Türker ERTÜRK

Türker ERTÜRK

[email protected]

Savaş Çığırtkanlığının Anlamı

04 Eylül 2020 - 16:15

Dün, yani yüz yıl önce 1920’de savaşılmamasını, mücadele edilmemesini, Mustafa Kemal’in peşinden gidilmemesini, Padişah’a güvenilmesini, İngilizler başta olmak üzere büyük devletlerin şefaatine ve koruyuculuğuna sığınılmasını isteyenler ile yüz yıl sonra bugün yani 2020’de savaş çığırtkanlığı yapan ve göreve geldiklerinden beri Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e ve onun tüm eserlerine düşmanlık yapan iktidara güvenilmesini isteyenlerin kafa yapısı üç aşağı beş yukarı ne yazık ki aynı!
 
Tabii ki Doğu Akdeniz’deki ve Ege’deki haklarımızı sonuna kadar korumalıyız. Gelecek nesillerimizin ve doğmamış çocuklarımızın dahi zenginliklerinde hakkı olduğu deniz yetki alanlarımıza günümüzdeki popüler adıyla Mavi Vatan’a uluslararası hukuk, hakkaniyet ve uzlaşma ölçüleri içinde sonuna kadar sahip çıkmalıyız ve gerekirse son kertede bir savaşı bile göze almalıyız.
 
Ekonomimizi İç Güçler İflas Ettirdi
 
Allah aşkına; iktidar bugüne kadar bu konuda ne yaptı? Kendisini bitirmiş, tüketmiş, ekonomimizi de iflas ettirmiş durumda. Bu yüzden kendisine bugüne kadar destek vermiş olan irade çözülmeye ve hızla kendisinden uzaklaşmaya başlamıştır. İktidar bu süreci durdurmaya, konumunu sağlama almaya ve halk iradesine rağmen ülke yönetiminde kalmaya çalışmaktadır. Mavi Vatan söyleminin iktidar için bu kapsamda bir önemi vardır. İktidar gerçekten Mavi Vatan’ın peşinde olsaydı, 2002’den 2019’a kadar bu konuda bir şeyler yapardı. Oysaki tam aksine enerjisini laiklik ilkesi başta olmak üzere Cumhuriyetimizin kurucu ideolojisini aşındırmak ve bu ideolojiye ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Atatürk’e bağlı olanlara kumpas kurmak için kullandı ve hala istikrarlı olarak bu rotada seyrediyor.
 
Türkiye’nin ekonomisini dış güçler değil, iktidarın başında olduğu iç güçler iflas ettirdi. Türkiye’nin kuşatılmasının, yalnızlaşmasının, hem bölgede hem dünyada ötekileşmesinin nedeni dış güçler değil, iktidar ve onun çağdışı ideolojisi, çevre ülkeler üzerinde tehdit algısı oluşturan boş hayal ve söylemleri ile liyakati devlet kadrolarından kapı dışarı eden siyasetidir.
 
Suriye’de Bile İktidar Yüzünden Kuşatıldık
 
Bizim dışımızda, Doğu Akdeniz’de sekiz ülke var. Bu sekiz ülkenin yedi buçuğu ile ya savaşıyoruz ya kavgalıyız ya da sorunlu. Sadece Libya’nın batısı ile yani buçuk olarak adlandırdığım bölümle aramız iyi idi ama Libya’daki yeni gelişmeler gösteriyor ki; onun da sonu geliyor. Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) ile anlaşma yapmanın zorluklarını bildiğimden şimdilik bir kenara bırakıyorum. Niçin Suriye’de savaştık ve hala savaşıyoruz? Sakın “PYD tarafından kuşatıldık, onun için” demeyin! İktidar, Büyük Ortadoğu Projesi’ne (BOP) eş başkanlık yapmasaydı, bu kapsamda emperyalizmin vekâlet savaşının ateşine odun taşımasaydı, PYD’ye ve onun lideri Salih Müslüm’e destek vererek Beşar Esad’ı yıkmaya çalışmasaydı; Suriye’nin kuzeyinden kuşatılmayacak, ikisi Fırat’ın batısına birisi doğusuna olmak üzere askeri harekât icra etmek zorunda kalmayacaktık ve bölgeden şehitlerimiz gelmeyecekti!
 
