20. Yüz yılda mazlum milletlerin güneşi olan bir halk çocuğunun 21. Yüz yılda da tüm milletlerin güneşi olma yolundaki serüveni devam ediyor.
Selanik’te dünyaya gelir, dünyanın imparatorluk ve hanedanlıklarla yönetildiği bir çağdır. Emperyalist devletler ittifaklarla tüm ulusları sömürgesi altına almış, Yerli halkları yoksulluğun ve adaletsizliğin kıskacına almışlardır.
Osmanlı ise emperyalist güçlerin oyuncağı haline gelmiş bir yanda ayaklanmalara direnirken, tüm cephelerde savaşları kaybediyor, bir yanda da bulunduğu içler acısı durumdan çıkış yolları aramaktadır.
Osmanlı 1400 lü yıllarda başlayan yenilikçi hareketlere arkasını dönmüş batı da ortaçağ karanlığına karşı verilen mücadeleyi görmezden gelmiştir.
Matbaanın bulunuşu batı toplumlarında aydınlanmayı hızlandırmış, endüstriyel devrimle ekonomik gelişmenin yanı sıra düşünce alanında da büyük gelişmeler elde etmişti.
Büyük güç haline gelen ülkeler aralarında anlaşarak dünya paylaşımından sonra aralarında Osmanlıyı paylaşma kavgasına tutuşmuştur.
İşte o günlerde dünyaya gelen bir çocuğun “Mustafa”nın 20. yüz yılda tüm dünya düzenini değiştireceği kimin aklına gelirdi. Mustafa küçük yaşında Babasını kaybeder, artık o kaderin onu taşıyacağı zaman tüneline bırakılmıştır, yaşam sıkıntılıdır.
Annesi çocukları ile birlikte bir çiftlikte kahyalık yapan kardeşinin yanına sığınırlar. Dayısının yanında başladığı okulda başarılı bir öğrencidir
Aynı ismi taşıdığı öğretmeni ona Kemal adını verir.
O artık tüm dünyanın tanıyacağı hayranlıkla izleyeceği “Mustafa Kemal”dir. Başladığı askeri rüştiye onun tarih yolculuğuna başladığı ilk adımdır.
Sıradan bir halk çocuğu olan Mustafa Kemal küçük yaşta kaybettiği babasının acısını içine gömmüş babasına olan özlemi ve sevgisi insan ve vatan sevgisine dönüşmüş yarattığı kendi dünyasında sürekli ne yapabilirimi düşünmüştür.
Yenilik hareketlerine karşı 31 mart vakası olarak bilinen gerici ayaklanmayı bastırmak amacıyla yıldırım orduları ile İstanbul’a gelir.
Almanlar Osmanlının müttefikidir.
Osmanlıya sığınan gemiler Karadeniz’e açılır ve Rusları bombalar
Osmanlı 1. dünya savaşına fiilen sokulmuştur. İtilaf devletleri Çanakkale’ye çıkarma yaparlar amaçları boğazları kontrol altına almak Almanlara ve Sovyet devrimcilerine karşı Rus çarını desteklemektir.
Çanakkale de ortaya koyduğu vatan savunması diğer savaşlardan farklıdır.
Askerlerine “sizlere savaşmayı değil ölmeyi emrediyorum” der! Çünkü tuttuğunuz her santimetre kare vatan toprağı arkanızdan gelecek olanlar tarafından korunacaktır.
2 yıl süren Çanakkale işgal güçlerine geçilmez olur.
Türkler yüz yıllardır ilk defa bir cephe savaşını kazanmıştır.
Yardım ulaşmayan Rus çarlığı çökmüş yerine dünyada yeni bir sistem kurulmuş, halk yönetime el koymuş insanoğlu kapitalizmin karşısına alternatif yeni bir sistem koymuştur. Eğer Çanakkale geçilir olsaydı Sovyet sosyalist cumhuriyetleri de olmayacak insanoğlu Avrupa Rönesans’ına doğu Rönesanslar eklenmiş olmayacaktı.
Çanakkale de yüz yıllar sonra kazanılan zafer ne yazık ki Osmanlının müttefiki Almanların yenilgisiyle Osmanlıda yenik sayılmış, Osmanlı siyasetçisi ordularının kazandığı zaferi masada yenilgiye bırakmıştı.
Türk halkının direnciyle Çanakkale’yi geçemeyenler elini kolunu sallayarak Osmanlı başkentine girmiş Osmanlı orduları tasfiye edilirken Çanakkale de kullanılan savunma silahları teker teker imha edilmişti.
Mustafa Kemal bulunduğu görevden İstanbul’ a çağrılmış, İstanbul açıklarında demirleyen işgal gemilerini görünce “Geldikleri gibi giderler” demiş, geçtiği Anadolu da ulusal kurtuluş savaşını tüm olanaksızlara rağmen başarıyla tamamlamış, ardından hızla Cumhuriyeti ilan etmiş ardından ardı ardına Cumhuriyet Devrimlerini gerçekleştirmiş, binlerce yıldır uygarlıkların beşiği olan Anadolu da yeni bir uygarlığın yolunu açarken mazlum milletlerin umut ışığı olmuş, işgal altında bulunan uluslar sömürgecilere karşı ayaklanmış onlarca devlet bağımsızlığına kavuşmuştu.
O kurduğu yeni Türk devletini yüz yılın tüm oluşumlarını gözden geçirmiş gelecek yüz yılın sistemleri anlamına gelen eğitimi ön plana almış kapitalizmi tek başına bir ekonomik model olmaktan öte kişisel başarının önünü kesmemiş özel girişimi desteklerken sosyal devlet anlayışını da karma ekonomik sistemle yani stratejik alanlarda devlet yatırımlarını da ekonomik modeline eklemiştir.
2. Dünya savaşından sonra geçilen demokrasi deneyimleri adeta batınında desteği ile Cumhuriyet devrimleri karşıtlığına dönüştürülmüş onun uygulamaya koyduğu bir çok girişim hırpalanarak çöküşe götürülmüş, Cumhuriyet projesi ne yazık ki 1950 de rafa kaldırılmıştır.
Bu gün ne yazık ki ulusal kurtuluş savaşı öncesi konuma gelinmiştir.
Ülke borç batağına gömülürken stratejik bir çok kurum elden çıkarılmıştır.
Robotların gelişimi ve makineleşme çalışan sayısını azaltmış bu olanaklara sahip olanlar korkunç kazanımlara ulaşırken işsizlikle birlikte bozulan gelir adaleti toplumlumları sık boğaz etmiştir.
Tabii gelişmekte geciken ülkelerde bundan nasibini alırken dünya imparatorluğuna soyunanlarda bundan nasibini almıştır.
Son dünya ekonomik krizi kapitalizmin başı olan ABD yi 1930 yıllarda Mustafa Kemal Atatürk’ün uyguladığı politikaları uygulamak zorunda bırakmış özel sektör için özel kaynak aktarırken stratejik kurumları devlet kontrolüne almak zorunda bırakmıştır.
Aldığımız duyumlar ABD de bazı okulların Kemalizm’i ders olarak okutmaya başlaması, 1948 yılından bu yana Çin’in ilköğretim okullarında ders olarak okuttuğunu biliyoruz.
20 yüz yıla damgasını vuran bir halk çocuğu Mustafa Kemal Atatürk 21. yüz yıla da damgasını vuracağa benziyor.
Geçmişten bu güne büyük zaferle gelen Cumhuriyet ve kazanımları olmasaydı yok etme yolunda çaba sarf edenler, bir halk çocuğu olan, Mustafa Kemal Atatürk’ ün yaptığı devrimler sayesinde oturdukları, o koltuklara, acaba Saltanat devam etseydi gelebilecekler miydi?
Yoksa bundan mutlu değiller mi?
Ulusal Kurtuluş Savaşımızın başarıya ulaştığı gün olan 30 Ağustos Zafer Bayramımızı Kutluyor, saygılar sunuyorum.
Yurtta Barış, Dünyada Barış dileğiyle hoşça kalın...
[email protected] 29,08, 2008
FACEBOOK YORUMLAR