İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nı hiçbir kuşkuya yer olmayacak şekilde kazanan Ekrem İmamoğlu’na, aradan neredeyse 1 hafta geçmesine rağmen, hala mazbatası verilmemiş durumda. Devamlı sayım yapılıyor, iyi niyetli değiller! Amaçları; hile yapmak, halkın iradesini çalmak ve sonuçları değiştirmek! Eğer muhalefet oy çuvallarına sahip çıkmasaydı, üzerlerinde yatıp nöbet tutmasaydı; bugüne kadar işi bitirmişlerdi.
Geçmiş seçimlerde de bu işi seçim öncesinde, sırasında ve sonunda çok yapmışlardı. Örnek mi? Çok! Mansur Yavaş, 30 Mart 2014 yerel seçimlerinde de kazanmıştı! 16 Nisan 2017 referandumunda, halkın iradesi sandığa “Hayır” olarak girdi ama “hokus pokusla”, aynen şapkadan tavşan çıkarır gibi “Evet” çıkarıldı!
Yalancının En Kötü Huyu Nedir?
Bırakalım geçmişi, son yerel seçimlere bakalım. Elinizi vicdanınıza koyun; “Bu seçim adildi ve dürüsttü” diyebilir misiniz? Tüm şartlar iktidardan yanaydı! Devletin namütenahi imkânlarını hem anayasamızı hem de etik değerleri çiğneyerek, sınırsızca kullandılar. Baskı, tehdit, şantaj gırla gitti! Aynen 100 metre koşu yarışında bir tarafın yarışa başlangıç yerinden değil, 75’inci metreden başlaması gibi! Buna rağmen kaybettiler, işte buna inanamıyorlar! Yoksa, kaybettiklerini çok iyi biliyorlar. Zaten, seçim öncesi kamuoyu yoklamaları da bu neticeleri veriyordu. Bu nedenle kamuoyu yoklamalarına inanmak istemediler ve açıklanmasına yasaklar koydular.
Yalancının en kötü huyu; söylediklerine başkalarını inandıramaması değil, başkalarının söylediklerine kendisinin bir türlü inanamamasıdır. Hilekârlar da böyledir! Hep hile yaptıklarından; bir türlü karşı tarafın dürüstçe kazanmasına inanmazlar, inanmak istemezler ve bu sonuca kendilerinin daima kullandığı yöntemlerle ulaştığını zannederler!
Halk İktidara Tokat Attı ve Hayır Dedi!
Evet, halk adil ve dürüst olmayan şartlara rağmen iktidara hayır dedi, tokat attı ve güvenoyu vermedi. Halk demokrasiye sahip çıktı dersek, tam doğru olmaz. Esasında halk; ötekileştirilmeye, tehdide, 17 yıldır ülkemizi yönettiği halde suçu muhalefete yıkan şark kurnazlığına, iç barışımızın dinamitlenmesine, ekonomik iflasa, “kuyruklar, varlık kuyruğudur” söylemi altında aptal yerine konmaya itiraz ve isyan etti! İsyanın içinde CHP’lisi, İyi Partilisi, Saadet Partilisi, DSP’lisi, Devlet Bahçeli peşinden gitmeyen MHP’lisi, AKP’lisi ve daha önce HDP’ye oy veren Kürt kökenli vatandaşlarımız var. Hatta; daha önce hiç sandığa gitmemişler bile var. İşte bu koalisyon; iktidarın eseri!
Anadolu’nun iç kesimlerinde niye mi hala iktidara oy veriliyor? Bu aynen hava durumunda; termometrenin ölçtüğü somut sıcaklıkla hissedilen sıcaklık arasındaki fark gibidir. Nem arttıkça, hissedilen sıcaklık artar. Anadolu insanının sahillere göre daha muhafazakâr olması, ekonomik iflasın etkilerinin henüz yeterince güçlü hissedilmemiş olması ve iktidar baskısının büyük şehirlere göre Anadolu’da daha çok hissedilmesi; gerçeklerin yeterince görülebilmesini engelliyor. Ama iktidar tarafından kaybedilen büyük şehirler, dalga dalga Anadolu’nun içlerini de etkileyecek. İktidar bunu bildiği için, özellikle İstanbul’u vermek istemiyor. Zaten iktidarın en yetkili ağzı, yaptığı bir konuşmada “İstanbul’da kaybedersek, Türkiye’de tökezleriz” demiştir. Aynen doğrudur!
