Türker ERTÜRK

Türker ERTÜRK

[email protected]

KARA HAREKATI ÇÖZÜM MÜ?

30 Kasım 2022 - 17:21

İktidarın müjdesini verdiği kara harekatı, bir türlü başlatılamadı. Nedeni ise
halen devam eden müzakerelere rağmen, ABD ve Rusya’nın istendiği şekli ile
harekata yeşil ışık yakmamasıydı. İstanbul’daki terör saldırısı sonrasında
“Hesap verme vakti geldi!” denilerek başlatılan hava operasyonu bile,
iktidarın söylediği gibi “bir gece, ansızın” değildi, baskın özelliği yoktu ve
gizlilik ihlal edilmişti. Çünkü operasyona başlamadan evvel ABD ve Rusya’ya
bilgi verilmişti. ABD’nin de bölgedeki yurttaşlarını uyarmak bahanesi ile medya
yoluyla operasyonun başlayacağını dünya aleme nasıl ilan ettiğini hep beraber
gördük ve yaşadık.

ABD ve Rusya’nın, Türkiye’deki iktidarın kara harekatına yönelik ısrarlı
taleplerine direnecek gücü biraz zayıf. Ancak iktidara avantaj sağlayan başka
enstrümanlar kullanarak bu harekattan vazgeçirebilirler. Her ikisinin de
Türkiye’deki iktidara ihtiyacı var. ABD açısından, İsveç ve Finlandiya'nın
NATO üyeliğine yönelik Türkiye’nin veto tehdidi ve Rusya’nın da devam eden
Ukrayna Savaşı nedenleriyle iktidarın eli şu an için güçlü.

Her İkisi de Türkiye’yi Kullanıyor

Ama ABD ve Rusya ikilisi, Türkiye’ye Suriye’de kısmi ve sınırlı bir kara
harekatına müsaade vermekten yana. Her ikisi de bugüne kadar izlediğimiz gibi,
diğerinin aleyhine olacak şekilde, Türkiye’ye Suriye’de alan açtılar. Şimdi de
aynısını yapmaya çalışıyorlar. Her ikisi de kendi çıkarları doğrultusunda
Suriye’de Türkiye’yi kullanıyor ama Türkiye kaynaklarını kaybediyor ve şehitler
veriyor.

Rusya, 20 Ocak 2018’deki Zeytin Dalı Harekatı’ndan itibaren; Suriye’de
Türkiye’yi ABD ile karşı karşıya getirmek ve kendine yaklaştırmak, Suriye’deki
ABD-Kürt müttefikliğini bitirmek ve Kürtleri Esad’a mecbur etmek
maksatlarıyla, Esad’ın ve İran’ın çok büyük rahatsızlık duymasına rağmen
Türkiye’ye Suriye’de alan açtı. Ama Şubat 2020’de, İdlib’de açmadığı alana
giren 33 askerimizi şehit ederek ve iktidarı Moskova’ya ayağına getirterek
balans ayarı verdi. Artık Rusya, açabileceği alanların sonuna geldi. İzin
vermeyerek ya da zorluk çıkararak Fırat’ın doğusuna, yani ABD kontrolündeki
tarafa yönlendirerek iktidarı zora sürüyor. Hedef; Beşar Esad ile masaya
oturtmak. Güneydeki satranç tüm hızıyla devam ediyor ve zaman daralıyor.

Türkiye, Rusya ve ABD İçin Önemli

ABD de Türkiye'yi Rusya ile karşı karşıya getirecek ve Esad ile anlaşmasını
engelleyecek hamleler yaptı ve yapıyor. Her iki ülke de Suriyeli Kürtlerle ilişki
içinde oldu. ABD ise müttefiklik yaptı ve yapmaya devam ediyor. Bu
müttefikliğin temeli ise 2014’de IŞİD’in ele geçirmesine ramak kala Kobani’de
atılmıştı. Türkiye bu tehdide bigane kalmasa, hatta hoşgörülü davrandığı
izlenimi vermese ve IŞİD’e karşı mücadelede liderlik yapsaydı, ABD Suriye’ye
gelmeyecek, gelebilecek bahane bulamayacak ve bugün rahatsızlık
duyduğumuz ABD-PYD/YPG müttefikliği olmayacaktı. Şu anda Suriye’deki
Kürtler, Rusya’nın çok da umurunda değil. Ukrayna Savaşı nedeniyle
Türkiye, Rusya için yaşamsal derecede önemli. ABD için de Türkiye çok
önemli. Ukrayna Savaşı daha bir başlangıç! İkinci Soğuk Savaşta Türkiye’ye,
Ortadoğu’da, Kafkasya’da, Orta Asya’da, enerji denkleminde, Çin’e karşı
küresel mücadelede ve NATO içinde çok ihtiyacı var. ABD, Kürtlerden bu sefer
de vazgeçecek mi veya başka bir formül mü bulacak, göreceğiz.

Türkiye açısından Suriye’nin kuzeyine yapılacak bir kara harekatı çözüm
olmaz. Bu bir çözüm olsaydı; 2015’den bugüne kadar yaptığımız ve devam
ettiğimiz harekatlarla çözüme ulaşılırdı ama hala istenen çözüme ulaşılmış
değil. Ayrıca çözüm derken ne kastettiğiniz de önemli. Eğer Suriye’den
Türkiye’ye yönelik terör tehdidi olmasın, Suriye’den Türkiye’ye terörist ve
sığınmacı gelmesin diyorsanız; iktidarın bugüne kadar yaptıkları yanlıştır. Ya da
iktidar resmi olarak söylediklerinin dışında bizim bilmediğimiz başka bir hedefin
peşinde. Türkiye’yi yöneten iktidar, Suriye’deki vekalet savaşında taşeronluk
yapmasaydı; Suriye’nin kuzeyinde PYD-YPG egemen olmazdı, bunu
engellemek için operasyonlar yapmak zorunda kalmamış, çok sayıda şehit
vermemiş, yaklaşık 4,5 milyon Suriyeliyi kucağımızda bulmamış ve cihatçı
terörle tanışmamış olurduk. Yapılması gereken; Suriye merkezi yönetimi ile
yani Esad ile masaya oturmak, barış yapmak, gerekiyorsa beraber operasyon
yapmaktır.

