık anılarımla dolu, Bakırköy, Üsküdar, Eminönü, Beşiktaş, Kadıköy, Beyoğlu, Fatih, Sarıyer, yani anlayacağınız eski İstanbul oyun bahçemiz gibiydi. İstanbul hem ana hem baba, hem de bir sevgili gibi, aradan yıllar geçti. Bu gün o İstanbul nüfus ve yerleşim bakımından ona katlandı. Milyonlarca ben Ülkemin birçok yerinden bu kente akarken, yine on binler çevre ülkelerden anayurdum deyip İstanbul’ a yerleşti.
Yüzlerce kültür, yüzlerce yeni kelime bu coğrafyanın tüm zenginlikleri İstanbul’ da buluştu.
Gelenekler, kültürler, folklor, iç içe İstanbul’ un tarihinden gelen Kültürel zenginlikleri de kendine katarak yoluna devam etti ve devam ediyor.
Bizler geldiğimiz kentlerin kültürlerini kente taşırken bizlerin çocukları yeni nesil daha bir zengindi. Onlar doğdukları, bu kentte büyürken birçok bölgeden gelen kültürleri kendi kültürleri olarak benimseyip daha zengin bir kültürel dokuya ulaştı. O gelişimi bizler bazen tedirginlikle, bazen korkularımızla karşılasak ta, suyun yatağında aktığı gibi aktığını çokta gözlemledik diyemem.
Geçtiğimiz aylarda yaşanan gençlik hareketlerinde ki olgunluk, onların yaşlarından beklenmezken hala buna anlam veremeyen anlamlandıramayanlarımız olduğunu gözlüyoruz.
Geldiğimiz coğrafyanın ve yetiştiğimiz dip kültürünün hırçınlığı ile olayları karşılamaya, kafamızdaki gençlik varmış gibi değerlendirmeye ne yazık ki hala devam edenler var. Anlayamadığımız 1980 sonrası köylerden kentlere akışın getirdiği İstanbul örneğinde olduğu gibi ülkenin birçok kentinde bu etkileşimin yaşandığıdır.
Yeni bir kuşak yetişti. Onlar kavga istemiyor, onların ayrısı gayrısı yok, insan odaklı yaşadığı dünyayı kardeşlik dokusuyla yaşamak, onlarca uygarlığın doğduğu bu topraklara yeni bir uygarlık hediye ederek, İnsanlığa yeni bir uygarlığın kapılarını aralamak.
Biz büyükler ellerimizle yeşerttiğimiz bu güzelliği kollarız umarım.
Yıllar önce ilk ilk ayak bastığım Üsküdar, 23 yıldır yaşadığım şehir oldu.
Yaklaşık on yıldır, bu ilçede yazıyorum çiziyorum eleştiriyorum, ancak sevginin ve saygının her şeye rağmen egemen olduğunu görmek İstanbul’ u Üsküdar’ı ayrıcalıklı kılıyor. İstanbul’ lu olmak ayrıcalıklıdır.
Bizden geriye bir hoş seda bırakabilmişsek ne mutlu, sevgiye kalın.
FACEBOOK YORUMLAR