Hani Beka Sorunu Vardı?
Sanırım dikkatinizi çekmiştir. İktidar, bir haftadır ülkemizin beka sorunundan hiç bahsetmiyor. Halbuki; seçim kampanyası sırasında, her gün Türkiye’nin beka sorununun olduğunu ve oyların iktidar adaylarına verilmesi gerektiğini söylüyorlardı. Yani bu söylem, bir seçim söylemiymiş ve arkası yokmuş. Bunun böyle olduğunu zamanında söylemiş ve ilave etmiştik; “Türkiye’nin esas beka sorunu iktidarın söylemleri, izlediği rota ve bu toprakların sesi olmayan icraatlarıdır” diye!
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçilen Ekrem İmamoğlu hakkında TCK 262/1 uyarınca “kamu görevini usulsüz üstlenmek” suçunu işlediği iddiası ile suç duyurusunda bulunulmuş. Neymiş efendim; 2 Nisan 2019 tarihinde Anıtkabir ziyaretinde, özel defteri İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı sıfatını kullanarak imzalamışmış.
Yalnız Hukuki Hamlelerle Olmaz
Normal şartlar altında olsaydık ve ülkemizde demokrasinin, hukukun kazananımı olan müesseseler iktidarın operasyonları ile aşındırılmamış olsaydı; haklıydınız. Seçimi kazansa bile mazbatasını almamış, yani hukuken yetkilendirilmemiş birisinin bu yetkiyi almış gibi imza atması devlet terbiyesiyle açıklanamaz ve hukuka saygıyla bağdaştırılamazdı.
Ama normal şartlar altında değiliz ki! İktidar seçimi kaybettiği halde; devletin gücünü kullanarak, hatta demokrasinin olmazsa olmazı olan kuvvetler ayrımını büyük ölçüde yok etmesinin avantajları ile saldırıyor, kararlar çıkarıyor, geleneksel ve hukuki olmayan hamleler yapıyor. Siz yalnız geleneksel ve hukuki hamlelerle iktidarın bu saldırılarını karşılayamaz ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nı kazandığınız halde elde edemezsiniz. Seçim akşamı, daha önce Başbakanlık ve Meclis Başkanlığı da yapmış olan Binali Yıldırım’ın kazanmadığını bildiği ve açıklaması sırasındaki halet-i ruhiyesi de bunu yansıttığı halde “Kazandım” açıklaması yapması; şu anda devam eden İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığını ele geçirme maksatlı sürecin bilinçli bir işaret fişeği idi.
Şimdi Teslim Olursan Yarın Kaybedeceksin
Seçim gecesi Anadolu Ajansı’nın (AA) hesap vermelerini gerektiren faaliyetleri ve manipülasyonları, seçim sonrası seçimi kazanmış algısı yaratmak için o gece sabaha kadar hazırlanan ve her tarafa asılan “İstanbul’a teşekkür” afişleri ve bitmez tükenmez bir şekilde tekrar tekrar yapılan sayımlar; kural ve hukuk tanımaz sürecin hamleleridir. Bu kapsamda; Ekrem İmamoğlu’nun Anıtkabir hamlesi doğrudur. Hatta İmamoğlu hakkında yapılan suç duyurusunun eşgüdüm içinde yapıldığı kanaati de yaygındır.
Tarihi ve ekonomik anlamda İstanbul demek, Türkiye demektir. İstanbul’u demokratik olarak aldığın halde zorbalığa teslim olur da verirsen; bil ki yarın Türkiye’yi demokratik olarak kazandığında da zorbalığa teslim olacaksın ve iktidarı alamayacaksın.
FACEBOOK YORUMLAR