Geçen hafta sonu; Türk Üniversiteliler ve Akademisyenler Derneği’nin davetlisi olarak, Almanya’nın Köln kentindeydim. Köln Üniversitesi’nde düzenlenen etkinlikte, Çanakkale Savaşları’nı anlattım. Anlatımımda; Çanakkale Savaşları’nın destansı hamaset bölümlerinden ziyade, bir üniversitenin çatısı altında bulunuyor olmamızın farkındalığı içinde, ders alınması için gerekli olan bölümleri üzerinde durdum.
I. Dünya Savaşı’nın (1914-1918) büyük küresel resmin içindeki arka planını, savaşa girmek zorunda kalışımızı, Almanların bugünkü BOP’a benzeyen ve Berlin’den Mısır’a ve Hindistan’a kadar olan emperyalist planlarını, Osmanlı için ne planladıklarını ve İslam’ı yine bugünkü gibi o gün Berlin’den nasıl enstrüman olarak kullandıklarını, belgelere dayanarak ve sorgulatmaya çalışan bir yaklaşımla anlatmaya çalıştık.
Provokasyon Var!
Salonu dolduranlar, Almanya’da yaşayan insanlarımızın siyaseten neredeyse her kesimini temsil ediyordu. Hatta; neredeyse yarısına yakını en son genel seçimlerde muhtemelen AKP’ye oy vermişti. Hem bu nedenle, hem de konunun 18 Mart Çanakkale Zaferi olması nedeniyle siyasete girmedik, konuşmamızı bitirirken, ne olup ne olmadığımız ve referandumdaki tavrımız çok açık olmasına ve salon tarafından bilinmesine rağmen; “Hayırlı Olsun” bile demedik!
Almanya’da televizyonlar, radyolar ve yazılı basın dahil tüm medya; sabah akşam, gece gündüz Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan ve Türkiye’den bahsediyor. Bilin ki, iyi şeyler söylemiyorlar ve anlatmıyorlar! Almanya Hükümeti ve basını, Hollanda ile başlayan gelişmelerin Türkiye’deki iktidar tarafından, 16 Nisan referandumuna yönelik mağduriyet yaratmak için provoke edildiğinin farkında. Hollanda’da olay çıksın diye, taş bile atıldığını belgelemişler.
Faturayı Biz Ödüyoruz!
Türkiye’nin ne yazık ki itibarı, Almanya başta olmak üzere tüm Avrupa’da beş paralık edilmiş durumda. Bunun sorumlusu ise, halen ülkemizi yönettiğini zanneden iktidar. Mütedeyyin ve en son seçimlerde AKP’ye oy vermiş insanlarımız başta olmak üzere, Almanya’da her kesimle konuşmaya çalıştık. Farkındalığı olmayan küçük bir azınlığı ayrı tutarsak, bize iletilen genel değerlendirme; “Bilip bilmeden konuşuyorlar, hedef haline geliyoruz ve faturayı biz ödüyoruz” şeklinde.
Diğer önemli bir tespit; AKP’ye Avrupa’da oy ve destek vermiş ama entelektüel seviyesi yüksek insanların gelişmelerden çok ama çok rahatsız olduğu ve “Hayır” oyu vereceği yolunda! Hatta önemli birisi şöyle dedi; “AKP’nin dört önemli kurucu isminden üçü (Abdullah Gül, Abdüllatif Şener, Bülent Arınç) ile eski Başbakan Ahmet Davutoğlu ve uzun süre bakanlık yapan Ali Babacan referandumda hayır diyecek ve hayır için çalışıyor!”
Saddam’ın Irak’ı Oluyoruz!
Hollanda’da, referanduma yönelik yapılan kışkırtma kontrolden tamamen çıkmış ve tüm Avrupa’ya yayılmış durumda. Bu gidiş, iyi gidiş değil.
Evet, Türkiye her geçen gün Saddam’ın Irak’ı olma yolunda hızla ilerliyor. Frene basılmak zorunda! Aksi taktirde, çok zarar göreceğiz!
Geçmişte, türban dahil yaratılan mağduriyetler, AKP’ye çok oy kazandırmıştı! Hollanda’ya türbanlı bakanın da kasti olarak gönderilmesi yine mağduriyete yönelik operasyondu ama beklentiyi karşılamadığı gibi, karşı operasyonun tuzağına düşüldü! Karşı operasyonun mümessili ise; Gülen Cemaati idi!
Sütten Çıkmış Ak Kaşık Değil!
Pensilvanya’da bulunan karargahları nedeniyle Amerika’yı ayrı tutarsak; Hollanda aynı zamanda Gülen Cemaati’nin dünyada en güçlü olduğu yer! İşte Cemaat, en güçlü olduğu yerde, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı tuzağa düşürdü. Bu tuzağa düşürülüşte hiç şüphe yok ki, yakın çevrede bulunan ve yanlış yönlendiren kripto Cemaatçilerin rolü vardı!
“Gelmeyin, burada seçim kampanyası yapmanızı uygun bulmuyoruz” diyen Rotterdam’ın Müslüman Belediye Başkanı Ahmed Aboutalep de sütten çıkmış ak kaşık değil. Gülen Cemaati’ne ve PKK’ya yakın. Hollanda’dan aldığımız bilgiye göre; Cemaatin organizasyonu ile Türkiye’ye getirilmiş, yedirilip içirilmiş ve hediyelere boğulmuş! Araştırmak ve doğrulamak mümkün!
Cemaatin Stratejik Mesajı
Cemaatin amacı; Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı ötekileştirerek, çağdaş dünyadan izole etmek ve uluslararası operasyon yapılması için zemin ve gerekçe hazırlamak. Cemaat Batı’ya; “Siyasal İslam’ın radikal olmayan yüzü biziz, sizinle barış içinde, uyumlu çalışabiliriz, nitelikli kadrolar da bizde, Erdoğan’ın durumunu görüyorsunuz, Kemalistlerle de olmaz, çünkü onlar da size karşı” mesajını vermeye ve yaptığı operasyonlarla bu stratejik mesajın arkasını operasyonlarla doldurmaya çalışıyor!
Devamlı konuşarak, gücünün çok çok ötesinde meydan okuyarak ve arkasında bilgi olmayan nezaketten uzak suçlamalar yaparak, kurulan küresel tuzağa düşülmektedir. Çevrede hiç akıllı adam yok mu?
FACEBOOK YORUMLAR