Geçtiğimiz hafta sonu (1-2 Şubat 2019), Assos’ta iki gün süresince felsefe ile yattık, felsefe ile kalktık. Felsefenin değişik alanlarında uzmanlığı ve akademik kariyeri olan birbirinden değerli yedi üniversite öğretim üyesi, yedi ayrı konuda sunum yaptı. Sunumlar gerçekten çok bilgilendirici, ufuk açıcı, müteakiben yapılan tartışmalar için ateşleyici ve becerebilen açısından başka dünyalara girebilmek ve anlayabilmek için kapı açıcı idi. Hele hele aynı yerde, yaklaşık olarak 2500 yıl önce bile felsefe yapılmış olması, bizler için ayrı bir duygu yoğunluğu idi.
Assos’un felsefe dünyasında özel bir yeri var. Dünyanın en önemli filozoflarından biri olan ve İslam dünyasında Eflatun olarak bilinen Platon’un öğrencisi Aristoteles, yaşamının 3 yılını Assos’ta geçirmiş ve burada M.Ö. 347-344 yılları arasında bir felsefe okulu kurmuş. Çanakkale’nin yaklaşık 90 km. güneyinde bulunan Ayvacık ilçesine bağlı olan Assos, şimdiki adıyla Behramkale’nin tarihi günümüzden 4000 yıl öncesine kadar gitmektedir.
Örsan Öymen Bunu 19 Yıldır Yapıyor!
Assos’ta felsefe etkinliği yapılmasının fikir babası; Prof. Dr. Örsan Öymen. Assos’taki bu etkinliğin ilki Eylül 2000’de gerçekleştirilmiş. Tam tamına 19 yıldır yapılıyor. Ayrıca; yaz aylarında bir de uluslararası nitelikte olanı yapılıyor ve dünyanın ünlü felsefe hocaları da davet ediliyor. Ama uluslararası nitelikte olanın dili İngilizce oluyor.
Assos’taki felsefe etkinlikleri, başkanlığını Örsan Öymen’in yaptığı Felsefe Sanat Bilim Derneği tarafından organize ediliyor. Felsefe meraklılarını ve tutkunlarını doğal bir tartışma ortamında bir araya getirmek, diyalog ve karşılıklı etkileşim ortamı yaratmak hedeflenmiş. Ayrıca bu etkinlik, Aristoteles’ten sonra Assos’a yeniden felsefeyi getiren bir hareket olma özelliği de taşıyor. Bu arada bu etkinliklerin herkese açık olduğunu ve katılmak için ücret talep edilmediğinin de altını çizmek isterim.
Sorgulayıcı Düşünce
Felsefe; çok genel tanımla sorgulayıcı düşünce demektir. Bu sorgulamadan herkes nasibini alır ve almalıdır. Tanrı, siyasetçiler ve yöneticiler dahil. Kimse ve hiçbir şey sorgulama dışında bırakılamaz.
Sokrates; “Sorgulanmayan yaşam yaşamaya değer değildir” demiştir. M.Ö. 469-399 yılları arasında yaşayan ve Atina şehir devletinin bir yurttaşı olan Sokrates, halkın arasında dolaşarak ve kalabalık meydanlarda konuşarak halkın tanrıları ve yönetici sınıfı sorgulamasını tetiklemeye çalışmıştır. Biliyorsunuz; halkın sorguluyor olmasından yöneticiler hiç hoşlanmaz. Yöneticiler halkın koyun olmasını, sorgusuz sualsiz itaat etmesini isterler. Bu kural, binlerce yıldır böyledir! İşte bu nedenle Sokrates, halkın zihnini bulandırmak ve tanrılara karşı gelmek suçlaması ile ölüme mahkûm edilmiştir.
Sokrates Gibi Bizi de Susturmaya Çalışıyorlar
Ne yazık ki bugün, Türkiye’de Sokrates’i ölüme mahkûm eden bir zihniyet iktidardır. Bugün de iktidarı eleştirdiği ve halkın iktidarı sorgulamasına neden olacak fikirleri ürettiği için çeşitli bahanelerle ve açılan davalarla susturulmaya çalışılan insanlar, Sokrates kadar ağır olmasa da temelde aynı yazgıyı paylaşmaktadır. Ama ne dün sorgulamayı engellemek mümkündü ne de bugün mümkün olacaktır.
Felsefede asıl olan ezber değil, anlamak ve akıl yürütmektir. Bu nedenle; genel olarak “Tanrısal Düşünce” döneminde olan Antik Çağda ve “Dinsel Düşünce” dönemi olan Ortaçağ’da sorgulayıcı düşünceye yani felsefeye siyasetçiler ve yöneticiler çıkarları açısından pek iyi gözle bakmamışlardır. Bir Ortaçağ devleti olan Bizans, her şeyin yanıtı İncil’de yazıyor diye Platon Okulu’nu kapatmıştır. Yine bir Ortaçağ devleti olan Osmanlı’da felsefe aynı gerekçe ile vücut bulamamış ve yeşerememiştir.
“Ne Demek İstediğini Çok Sonra Anladım”
Bugün insanlığın ulaştığı ve her geçen gün çıtayı daha da yukarı taşıdığı medeniyet seviyesi ve onun ürünü olan “Akılcı ve Bilimsel Düşünce”, bilim insanlarının ve onların motor gücü olan felsefeyi üreten filozofların ürünüdür. Yaşadıkları çağda bu bilim insanları ve filozoflar hem toplum tarafından hem de yöneticiler tarafından itildiler, kakıldılar, yakıldılar, hapsedildiler ve öldürüldüler.
İmanın bile doğrusu taklidi olmayan, tahkiki olanıdır. Bunun için sorgulayıcı düşünce ile okumak ve anlamak lazım. Çok yıllar önce idi. Bir tartışma sırasında karşımdaki insana sormuştum; “Kur’an’ı okudun mu?” diye. Bana yanıt olarak “İlahiyat mezunuyum” dedi. Ben aynı soruyu tekrarlayınca; “Ezbere biliyorum” diye cevap verdi. Halbuki ezber anlamaya engeldi. Ama o bunun farkında değildi. Hele Arapça okumak ve ezberlemek, anlamadığının ve anlayamayacağının çok açık deliliydi. Aynı insanla 10 yıl sonra bir vesile ile karşılaştığımızda bana itiraf etti; “Ne demek istediğini çok sonra anladım” diye.
Rahatlama Sağlar, O Kadar!
Hele okurken sallanmak, silkelenmek ve zikir yapmak; anlamama disiplinidir. Sadece uyuşturucu almak gibi bir rahatlama sağlar o kadar! Çünkü zihnin açık olarak anlamayı ve akıl yürütmeyi gerçekleştirebilmesi için beynin kanla beslenmesi gerekir. Ama okuma sırasında bedensel hareketler yaparsanız, kan vücudun başka bölgelerine gideceği için beyin kanla yeterince beslenemez, okuduğunu anlayamaz ve akıl yürütmeyi gerçekleştiremez.
İktidar ise sizin anlamamanızı istiyor. Çünkü anlarsanız; din üzerinden sizi sömüremez, istismar edemez, kullanamaz, sürüleştiremez ve yaptıkları etik dışı işleri gözlerinizden kaçıramaz.
FACEBOOK YORUMLAR