Yargıtay'ın esastan bozma kararının ardından, İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesi'nde yeniden görülmeye başlanan Ergenekon davasında geçtiğimiz hafta Cumhuriyet Savcısı Abdurrahman Hacısalihoğlu esas hakkındaki mütalaasını açıkladı. Savcı mütalaasında “Ergenekon adlı bir ‘terör örgütünün’ varlığı ispat edilememiştir” dedi ve “Ergenekon” davasının 15 Temmuz Darbe Girişimi’nden bağımsız değerlendirilemeyeceğini kaydetti.
Meğerse Ergenekon da Balyoz gibi kumpasmış ve Ergenekon diye bir örgüt yokmuş. Ama biz bunun böyle olduğunu zamanında ekranlarda haykırmamış mıydık? Bir de şöyle düşünün; bu kumpaslar olmasaydı veya engellenseydi neler olmazdı?
Kumpaslar Olmasaydı!
Ergenekon ve Balyoz serisi kumpas operasyonları olmasaydı; Türkiye güneyinden PKK ve uzantısı terör örgütleri tarafından kuşatılamazdı. Ergenekon ve Balyoz engellenseydi; Türkiye Suriye’de askeri harekât yapmak zorunda kalmazdı ve Suriye’de şehitler vermezdik.
Bu kumpaslar olmasaydı; emperyalist bir reçete olan açılımlar yapılamaz, askere ve polise “Mücadele etme, kışlandan ve karakolundan dışarıya çıkma!” diye gayri anayasal ve gayri kanuni emirler verilemez, bölgede hendekler açılamaz, Bağdat Merkezî Hükümeti yok sayılarak ve düşmanlık yapılarak, Kuzey Irak’ta Bölgesel Kürt Yönetimi ile samimi ilişkiler içine girilemez, 4,5 milyon sığınmacı ülkemize doluşamaz, 15 Temmuz Darbe Girişimi yapılamaz ve her şeyden önemlisi dürüst, adil ve hukuki olmayan cehennemi bir iklim yaratılarak, 16 Nisan 2017 Referandumu ve 24 Haziran 2018 seçimleri ile rejim değişikliği gerçekleştirilemezdi.
Şam’dan ve Tahran’dan Uyarı Yapmışız!
Nisan 2012’de Şam’dan “Türkiye’nin yanlış işler peşinde olduğunu gördük ve yerinde tespit ettik” diye yazmışız. Ve somut veriler üzerinden “Suriye’de istikrar bozulursa Türkiye’de de istikrarın bozulacağını, Suriye bölünürse Türkiye’nin de bölüneceğini, Esad’a düşmanlığın Merkezî Hükümeti zayıflatacağını, Suriye’nin kuzeyinde güç boşluğu doğuracağını ve burada Türkiye Cumhuriyeti’ne, çıkarlarına ve güvenliğine tehdit bir yapının oluşacağı’’ değerlendirmesini yapmışız.
Temmuz 2012’de, bu sefer başka bir bölge ülkesi olan İran’dan seslenmişiz. Türkiye’nin yanlış yolda olduğunu, emperyalizmin Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) ile İran, Irak, Suriye ve Türkiye dâhil bölge ülkelerine tecavüz etmeye, bölüp ve parçalamaya çalıştığını, aklın yolunun bu ülkelerin birlikte hareket etmesi ve işbirliği yapmasından geçtiğini Tahran’dan yazmışız.
Pensilvanya’da Gülen Darbe Yapacak Demişiz!
31 Ağustos 2013’de Pensilvanya’dan, Gülen’in malikânesinin önünden haykırmışız dünyaya; “Gülen dünya barışı için en büyük tehlikedir. Türkiye Cumhuriyeti’ni dönüştürmeye yönelik saldırıların, Ergenekon, Balyoz gibi operasyonların tetikçisidir ve silahşorudur” diye. Ertesi gün, 1 Eylül 2013’de de New Jersey’de kameraların önünde “Gülen Cemaatinin Türkiye’de darbe hazırlığı içinde olduğunu” söylemişiz. Ama Türkiye’yi yöneten iktidar, bu uyarılarımı haberleştiren Anadolu Ajansının New York muhabiri Özgür Taşan’ı sansürlemiş, Türk Halkı duymasın diye. Hatta biz Pensilvanya’da dışarıda eylem koyarken, içeride Gülen’in elini eteğini öpen milletvekilleri vardı! 15 Temmuz Darbe Girişimi’nden sonra hangisi hesap verdi ve yargılandı?
Yaklaşık 2,5 ay sonra yine Amerika’dayız, bu sefer Batı’da, Kaliforniya’da! Davis Üniversitesi’nde anlatmışız Ergenekon ve Balyoz davalarının kurgu olduğunu, arkasında cemaat ve iktidarın olduğunu ve tamamen yalanlarla ve üretilmiş delillerle dolu bir operasyondan ibaret olduğunu. Diğer bir konuşmacı ise “Türkiye'nin Ergenekon Soruşturması: Gerçekle Fantezi Arasında” başlıklı raporu ile tanınan Gareth Jenkins idi. İkimizin anlatımları arasındaki tek fark; benim bu operasyonların arkasında emperyalizmin olduğunu söylememe rağmen, Jenkins’ın sanırım mensubiyeti nedeniyle, bunu biliyor olsa da söylemiyor olmasıydı!
Kandırılmadılar, Aldatılmadılar, Kandırdılar, Aldattılar!
Aynı şeyleri 2015’de, Moskova’dan da; “Rusya ile itiş kakışın yanlış olduğunu, Türkiye’nin bölge ülkesi olan Rusya ile karşılıklı güvene ve saygıya dayanan işbirliğini geliştirmenin yaşamsal değerde olduğunu ve ülkemize yönelik emperyalist tehditleri bu ilişkilerle dengeleyebileceğimizi” yazdık ve anlattık. Bu uyarılarımızı ve felakete doğru sürüklendiğimizi Almanya’dan, Avusturya’dan, Belçika’dan, Fransa’dan, Hollanda’dan, İngiltere’den, Kıbrıs’tan ve Makedonya’dan da haykırdık! Türkiye’de ise gitmediğimiz ve konuşmadığımız yer neredeyse kalmadı. Ama iktidardan sadece düşmanlık gördük!
Bana sorarsanız; kandırılmadılar ve aldatılmadılar. Emperyalizmle işbirliği yaparak kumpaslar kurdular, halkı kandırdılar, aldattılar ve emperyalizmin isteği olan rejim değişikliğini tezgâhladılar. M.Ö. 399 yılında Tanrılara saygısızlıktan idam cezası alan ünlü filozof Sokrates’in masum olduğuna 2012’de, yani 2 bin 411 yıl sonra kurulan bir temsili mahkemede karar verip beraat ettirdiler. Demem o ki; halen içinde yaşadığımız durum, Sokrates adaleti ile geçiştirilebilecek gibi değil!
Hafta sonu Tekirdağ’da olacağım ve Cumhuriyet Kadınları Derneği ve Eğitim-İş Sendikası Tekirdağ Şubeleri tarafından ortaklaşa düzenlenen ve 8 Aralık 2018 Cumartesi günü saat 14.00’de Ticaret ve Sanayi Odası Konferans Salonu’nda yapılacak olan “Türkiye’de Eğitim ve Öğretimin Son 10 Yılı” konulu panele konuşmacı olarak katılacağım.
FACEBOOK YORUMLAR