Geçtiğimiz yıl, 6 Mayıs tarihinde “Muhalefetin Cumhurbaşkanı Adayı Kim
Olmalı?” başlıklı bir yazı yazmış, analiz ve gerekçeleriyle birlikte kimliğini
açıklamış ve hatta 24 Şubat’ta başlayan Rusya-Ukrayna Savaşının uzun
süreceğini ve iktidarın bunu fırsata çevireceğini öngörerek “Muhalefet ne
yapmalı ve nasıl bir strateji uygulamalıdır?” sorusuna yanıt vermiştik.
Bugün Türkiye, ne yazık ki her konuda iflasın ve tükenmişliğin içindedir ve
kurumlar da adeta yok edilmiş durumdadır. 6 Şubat 2023’de gerçekleşen
Kahramanmaraş merkezli depremlerde iktidar, partizanlığı, doğal afetlere karşı
hazırlıksızlığı, üflesen yıkılacak mezar gibi evlere “imar barışı” adı altında göz
yumması, kurumları liyakatsiz insanlarla doldurma politikası, sorgulayıcı akla ve
pozitif bilime olan düşmanlığı, çağdaş dünya için hiçbir karşılığı olmayan
“dindar ve kindar gençlik” ideali ve kaderciliği yüzünden enkaz altında
kalmıştır.
Mükemmel Mümkünün Düşmanıdır
İktidar, Cumhuriyetin kurucu ideolojisini hedef alan, çağdaş ve evrensel
değerler yerine geçmişin aklını egemen kılmaya çalışan, Osmanlı’nın da
yıkılmasına neden olan geleneksel ve dini taassup kökenli siyaseti ile toplumu
paramparça etmiştir. İktidar; sorgulayıcı akıl, pozitif bilim, demokrasi ve hukuk
eksenli önerilere tamamen kapalıdır, bu yolla sonuç alınması mümkün değildir
ve iktidara zaman kazandırmaktan başka bir işe yaramaz.
Toplumun parçalanmış bu dokusu; Türkiye’yi felakete sürüklediği konusunda
en ufak bir şüphe bile duyulmayan iktidara karşı birlikteliği ve birleşmeyi çok
zorlaştırmaktadır. Bu durum, ulusal bütünlüğümüz açısından sürdürülebilir
değildir. Bugün Türkiye için dış tehditler de dâhil, bundan daha büyük bir tehdit
yoktur. Mükemmelin mümkünün düşmanı olduğu bilinci içinde, mümkün
olabileceklerin üzerinde gevşek uzlaşılar kurabilecek yapılanmalara ve
birlikteliklere ihtiyacımız vardır. Bu demektir ki; felaket sürecini durdurmak için
bir araya geleceklerin her konuda mutlaka aynı fikirde olmasına gerek yoktur.
Şimdi Ne Olacak?
“Millet İttifakı” kurmak çok doğru bir karardı ama ve büyütülmeliydi. Bu
ittifakta; farklı seviyelerde ve katmanlarda da olsa iktidarın karşısında olan
istisnasız tüm yasal siyasi partiler, demokratik kitle örgütleri ve düşünce
platformları yer alabilirdi ve almalıydı. İttifakta yer alan siyasi partilerin ve
demokratik kitle örgütlerinin her konuda aynı fikirde olması da gerekmezdi.
Hatta bazı konularda zıt görüşleri de olabilirdi. “İttifakta o olmasın, bu
olmasın” yaklaşımı içinde olmak çok yanlıştı. Mücadeleler akılla kazanılırdı;
duygularla, geçmişin koşullandırmalarıyla ve hamasetle değil!,
Dün itibarıyla Millet İttifakında büyük bir deprem yaşandı. İyi Parti Genel
Başkanı Meral Akşener, İyi Parti Genel İdare Kurulu toplantısı sonrasında
yaptığı açıklamada; “İyi Parti kıskaca alınmış, bir dayatmaya mecbur
bırakılmış, tıpkı yıllardır Türk Milletine yapıldığı gibi ölüm ve sıtma
arasında bir tercihe zorlanmıştır” diyerek, “noter masası” olarak
nitelendirdiği Altılı Masada artık olmayacaklarını duyurdu. Ardından kızılca
kıyamet koptu ve karşılıklı suçlamalar, basında ve sosyal medyada karalamalar,
çok sert ifadeler birbirini izledi. Ama daha da önemlisi; muhalefete destek veren
halk kitlelerinde çok büyük bir şaşkınlık ve hayal kırıklığı meydana geldi.
Dünden beri bana ulaşan herkes aynı soruları soruyor: “Şimdi ne olacak,
gelişmeleri nasıl okuyorsunuz, ne yapılmalı?”
