Maalesef ülkemizin en büyük tehdit unsurları ne diye sorulsa gelen ilk iki cevap ekonomi ve güvenlik olurdu. İkisi de insanoğlu için çok elzem bir gerçek. Bunu beceremeyenler iktidarlar gider. Türkiye de ki iktidar değişikliklerini hep belirleyici etken ekonomi ve güvenlik olmuştur...
Bütün darbelere ve ara rejimlere baktığımız zaman ekonominin çöktüğünü, yönetilemez olduğunu görürüz. Yani kimse durduk yere darbe yapmamıştır. Ekonomi durma noktasına gelmiş, sosyal olaylar artmış, siyasi iktidarlar pes etme noktasına gelmiştir. Siyasette istenilen değişmeler olmayınca da sıra darbe ve ihtilallere gelir...
1960 darbesini çocuktum; babamın omuzları üzerinde oturarak kalabalıklara tepeden bakarak seyrettiğimi hatırlarım. Beyazıt meydanında Üniversitenin giriş kapısına bayraklar ve pankartlar asmışlardı. Bütün gençlik oradaydı. Babamın iş yeri Beyazıt’ta olduğu için bizde tesadüf etmiş, bol bol seyretmiştik...
Daha sonra 1971'de 12 Mart ara rejim darbesi geldi. Her on yılda bir darbeler oluyordu. Biz bunu daha bir hissettik. Büyümüştük artık. Ev aramaları. Kapımıza gelen bir astsubay zaten kapıdan bakınca nohut oda bakla sofayı görmüştü. İçeri bile girmedi. Bu darbe ara rejim her ne haltsa biraz daha belleklerimizde yer etti. Bir sabah otobüse bindiğimde el radyosundan haberleri dinleyen şoför geri dönüp bize; sallandırdılar vatan hainlerini deyince; Deniz Gezmiş'lerin asıldığını anlamıştık. Bütün otobüste buz gibi bir hava esti. İnsanlar çıh çıhladı. Bir iki kişide utan utan terbiyesiz adam diye şoföre söylendi...
Türkiye'de ekonomi sürekli bozuluyordu. Enflasyon yaşamımızın bir parçası olmuştu. Artık beş - on yılda bir enflasyonla tanışmıyorduk, artık yıllık enflasyon vardı. Esnaf pozisyon alıyor, bazı şeyleri depoluyor kafasına göre zam yapıyordu. Mal bulunamaz oluyordu. Tabi paralel olarak siyasi çözümlerde gecikiyor kırılmalar yaşanıyordu. Sağı solu hemen hemen bu dönemde keşfettik. Yarımız solcu olunca doğal olarak diğer yarımızda sağcı olduk. Herkes ülkeyi kurtarmaya çalışıyordu aslında. Ama üretmeden...
Sonunda 12 Eylül 1980 darbesi geldi. Ekonomi yine bozulmuştu. Sosyal hareketler durdurulamaz bir hale gelmişti. Siyaset tıkanmıştı. Ordu yine geldi. Bu kez daha da büyümüştük. Artık evli barklı çalışan bir insandık. Babamız ölmüş yeni darbelere biz muhatap oluyorduk. Sonunda darbeciler ve yeni oluşan siyasetçiler uzlaşıp memleketi devralınca ortada sadece eski siyasilerin siyaset yasağı kaldı. Böylece bir on yıl geçtiği halde darbe olmamış darbe yerine topluma 12 Ocak kararları ve KDV darbesi yapılmıştı. Geriye tek bir şey kalıyordu; eski siyasetçilerin siyaset yasağının ortadan kalkması. Onu da yaptılar...
12 Eylül ve sonrasının siyasetçilerinin tam olarak ortadan çekilmesi 80-90 yıllarını kapsadı. Sivil darbeler yapılıyordu artık. Askerin kışladan çıkmasına gerek yoktu...
Ve yıl 2002. AKP iktidara geldi. Türkiye deki en uzun iktidar dönemi. Merkez sağ ile onun bütün uzantısı radikal sağın ittifak yaptığı bir dönem. Artık darbe olmaz derken yine bir darbe oldu. Anlaşılan alışkanlık yapmış. 15 Temmuz darbesi. 1980 hatta ondan daha önce yapılanmaya başlayan bir tarikat cemaati AKP iktidarının içinde de yer alarak görülmemiş boyutlara ve toplumun üst katmanlarına ulaştı. Her şey ahenk içinde ve ekonomi tıkırındayken bu darbe niyeydi? Bu soruya binlerce cevap bulabilirsiniz...
Bu gün Türk insanına tekrar sorsanız yeni bir darbe olabilir mi diye, size muhtemelen şöyle diyecektir. Olur. Bizim gibi ömrü darbelerle geçmiş insanların söyleyeceği tek şey; o kadar katılımcı demokrasiler ve partiler varken bile darbe yapan zihniyet, daha kapalı rejimlerde haydi haydi yapar. Kapalı rejimlerde darbe daha kolaydır.
Nitekim ülkeye tamamen hakim bir parti zihniyeti varken bile 15 Temmuz darbesi yapılabiliyorsa, gelecekte neler yapılacağını tahmin bile edemezsiniz. Ancak demokrasi güçlenir ve milletin her görüşü parlamentoda sergilenirse o ülkede darbeler tarihe karışır.
Demek ki darbelere karşı ekonomin iyi olacak, bir de çok katılımlı bir demokrasi. AKP ekonomiyi iyi kötü götürdü. hakkını vermek lazım. Ama kendi demokrasisiyle bir yere kadar yol alabilir...
Neyiniz eksik demekle, ülke yönetilmiyor. Ya da aklınızı kendinize saklayın demekle. Akıl saklanmaz. Dışa vurulur. Alınır ya da alınmaz...
15 Temmuz darbecilerinin görüntüleri aklımızda bu fırtınaları oluşturdu. Türk Milleti ilgiyle izliyor...
23-5-2017 İstanbul.
FACEBOOK YORUMLAR