Lübnan’la da aramız iyi değil. İktidar nedeniyle Türkiye’yi tehdit olarak görüyorlar ve eski sömürge gücü olan Fransa’nın Lübnan’daki ağırlığı yükseliyor. İsrail’le de kavgalıyız. İsrail’i küçük bir ülke olarak görmemek lazım! Yahudi Diasporası nedeniyle, ABD ve AB ülkeleri başta olmak üzere tüm dünyada güçlü bir ülke durumunda. Ülkemizi yöneten iktidar ise, hem de 22 Ağustos’ta, İsrail, ABD ve AB tarafından terörist olarak kabul edilen Hamas’ın üst düzey siyasi liderleri İsmail Haniye ile görüşüyor ve bazı Hamas üyelerine Türk Pasaportu verildiği iddia ediliyor.
 
Karşımızda Haçlı Cephesi mi Var?
 
Mısır’la da kavgalıyız. Hâlbuki Türkiye’nin Mısır’la hiçbir sorunu yoktu! Sorunu yaratan Türkiye’deki iktidar. Nedeni ise İhvan! İktidar İhvan’a destek veriyor, Mısır ise İhvan’ı terörist bir organizasyon olarak sınıflandırıyor. Yani biz PKK’yı nasıl görüyor isek, Mısır da İhvan’ı öyle görüyor. Mısır, deniz yetki alanları konusunda öncelikle Türkiye ile anlaşma yapmak istedi. Ama Türkiye’deki iktidar, Mısır’ı zorla Yunanistan’ın kucağına itti!
 
İktidarın “Karşımızda Haçlı Cephesi var” iddiası doğru değil. İslam dünyasında bile yalnız kaldık. Katar hariç tüm Arap devletleri karşımıza geçti ve bize düşmanlık yapıyor. Hâlbuki geçmişte bu böyle değildi. 1974 Barış Harekâtı sırasında hepsi destek vermese bile, hiçbir İslam ülkesi karşımızda değildi ve düşmanlık da yapmadı. Hatta Libya, Kaddafi ile aktif destek verdi. Ama iktidar bu desteğin karşılığını 2011’de vefalı olarak değil, ihanet ederek yanıtladı. Hani “daha fazla Müslüman olunca Müslümanlar bize destek verecekti”? Araplar geçmişte laik Türkiye’ye yapmadıkları düşmanlığı, şimdi Müslüman olduğu iddiasında bulunan bir iktidar tarafından yönetilen Türkiye’ye yapıyorlar. Bu arada Katar’ın da İhvan destekçisi ve ABD’nin kontrolünde olduğu unutulmamalı ve Katar’ın iktidara verdiği desteğin arkasında ABD’nin onayı olduğu bilinmelidir. Küresel güçler yumurtaları tek sepete koymaz, çok tarafa oynarlar!
 
İhvan’a Destek, Tehdit Algısı Yaratıyor!
 
İktidarın destek verdiği İhvan; Atatürk’e ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu ideolojisine düşman bir yapı! Mısır Devlet Başkanı Enver Sedat’ın öldürülmesinin arkasında da İhvan var ve bu yapı artık Arap Devletleri tarafından tehdit olarak algılanıyor.
 
Savaş pilotlarının Türkiye’de eğitildiği Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE) altı F-16 savaş uçağı Yunanistan’a destek vermek üzere Girit adasında konuşlandırıldı. Hâlbuki BAE bir körfez ülkesi ve Doğu Akdeniz’le hiçbir ilgisi yok. Düşünebiliyor musunuz; Müslüman bir ülke olan BAE, Türkiye’ye karşı Hristiyan bir ülke olan Yunanistan’a destek veriyor. Bu durumun müsebbibi de yine Türkiye’deki siyasi iktidardır.
 