Bu yazımda bu sorulara yanıt bulmaya çalışacağım. Kızmak, sinirlenmek ve
öfkelenmek yanlış kararlar vermenize neden olur ve öfke, onu yansıttığınız
tarafta da öfkeyi tetikler ve tırmandırır. Ayrıca bugün sorun çıkmış olabilir ama
bu, önümüzdeki Pazartesi günü bu sorunu çözemeyeceğiniz ve yeniden bir
araya gelemeyeceğiniz anlamına gelmez. Öfkenize yenik düşer, çok ağır sözler
söylerseniz; tekrar bir araya gelme ve işbirliği yapma şansını kaybedersiniz ve
ülkemizi felakete sürükleyen iktidarın ekmeğine yağ sürersiniz.
Millet İttifakı Ne Tür Yanlışlar Yaptı?
1. Millet İttifakı büyütülmeli ve Demokrasi İttifakı haline getirilmeliydi.
2. Cumhurbaşkanı adayının kim olacağı çok daha önce konuşulmalı ve
açıklanmalıydı. O zaman bugünkü gibi bir sorun çıkması ve yol kazası
yaşanması durumunda bunu çözebilecek geniş zaman olurdu.
3. Cumhurbaşkanı adayının daha önce tespit edilmesi hem muhalefet için
motivasyon sağlardı hem de muhalefet içinde “ben de aday olabilirim”
hareketlenmelerinin önünü keserdi.
Kemal Kılıçdaroğlu Ne Planladı?
1. Millet İttifakını ortaya çıkarmak ve uzun süre devam ettirmek, her şeye
rağmen Kemal Bey’in sabrının, duygularını kontrol ediyor olmasının ve
mütevazı kişiliğinin bir sonucuydu ve iktidarın Cumhuriyetimize yönelik
yarattığı tehlikenin farkındaydı.
2. Cumhurbaşkanı adayı konusunu erkenden konuşmaktan kaçındı, nasıl
olsa doğal olarak kendi ismi üzerinde uzlaşılacağı beklentisi içindeydi.
3. Kemal Bey, Meral Akşener’in masada konuşulmasa bile kendi
adaylığına yönelik itirazının farkındaydı ama zaman içinde ve özellikle
seçime ramak kala ikna olacağını ve itiraz edemeyeceğini düşünmüştü.
Meral Akşener Ne Planladı?
1. Meral Hanım, Erdoğan’ın seçimi kaybetmesi durumunda AKP’nin
aynen ANAP örneğinde olduğu çözüleceğini öngörüyordu. Tabii
olarak bu çözülmenin Türkiye’deki yüzde 60 sağ, yüzde 40 sol
dengesi nedeniyle CHP’ye değil, İyi Partiye doğru
gerçekleşebileceğini düşünüyordu.
2. Kemal Bey’in aday olmasını kendisinin ve partisinin siyasi çıkarları
açısından uygun görmüyordu. Çünkü Erdoğan sonrası AKP’deki
çözülme sırasında Cumhurbaşkanı’nın Kemal Bey olması CHP’yi de
bir cazibe merkezi haline getirebilirdi.
3. Ayrıca; Erdoğan sonrası AKP seçmeni için sağda alternatif cazibe
merkezleri olan Babacan, Davutoğlu ve Karamollaoğlu ile de araya
mesafe koymak ve fark yaratmak istiyordu. Hatta dışarıda HDP,
içeride CHP-İyi Parti ikili masası tercihi idi.
4. Başbakan olmak istediğini açıkça söylemişti. Parlamenter sistemde
başbakan koltuğu seçimden birinci parti çıkmakla mümkün olurdu.
5. Meral Hanım’ın tercihi Ekrem İmamoğlu idi. Onu daha kontrol
edilebilir buluyor ve uzun soluklu siyasi hedefi için bir engel olarak
görmüyordu. Aynı kökenden gelmesine rağmen Yavaş’ı tercih
etmiyordu. Ama masayı terk edince seçenek zenginliği sunabilmek
için Yavaş’ın da adını verdi.
Muhalefetin Cumhurbaşkanı Adayı Nasıl
Belirlenebilir?
1. Millet İttifakının adayı iki türlü olabilir. Siyasi bir aday da olabilir,
siyasetten gelmeyen, akademisyen, diplomat veya asker gibi
bürokrasiden gelen bir aday da olabilir.
2. Siyasetten gelmeyen adayın yeni seçilen Meclis’te ağırlığı olmayacağı
için Güçlendirilmiş Parlamenter Sisteme geçmek daha sancısız olabilir.
Yani yeni Cumhurbaşkanı gücünü devretmeye sorunsuz rıza gösterir.
Ayrıca Anayasa değişikliği yapılarak parlamenter sisteme geçiş gecikse
bile Meclis dengesi nedeniyle otoriterleşme olamaz. Ama siyasi adaya
göre kitleleri harekete geçirme gücü daha az olabilir.
3. Millet İttifakının adayı siyasi olacaksa mutlaka ittifakın içindeki en büyük
parti olan CHP içinden, hatta lideri olmalıdır. Yani şu an için Kemal
Kılıçdaroğlu’dur. Bu nedenle Kemal Bey’in aday olması doğru bir
karardır.
