Türkiye’yi yöneten iktidar iradesi, Kudüs konusuna “mal bulmuş mağribi” gibi atladı. Amaç çok net; Kudüs üzerinden din istismarı yapmak, Zarrab ve Man Adası üzerinden gelişen gündemi değiştirmek, halkın dikkatini başka yöne çekmek ve rüşvet, yolsuzluk, kara para aklama ve bunları offshore hesap ve şirketlerde saklama suçlamalarından kaçmaktır.
Bugünkü gelişmelere bir günde gelmedik. Kudüs konusuna da! Geçmişte ne ektiyseniz, bugün onu biçiyorsunuz! İktidarın “Reddediyoruz, kınıyoruz, diplomatik ilişkileri keseriz, İslam Dünyası’nı ayağa kaldırırız, kırmızı çizgimizdir” sözleri; arka planı ve derinliği olmayan, yukarıda ifade etmeye çalıştığımız amaca yönelik yaygarasıdır.
Arap Baharını Desteklediyseniz, Şaşırmayacaksınız!
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2005’de Başbakan iken, İsrail’e ziyaret yapıyor ve Kudüs’te zamanın İsrail Başbakanı Ariel Şaron tarafından “Yahudi Milletinin ve İsrail’in başkenti Kudüs’e hoş geldiniz” sözleriyle karşılanıyor, herhangi bir itiraz yapılmıyor, eller sıkılıyor, görüşmeler çok verimli olarak yapılıyor ve basına gülücükler içinde pozlar veriliyor. O gün İsrail’in başkenti Kudüs’e itirazınız yoktu, bugün niye var? O gün öyle, bugün böyle olmaz! Dış politika; kararlılık, istikrarlı duruş ve tutum ister!
Eğer siz, emperyalizm tarafından Ortadoğu’yu yeniden dizayn edebilmek için Atlantik üzerinde oluşturulan yüksek basınç alanından bölgeye doğru estirilen Arap Baharını “Diktatörler yıkılıyor, Arap Halkları özgürleşiyor ve bölgeye demokrasi geliyor” olarak değerlendirdiyseniz; şimdi bu Kudüs işine şaşırmayacaksınız.
Odun Taşıdıysanız, Nereden Çıktı Demeyeceksiniz!
Eğer siz, Mart 2011’de başlatılan ve yaklaşık olarak yedinci yılını dolduracak olan emperyalizmin Suriye’deki vekalet savaşının ateşine altı yıl odun taşıdıysanız ve İsrail’le beraber Suriye’nin üzerine çullandıysanız; “Kudüs’ün başkent olması konusu nereden çıktı?” demeyeceksiniz.
Eğer siz, bölge ülkelerinin merkezi hükümetleri olan Şam, Bağdat, Tahran ve Moskova ile işbirliği yapmak varken, emperyalizmin Türkiye dahil bölgeye tecavüz planı olan Büyük Ortadoğu Projesi’ne eş başkanlığı yaptıysanız; ABD Büyükelçiliği’nin Kudüs’e taşınma kararını duyunca afallamayacaksınız. Çünkü, Kudüs işi Büyük Ortadoğu Projesi’nin olmazsa olmazlarındandı!
İsrail Uçaklarına Evet Diyenin Söz Hakkı Yok!
Eğer siz, Türkiye’ye karşı hiçbir düşmanca tutumu olmadığı halde, 24 Kasım 2015’de sınırımızın ucundan azıcık geçen Rus savaş uçağını düşürmenize ve NATO’yu Suriye’ye müdahale etmek için davet etmenize rağmen, 6 Eylül 2007’de İsrail’e ait 8 F-16 savaş uçağının Türkiye hava sahasında 656 km uçmasına ve Suriye’nin Kibar’daki nükleer enerji santraline saldırmasına müsaade ettiyseniz; Kudüs konusunda söz söylemeye hakkınız yok demektir.
İktidar iradesinin, Kudüs’ün İsrail’in başkenti olduğunu teyit eden o kadar çok sözü, uygulamaları ve imzaları varken; bugün itiraz ediyor olmasının pratikte bir değeri yok. Çok zaman ve zemin kaybedilmiştir.
Atina da Kudüs Gibi İstismar!
Dün (7 Aralık 2019), Atina’da Lozan üzerine söylenen sözlerin de bir karşılığı, derinliği ve arka planı yoktur. Amaç istismardır ve gündemi değiştirmeye yöneliktir. Devletin aklına göre Lozan, Türkiye Cumhuriyeti’nin tapusudur. Atina’da devletin aklı yok sayılmıştır.
Devletin aklına göre; Gülen Cemaati, Cumhuriyetimiz için tehditti ve dört dörtlük karşı devrim örgütüydü! İktidar devletin aklını yok saydı, aklını temsil edenlere cemaatle birlikte operasyon yaptı, demir parmaklıkların arkasına attı ve ülkemizi 15 Temmuz Darbesine taşıdı. Şimdi ise FETÖ diyor!
Saldıranların İdeolojisi, Hayali ve Bakış Açısı
Devletin aklına göre; Suriye’nin toprak bütünlüğü ve istikrarı, Türkiye’nin toprak bütünlüğü ve istikrarıydı. Türkiye, emperyalizmin Suriye’deki vekalet savaşına destek vermemeliydi. İktidar tarafından devletin aklı yok sayıldı, aklı temsil edenlere saldırıldı ve bugün geldiğimiz yeri görüyorsunuz.
Çağdışı “Siyasal İslamcı” ideolojiye, “Yeni Osmanlıcı” hayale ve mezhepsel bakış açısına sahip iktidar iradesi, Libya’da, Kuzey Irak’ta, Rusya’da, İran’da, Bulgaristan’da ve daha birçok meselede devletin aklını yok saydı, devletin aklını temsil edenlere emperyalizmle işbirliği yaparak saldırdı, aşağılamaya çalıştı, hukuk görünümlü operasyonlar yaptı ve sonuç olarak ülkemizi getirdiği yer ortada.
Milli Değil, Cüzdan Meselesi!
Devletin aklı; 18 Nisan 2013’de bile Zarrab’ın yanlış işler yaptığını, başlarının ağrıyacağını ve belaya gireceğini bilgi notuyla önlerine koydu! Ama yine yok saydılar! Şimdi durum ortada!
Zarrab ve Man Adası meseleleri; ülkemizin milli meselesi değil, iktidarın cüzdan meselesidir. Artık iktidar, ülkemizin güvenlik ve bekası için adeta yumuşak karnı olmuş ve ülkemizi şantaja açık hale getirmiştir. İktidar köşeye sıkışmış, aldığı darbelerle sağlıklı düşünme yetisini kaybetmiştir!
İktidar, yaptığı yanlış işlerden kurtulabilmek için Türkiye’nin arkasına saklanmakta, kendisine yönelik beka sorununu milli mesele olarak takdim etmeye çalışmaktadır. Zor, ama eğer becerirse Türkiye çok feci zararlar görecek!
FACEBOOK YORUMLAR