ABD Başkanı Trump’ın, 6 Aralık’ta Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıması ve büyükelçiliğini Tel Aviv’den Kudüs’e taşıma kararı; daha önce bu köşede yazdığımız gibi ülkemizi gayri anayasal ve gayri hukuki olarak yöneten iktidara gerçekten ilaç gibi geldi. Kudüs’ten aynen “One Minute” gibi faydalanmak, din istismarı yapmak istiyorlar. Amaç ise çok açık; halkı kandırarak ve baskı altına alarak, Man Adası ve Zarrab Davası üzerinden gelen savunulması mümkün olmayan suçlamalardan kurtulmaktır.
Geçtiğimiz hafta, Türkiye’nin girişimi ile hazırlanan ve ABD Başkanı Trump’ın Kudüs kararını eleştiren karar tasarısı; Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda ABD’nin oylama öncesinde “finansal yardımı keseriz” tehditlerine rağmen 128 ülkenin kabul, 9 ülkenin ret, 35 ülkenin ise çekimser oyu ile sonuçlandı.
72 Kez Veto Etmiş
Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu’nda Kudüs konusunda alınan kararın psikolojik değerinin olduğu kesin ama hiçbir bağlayıcılığı ve yaptırım gücü yok. Sadece iyi niyet ve temennilerden ibaret gibi! BM, 24 Ocak 1945’de, II. Dünya Savaşı’nın bitiminden 5 ay sonra kuruluyor. Kuruluş amacı savaşların ve çatışmaların engellenmesi ama bugüne kadar kuruluş amacı konusunda pek başarılı olduğu söylenemez.
BM’de gerek Güvenlik Konseyi gerekse Genel Kurul’da olmak üzere, bugüne kadar en çok karar Ortadoğu konusunda alınmış. 1948’den bu yana; İsrail’in insan hakları ihlallerinden, işgalci tutumuna, komşu ülkelere düzenlediği saldırı eylemlerinden Filistin topraklarında BM kararlarına aykırı olarak inşa ettiği yeni yerleşim bölgelerine kadar yüzlerce karar alınmış. Ama hiçbirine İsrail uymamış. Ayrıca bu süre içinde ABD, sonuncusu geçen haftaki Kudüs kararı olmak üzere 72 kez BM Güvenlik Konseyi’nin İsrail aleyhine aldığı kararları veto etmiş.
İsrail Arap Denizi İçinde Bir Ada
Demek ki; hiçbir bağlayıcılığı ve yaptırım gücü olmayan son BM Genel Kurulu kararıyla da bir sonuca ulaşabilmek mümkün görünmüyor. İsrail’in nüfusu 8,5 milyon. Bunun içinden 1,5 milyon Arap’ı çıkarırsak, geriye 7 milyon Yahudi nüfus kalır. Batı Şeria ve Gazze’de 5 milyon Arap yaşıyor. 7 milyonluk nüfusla, Antalya kadar yüzölçümü olmayan küçücük İsrail’in etrafı Arap ülkeleri ile çevrili. Adeta, Arap denizi içinde bulunan küçük bir ada gibiler. Her istediklerini yapabiliyorlarsa bunun nedenini sadece ABD’ye ve Yahudi diasporasına bağlamak; kolaycılık ve sorunun esas nedenini anlamamak olur. Araplar ve İslam Dünyası bundan bir sonuç çıkarmalı, dönüp bir kendine bakmalı ve çuvaldızı batırmalı!
BM Genel Kurulu’nda 128 ülke kabul oyu verdi ama hepsinin hesabı farklı. Hepsi kendi çıkarları peşinde, Filistinliler umurlarında bile değil! ABD’nin stratejik müttefiki olan İngiltere “Kabul” dedi ama bu İngiltere’nin Filistin konusunda Türkiye ile aynı cephede olduğunu göstermez.
İsrail’i İngilizler Kurdu
Geçen ay (2 Kasım 2017), Balfour Deklarasyonu’nın 100’üncü yılını idrak ettik. Bu deklarasyonla İngilizler, Dışişleri Bakanı Arthur Balfour tarafından Filistin’de Yahudi Devleti’nin kurulmasının sözünü Siyonist hareketin lideri Lord Rothschild’e yazılı olarak vermişlerdi. Daha sonra, Türkleri Kudüs’ten çekilmeye (9 Aralık 1917) mecbur ettiler. Yani İsrail’i İngilizler kurdu denebilir. Şimdi Kudüs karar tasarısına “Evet” dediler, çünkü geniş İslam coğrafyasında çıkarları ve halkların kandırılmasına ihtiyaçları var!
Almanya da “Evet” dedi. Ama 100 yıl önce müttefikimiz oldukları halde, Osmanlı’yı Kudüs’ü terk etmesi için ikna etmişti. Osmanlı Kudüs’ü terk ettikten sonra da yine müttefikimiz oldukları halde, Berlin’de kiliselerde çanlar çaldı; “Kudüs Türklerden kurtarıldı” diye. Filistin halkı ve İsrail’in bölgede yaptıkları Almanya’nın umurunda bile değil. Olsa idi; İsrail’in uluslararası anlaşmaları hiçe sayarak sahip olduğu nükleer güce, ikinci darbe özelliği kazandıran ve nükleer başlıklı füze atma imkanına sahip denizaltıları İsrail için inşa etmezdi. Bu proje halen devam ediyor.
Yemen’de de Müslümanlar Kırılıyor
Rusya da “Evet” dedi ama Kudüs konusunda Türkiye ile aynı düşünmediğini de açıkladı. Suudi Arabistan ve Mısır da “Evet” dedi ama Kudüs konusunda ABD ve İsrail’in Suudi Arabistan ve Mısır’la beraber hareket ettiği biliniyor. Herkes Filistin konusuna kendi çıkarları açısından bakıyor ama Filistinliler acı çekmeye devam ediyor. Bosna Hersek bile oylamada “Çekimser” kaldı. Çünkü, çıkarları ve ülkesinin dengeleri bunu gerektiriyordu!
Suudi Arabistan, Mart 2015’den beri Yemen’de kan akıtıyor, katliamlar yapıyor, çoluk çocuk demeden öldürüyor ama ülkemizi yöneten iktidar iradesinden ses çıkmıyor. Kudüs içinse yeri göğü yıkıyor. Nedeni ülkemizin çıkarları, güvenliği ve dengeleri değil; iktidar iradesinin çıkarları, güvenliği için gündemin değiştirilmesi ve işlediği suçların hasıraltı edilebileceği iklimin yaratılmasıdır.
FACEBOOK YORUMLAR