Hâlbuki BAE’nde Türkiye hayranlığı vardı, Türkler sevilirdi, Türkiye’ye tatile gidilirdi ve televizyonlarda ağırlıklı olarak Türk filmleri izlenirdi. BAE’nde Atatürk’e ve devrimlerine de ilgi duyuluyordu. Daha iki sene önce BAE Kültür Bakanlığı Andre Mango’nun Atatürk kitaplarını Arapçaya çevirtti ve dağıttı. Ama Türkiye’deki iktidarın yanlışları, hilafeti diriltme hevesleri, “Yeni Osmanlı” hayali ve İhvan’a verdiği destek BAE’ni bizden uzaklaştırdı ve düşman yaptı. BAE, bugün Arap dünyası içindeki en çağdaş ülke. Halen Mars’a doğru yol alan bir uzay gemisine sahip. Laiklik yani aklîlik konusunda ciddi mesafe kat etti ve hala bu rotada yol almaya çalışıyor.
 
Siyasal İslam, Yeni Osmanlı, Lozan’ın Güncellenmesi
 
İhvan, BAE için de terörist bir organizasyon ve düşman bir yapı. 2012’de BAE’de darbe yapmaya kalktı. Şimdi kendinizi BAE liderlerinin yerine koyun ve değerlendirin; İhvan’a destek veren bir ülkeye dostça mı yoksa düşmanca mı yaklaşırsınız?
 
Demem o ki; iktidar sürdürdüğü çağdışı “Siyasal İslamcı” ideolojiye dayanan siyaset, “Yeni Osmanlı” hayali ve bu kapsamda “Lozan’ın güncellenmesi gerekir” söylemleri ile çevre ülkeler başta olmak üzere tüm dünyaya verdiği revizyonist ve yayılmacı mesajlarla herkesi bize karşı birleştirmiş, düşmanlaştırmış ve ülkemizi yalnızlığa itmiştir. Mevcut durum itibarıyla bugün için Türkiye’nin güvenliği ve çıkarları önündeki en büyük sorun iktidardır.
 
Bu Kafayla Olmaz!
 
Bu kafayla Türkiye’nin Mavi Vatan ulusal hedefine ulaşması mümkün değildir! İktidarın bu ortamda uluslararası deniz hukukunun, içtihatlarının ve uzlaşma niyetinin gereği olan diplomatik girişimleri yapmadan ve seçenekleri tüketmeden sadece iç kamuoyuna oynama ve kendisi için bir başarı öyküsü yaratma endişeleriyle askeri güç kullanma tehdidinde bulunması; bu kadar yalnızlaşmışken ve karşı cephe çok büyümüşken ateşle oynamakla ve ülkemizi felâkete sürüklemekle eş değerdedir. İktidarın Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu’nda harita üzerinde Filistin’i ve işgal edilen toprakları anlatırken gördünüz. Ama işgal edilen Ege adalarımızı, gayri askeri statüde bulunan (Boğazönü Adaları, Doğu Ege Adaları ve 12 Adalar) 23 adadan 16’sında ihlal olduğunu ve Yunanistan’ın adalarına dayanarak yapmaya çalıştığı Mavi Vatan gaspını ve haksızlığı BM Genel Kurulu’nda veya bir NATO zirvesinde anlatmaya çalıştığını ve mesele yaptığını gördünüz mü?
 
Türkiye’nin her geçen gün daha da kötüye giden bu durumdan kurtulabilmesi için ya iktidarın bugüne kadarki yanlış politikalarından vazgeçmesi ya da iktidarın demokratik yollarla değişmesi gerekir. Aksi hüsrandır!
 
Sonuç olarak söylemek gerekirse; 1920’de “Savaşmayalım” diyenlerle bugün 2020’de “Görüşülecek hiçbir şey yok, savaşalım” diyenler, ama bilinçli ama bilinçsiz ama iyi niyetli, aynı amaca hizmet ederler: Geçmişte İngilizlerle işbirliği yapan Padişaha, bugün de ülkemizi felâkete taşıyan iktidara!

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum