Özelleştirme furyası Askeri ordu evi ve kışlaların yemekhanelerine gelince, bir aklı evvel de yahu ne yapıyorsunuz dememişti. Hatta sanki Türkiye Cumhuriyeti Devleti hırsızlar yatağı olduğu halde bir tek askeriyenin alım satımlarında hile hurda varmış gibi söylentiler ayyuka çıkarılmış, ardından böyle daha iyi olacak daha güzel hizmet alınacak denmişti. Üstüne üstlük çoluğumuzu çocuğumuzu askere gönderiyoruz evlatlarımıza patates soğan soyduruyorlar, bulaşık yıkatıyorlar demiştiler. Kulağa da hoş geliyordu doğrusu. Her Türk gencinin artık yapmadığı askerliği biz yaptığımız için pekala bilirdik, mutfak görevini, karavana taşımayı ve sırası gelince nöbet gibi bulaşık yıkamayı. Hepsini yaptık. Mıntıka temizliğini de, hela bekçiliğini ve temizliğini de. Nöbeti de. Bunda şaşılacak bir şey yoktu. Sırayla kendi işimizi yapıyorduk aslında. Molalarda içip de yere attığımız sigaraları mıntıka temizliğinde topluyorduk. Yemek yediğimiz kap kacağı da yıkıyorduk. Tuttuğumuz nöbete gelince arkadaşlarımız güven içinde uyusun diyeydi. Onlarda gecenin başka bir saatinde bizim için nöbet tutuyorlardı. Askerlik yapan herkes bunları bilir. Şimdi gelelim mevzunun bam teline.
Bu özelleştirmelerle Türk Silahlı Kuvvetlerinin yemek aş ve iaşe işleri özel şirketlere verildi. Yandaş şirketler. Ama bu hiç önemli değil. Yandaş olmasa da bu kadar hayati bir görevin sivillerde olması her türlü güvenlik zafiyetini de işte böyle beraberinde getirir. Dünyanın hiç bir yerinde ülke ordularına sivil şirketler tarafından yemek verdirilmez. Ekmek su ve askerin yemeği ordu birimlerince oluşturulmuş levazım denen bir birimin ihtisas alanına girer. Buradaki kişiler alımlarda ve yemek yapımlarında gerekli kontrol ve denetimleri yaparlar. Kar amaçlı bir ticari faaliyet değildir. Ordunun levazımına bile rüşvet ve hileli alımları yine güzide esnaf ve tüccarımızın çabaları sokmuştur. Ama denetlenemeyen özel şirketler tam bir faciadır.
Şimdi sorumlu kim? Fısıltı gazetesi asker kayıplarından bahsediyor. Bu canların bedelini kim ödeyecek. Türk ordusu savaşta bile ekmek fırınlarını zahiresini ve kazanlarını cepheye taşıyan bir ordudur. Savaşa girince yemek ve taam ikmalini yemek servislerine mi yaptıracaksınız.
Askeri birliklerin yüksek rütbeli nöbetçi amir ve subayları askerin karavanasını yer ve rapor eder. Mutfaktan hakkı dışında ekstra tayin ve hizmet isteyen subay astsubay en ağır oda hapsine çarptırılır siciline işler. Türk ordusunun 1000 yıllık levazım mutfak ve ekmek fırınlarını ortadan kaldıran gafiller. Osmanlı Osmanlı diyorsunuz. Bir bakın bakalım Osmanlı ordusuna. Sefere çıkarken köylerden mi besleniyormuş. Yoksa mutfağını yiyeceği hayvanı yanında mı götürüyormuş.
Biz tabi biliyoruz. Ülkede parasal olarak rant kapılarının nasıl teker teker yağmalanmasının asıl amaç olduğunu. Para nerede varsa maşallah AKP tayfası ve yandaşları hep orada. Ülkede yapılan her türlü iş mal ve hizmet onlara para olarak dönecek. Adamların kamudan anladığı bu.
Eğer bu zihniyette devam ederlerse ben akıllarına gelmeyen başka rant kapıları biliyorum. Devlete alınacak atanacak her kişiyi belirleyen kurum ve komisyonları da özelleştirsinler. Paraya para demezler. Osmanlıda da bir zamanlar makam rütbe ve ünvan para ile satın alınırdı.
Bütün bunların sebebi üretemeyen ürettiğini dünya pazarlarına satamayan rüşvetle avantayla hırsızlıkla kendi ekonomisini yürütmeye çalışan bir ülke olmamızdır.
Yakup Kamer
FACEBOOK YORUMLAR