İktidar Cihatçı Terörü Yok Sayıyor

İktidar, ısrarla Radikal İslamcı, Cihatçı ve Selefi kaynaklı terörü yok sayıyor ve
hiç sözünü etmiyor. Sadece PKK teröründen bahsediyor. Oysa ki; her ikisi de
tehdit, her ikisi de tehlike! 28 Haziran 2016’da yedi kişiden müteşekkil IŞİD timi
Atatürk Havalimanı’na saldırıyor. Tam tamına 32 dakika boyunca ellerinde
Kalaşnikof otomatik tüfeklerle, İsviçre malı el bombaları ve üçünün üzerinde
sarılı olan patlayıcılarla ellerini kollarını sallayarak acımasızca katliam
yapıyorlar, etrafı enkaza çeviriyorlar ve daha sonra dördü sırra kadem basıp
çekip gidiyor, geride 45 insan yaşamını kaybediyor. Allah aşkına, bu dosya ne
oldu? Yoksa kapatıldı mı? Failler aranmıyor mu? Kamuoyuna yapılacak bir
açıklama yok mu? İstiklal Caddesi’nde yapılan terör saldırısının da arkasında
Cihatçıların olduğuna dair açık emarelere rağmen incelenmeden ve
araştırılmadan fatura başka bir terör örgütü olan PKK’ya kesiliyor. Bunlar
açıklanmayı bekleyen sorular.

Sonuç olarak söylemek gerekirse yapılması gereken; Şam ile anlaşmak ve
diyalog başlatmak. Ama bu kolay değil. Suriye tarafı; “Türkiye terörist çeteleri
silahlandırarak, eğiterek ve finanse ederek Suriye topraklarını işgal ettiğini
kabul etmeli ve Suriye topraklarından çekilmeye hazır olduğunu
söylemeli”
diyor. Suriye zor durumda, bu söyleminden de vazgeçebilir ve
diyalog da başlatılabilir ama Suriye ile beyaz sayfa açmak mümkün değil.
Çünkü iktidar, Suriye’de geçen 11 yıl içinde yaptıklarıyla çok büyük travmalar
yarattı. AKP iktidarı varken Suriye ile karşılıklı güvene ve samimi işbirliğine
dayanan bir ilişki geliştirmek çok zor. Beyaz sayfa için Türkiye’de yeni bir
iktidara ihtiyaç var. Suriye’de böyle bir beklenti var. Mısır için de aynı durum
geçerli.

Türkiye’de Yeni Bir İktidara İhtiyaç Var

Sisi ile Katar’da el sıkıştıktan sonra istihbaratçılar düzeyinde Türkiye-Mısır
diyaloğunun başladığı haberleri geldi. Daha önce de Türkiye-Mısır arasında
istikşafi görüşmeler başlatılmıştı ama sonrasında Mısır, görüşmeleri askıya
almıştı. Tam olarak 9 yıl Sisi’nin meşruiyetini sorgula, “Katil! Diktatör!
Darbeci! Asla bir araya gelmeyeceğim!”
de, bunu iç politika malzemesi yap
ve bu süre içinde Türkiye’yi çok kayıplara uğrat ama zor durumda kalınca Sisi
pozisyonunu değiştirmediği halde teslim ol, “Dostum ve kardeşim” de. Aynen
Suriye’deki gibi, Sisi ve Mısır için de yaratılan bu travmayı yok sayarak
Türkiye ve Mısır arasında karşılıklı güvene ve samimi işbirliğine dayanan bir
ilişki geliştirebilmek mümkün değil. Türkiye-Mısır arasında beyaz bir sayfa
açabilmek için Türkiye’de yeni bir iktidara ihtiyaç var.

İktidarın; Mısır, Suriye, İsrail, Suudi Arabistan ve BAE gibi “U” dönüşlerinin
nedeni Türkiye’nin güvenliği ve çıkarları değildir. Örneğin; 9 yıldır Mısır’a
yapılan düşmanlık Türkiye’nin güvenliği ve çıkarları yok sayılarak ve
Müslüman Kardeşler ile müttefiklik esas alınarak “Siyasal İslamcılık”
üzerinden yapılmıştı. Ekonomi iflas etmeseydi, dış dünyada yalnızlaşmasaydı
ve seçimler için durum iktidar açısından vahim olmasaydı bu “U” dönüşleri
olmayacaktı. Peki ya Türkiye’nin kayıpları ne olacak? Ekonomik, jeopolitik,
diplomatik, itibar ve can kayıplarımız? Müslüman Kardeşler üzerinden yapılan
bu düşmanlık yüzünden Mısır, Yunanistan ile Doğu Akdeniz’de deniz yetki
alanları sınırlandırma anlaşması yaptı. İktidar “U” dönüşü yaptı diye Mısır
Yunanistan ile yaptığı, bizi zora ve zarara sokan anlaşmadan vazgeçip çöpe mi
atacak? Bu mümkün değil! İktidar bunların hesabını vermek zorunda!

Gürhan Tatlıoğlu’nun Sonçağ Akademi Yayınevi’nden piyasaya yeni çıkan
“Uygarlığın 3R’si” adlı kitabını okumanızı tavsiye ediyorum.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum