21 Şubat 2025 - 22:43 / Güncelleme: 22 Şubat 2025 - 00:27
Sevgili dostlar,
Toplumlar tarih boyunca varlıklarını ve yaşanmışlıklarını gelecek kuşaklara aktarırken iyi ve kötü deneyimlerden ders çıkarabilmek adına çeşitli yöntemler geliştirmiştir. Bu yöntemlerin en etkili ve kalıcı olanlarından biri anıtlardır.
Anıt; kelime kökeniyle de düşündüğümüzde "an", "anı", "anımsama" gibi anlamlarla bütünleşir. Her anıt bir anıyı yaşatır. Eğer yapılan bir eser, bu anlamdan, bu kimlikten koparılır ve yalnızca bir nesneye indirgenirse, ne yazık ki amacı dışına çıkmış olur. Bu durumda, kötü niyetli kişilerce bir "put"a dönüştürülmesi bile mümkündür. Böyle bir yozlaşma, o anı gelecek kuşaklar için değil, geçmişi silmek isteyenler için bir silah haline getirir. Bu da toplumları savunmasız bırakır ve zamanla yok oluşa sürükler.
Bazı örneklerle bu düşünceyi somutlaştıralım.
Bu anıtın hikâyesi 1961 yılında kurulan Üsküdar İmar ve Kültür Derneği ile başlar. Uzun ve yorucu bir sürecin ardından, 12 yıl süren bir çaba ve Üsküdarlıların katkılarıyla tamamlanır. Ne var ki bugün, ilçeyi yönetenlerin bile bu anıtın kimliğinden habersiz olması, onun bir “meçhul anıt”a dönüşmesine neden olmuştur.
Anıtın resmî belgelerde “Şemsipaşa Atatürk Anıtı” olarak geçmesi, hem yapılış amacını hem de sembolik değerini gölgelemektedir. Oysa bu anıt; adını, tarihsel bağlamını ve anlatmak istediği anlamı taşıdığı sürece var olabilir.
1960’lı yıllarda, Üsküdar'da başlayan kalkınma hamlesiyle birlikte ilçeye büyük katkılar sağlayan dönemin idarecilerinden Kaymakam Münir Güney, bu anıt fikrinin doğmasına öncülük eder. Üsküdar’daki resmi bayram kutlamalarının başka ilçelerde yapılması, halkta büyük bir eksiklik hissi yaratır. Bu eksikliği gidermek için Üsküdar Yüksek Öğrenim ve Öğrenci Derneği ile Üsküdar İmar ve Kültür Derneği birleşerek bir "Anıt Yaptırma Derneği" kurarlar.
Şemsipaşa Meydanı’nda yapılması kararlaştırılan anıtın amacı, Atatürk’ün devrimlerini ve İstiklal Savaşı’nı simgeleyen kabartmalar ve heykellerle anlamlandırılmış bir sembol yaratmak; ayrıca bu anıtın yanında Atatürk devrimlerinin kuşaktan kuşağa aktarılmasını sağlayacak bir enstitü kurmaktır.
Heykelin yapımı için düzenlenen yarışmada, jüride Atatürk’ün silah arkadaşları, akademisyenler, sanatçılar ve basın mensupları yer alır. Heykeltıraşlar arasında Kenan Yontunç, Atatürk’ün simasını en doğru biçimde yansıtan sanatçı olarak seçilir. Yontunç, aynı zamanda Atatürk’ün büstünü yapan ilk Türk heykeltıraştır. Heykelin kompozisyonu, Y. Mimar Yaprak Karlıdağ ve arkadaşlarının katkılarıyla şekillendirilir.
Anıtın temelini Atatürk’ün manevi kızı, tarih profesörü Afet İnan atar. 12 yıllık özverili bir sürecin sonunda, Cumhuriyetin 50. yılında, 29 Ekim 1973’te, muhteşem bir törenle açılışı yapılır. Böylece Üsküdar, kendi topraklarında Cumhuriyet Bayramı’nı kutlayabileceği bir mekâna kavuşur.
Heykeldeki genç kadın figürü ise, Türkiye’nin ilk kadın müteahhidi ve seramik sanatçısı Lerzan Öke’dir. Anıtın çevresindeki kabartmalar, Anadolu halkını ve Kurtuluş Savaşı’nı simgeler. Bu yönüyle sadece estetik değil, aynı zamanda kolektif hafızayı temsil eden bir kültür varlığıdır.
Ne yazık ki bugün, birçok Üsküdarlı anıtın gerçek adını bilmemekte, resmî yazışmalarda eksik veya yanlış adlandırmalarla anıtın tarihi silinmektedir. Oysa bu anıt, yalnızca bir heykel değil; bir hafıza, bir anlatı, bir kimliktir. Anı anlatmazsak, o mekân yalnızca bir beton yığınına dönüşür.
Halk arasında “Taksim Anıtı” olarak bilinse de bu anıtın resmî adı Cumhuriyet Anıtıdır. Taksim Meydanı’nın adı da aslında Cumhuriyet Meydanıdır.
Anıt, İtalyan heykeltıraş Pietro Canonica tarafından yapılmış ve 1928 yılında açılmıştır.
Bir yüzü Kurtuluş Savaşı'nı; diğer yüzü ise sivil kıyafetli Atatürk ile Cumhuriyet devrimlerini simgeler. Bu iki yüzlü anlatım, Türkiye’nin tarihsel dönüşümünü simgeler.
1926 yılında Avusturyalı heykeltıraş Heinrich Krippel tarafından yapılan bu anıt, Türkiye’de dikilen ilk Atatürk anıtıdır.
Anıtın bulunduğu nokta, Atatürk’ün Kurtuluş Savaşı için İstanbul’dan Samsun’a doğru yola çıktığı yerdir. Bu yönüyle hem ilk hem de sembolik bir anlam taşır.
Atatürk’ün ebedi istirahatgâhı olan Anıtkabir, yalnızca bir mozole değil, aynı zamanda Cumhuriyet’in ideolojik ve duygusal merkezlerinden biridir.
Cumhuriyet Meydanı’nda yer alan ve Atatürk’ü at üzerinde tasvir eden bu anıt, İzmir’in Kurtuluş Savaşı’ndaki rolüne gönderme yapar.
Atatürk’ün Samsun’a çıkışını simgeler. Kurtuluş’un başladığı noktayı onurlandırır.
1927 yılında açılan bu anıt, Türk Kurtuluş Savaşı’nın kahramanlarını onurlandırır. Yine Heinrich Krippel tarafından yapılmıştır.
Bu nedenle, her bir anıtın anlamı, hikâyesi, yapımında emeği geçenler belgelenmeli, bilgi panoları ve kitapçıklarla desteklenmelidir. Ve en önemlisi, her biri gerçek adıyla anılmalıdır.
Unutmayalım:
"Adı olmayan bir anıt, anı taşımaz."
"Anı taşıyamayan bir yapı da, yalnızca bir yığın olarak kalır."
FACEBOOK YORUMLAR