4. CHP Genel Başkanı dışında başka bir adayla seçime gitmek CHP
örgütünün istenilen performansta mücadele edememesine neden olur ve
iki başlılık sorununu doğurur, sonuç da hüsran olabilir. Son yerel
seçimlerdeki İstanbul başarısı, bu konu için doğru bir örnek değildir.
Kemal Kılıçdaroğlu Doğru Adaydı
Kamuoyu yoklamaları da göstermektedir ki; Erdoğan’ın kazanmasına imkan ve
ihtimal yoktur. Ama muhalefet yapacağı hatalarla seçimi kaybedebilir. Akşener
ikinci hamlede ulaşmayı planladığı birinci parti olma siyasi hedefi için, gerek şart
olan Erdoğan’ı sandıkta gönderme ilk hamlesinin başarısını tehlikeye atıyor.
Masayı bunun için terk etmesi ise onu kendi seçmeninin gözünde bile
itibarsızlaştırıyor. Bunu Türkiye’yi dolaşan, İyi Parti seçmenini de tanıyan biri
olarak söylüyorum.
Her parti ve her siyasetçi, kendisinin ve partisinin çıkarlarını önceler. Ama bu
önceleme, ülkenin çıkarları ile çelişmemeli ve yaşamsal geleceğini tehlikeye
atmamalıdır. Bu aşamada Meral Hanım’da ve İyi Parti yöneticilerinde
sağduyunun egemen olacağını ve bir orta yol bulunacağını değerlendiriyorum.
Cumhurbaşkanı adayı olarak Kemal Kılıçdaroğlu ile seçim kazanılır, hem de
açık ara fark ile. Yeter ki; tüm muhalefet bloku destek versin. Kemal
Kılıçdaroğlu, CHP seçmenine ilaveten HDP seçmeninin ve sol seçmenin
oylarını da firesiz alabilir. Fakat aynı durum, başka adaylar için aynı oranda
geçerli olmayabilir.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun mezhepsel kimliğinin Türkiye çapındaki sonuçlar
üzerinde olumsuz bir belirleyici olacağı değerlendirmesi doğru değildir. Hatta
karşı tarafın bu konunun üzerine gitmesi halinde, mağdur duruma düşmesine
neden olacak ve avantajlı hale gelecektir. Ama açık ama kapalı olarak
mezhepsel kökeni engel olarak görmek çağdışılıktır, Atatürk’ü, Cumhuriyet
projesini anlamamaktır. Ayrıca; iç barışımız ve uzak geçmişte yaşanan ve
günümüze kadar gelen hassasiyetlerin aşılması ve demokratikleşebilmek
açısından Kemal Bey doğru adaydır.
Ne Yapılamaz?
1. Meral Akşener’in Altılı Masayı terk etme kararının bir anlık kızgınlık
sonuncunda alınmadığı, yanlış bir hesap yapılmış ve hatalı bir siyasi
strateji belirlenmiş olsa da kararın partinin yetkili kurullarında alındığı ve
uzun soluklu olduğu çok açık şekilde belli oluyor.
2. Meral Akşener’in bu hamlesinden, karşılıklı tırmanan gerginlik ve
medyada yazılan ve söylenenlerden sonra İyi Parti’nin Kemal
Kılıçdaroğlu’nun adaylığına rıza gösterip masaya dönmesi beklenemez,
siyaseten biterler.
3. Kemal Kılıçdaroğlu’nun da artık Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş’ı
aday yapması mümkün değil. Böyle bir durumda Kemal Bey de siyaseten
biter ve CHP güç kaybeder.
4. Ayrıca; İmamoğlu ve Yavaş’ın aday yapılması seçim öncesi bu iki büyük
şehirden birinin iktidara teslim edilmesi demektir. Erdoğan’ın “İstanbul’u
kaybeden, Türkiye’yi kaybeder” sözü, hala hafızalarımızda çok taze
.
Ne Yapılabilir? Çözüm Nedir?
1. Her iki taraf da ülkemizin çıkarları, geleceğimiz ve demokrasimiz için taviz
verir ve geri adım atar, üçüncü bir aday üzerinde anlaşırlar. Birinci
seçenek; siyasi olmayan bir aday, örneğin bir akademisyen ya da CHP
içinden Millet İttifakının onay vereceği siyasi bir isim.
2. İkinci seçenek ise; İyi Parti’yi dışarıda bırakmak ve istisnasız tüm
muhalefeti kapsayan bir Demokrasi İttifakı kurarak Kemal
Kılıçdaroğlu’nu Cumhurbaşkanı adayı olarak göstermektir. Bu esnada İyi
Parti ile gerginliği tırmandırmamak ve ağır suçlamalar yapmamak gerekir.
Aksi durum; İyi Parti’yi Cumhur İttifakına yaklaştırır.
Mücadeleler akılla kazanılır, duygulara ve öfkeye teslim olunursa kaybedilir.
FACEBOOK YORUMLAR