Bugün geldiğimiz durum itibarıyla; iktidar için iyi olan her şey Türkiye için kötüdür. Çünkü iktidarın bekası, çıkarları ve devamlılığı Türkiye’nin güvenliği, iç barışı ve menfaatleri ile çelişmektedir. Bu çelişkinin nedeni ise iktidarın çağdışı “Siyasal İslamcı” ideolojisi ve geçmişin aklı olan “Yeni Osmanlı” hayalidir. Bu çağdışı ideoloji ve hayal nedeniyle iktidar Türkiye’nin kurucu ideolojisine ve kurucusu olan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e düşmanlık etti, farklı seviyelerde de olsa bütün kurumlarını tahrip etti, devlet aklını yok etti, Ortadoğu bataklığına saplandık, ekonomimiz iflas etti, ülkemiz ilk defa demokratik ülkeler sınıflamasından çıkarılarak otokrasi ile yönetilen ülkeler sınıflamasına sokuldu ve ülkemiz her geçen gün bir önceki günü arar vaziyette, felâkete doğru sürüklenir hale geldi.
Biraz geriye çekilip büyük resme bakarsanız Türkiye’deki yangını görebilirsiniz. Bu yangının müsebbibi de siyasi iktidardır. 15 Temmuz Darbe Girişiminden önce dış basın “Türkiye’de darbe geliyor” dedi ve geldi. Şimdi de “Türkiye’deki siyasi iktidar sandıktan çıkacak sonucu kabullenmeyecek ve iktidarı vermeyecek” diyor. Siz değerli okurlarıma sormak istiyorum; “Dış basında yazılan bu yorum mesnetsizdir ve saçmadır” diyebiliyor musunuz? İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimlerinde yaşadıklarımız da bunun bir denemesi ve emaresi değil miydi? Eğer demokrasi içinde yaşamak istiyorsak; herkese düşen görev ve sorumluluklar var. Bu görev ve sorumlulukların en büyüğü ise iktidara düşüyor. Ama iktidar bırakın bu konudaki görev ve sorumluluklarını yerine getirmeyi; demokratik kazanımlarımızı tahrip ediyor, yok ediyor ve katlediyor!
Esas Görülmesi Gereken Büyük Resimdir
Üç kör adamı bir filin yanına getirirler. Her birini filin farklı bir yerine götürürler ve onlardan, elleriyle fili tutmalarını, sonra da tuttukları bu şeyin neye benzediğini tarif etmelerini isterler. Körlerden biri, filin kuyruğunu tutmuştur ve şöyle der: “Fil bir halata benziyor.” Bir diğeri, filin hortumunu tutmuştur ve şöyle tarif eder: “Fil, iri bir yılana benziyor.” Üçüncüsü ise filin dişlerini tutmuştur ve şunları söyler: “Fil, bir mızrağa benziyor.”
Bugün Türkiye’deki durum da aynen bu ibret verici hikâyede olduğu gibidir. Esas görülmesi gereken; büyük resim, yani iktidarın Türkiye’yi yangın yerine çevirdiği ve felakete doğru sürüklediğidir. Ne yazık ki; bir kısım çok değerli insanımız bu büyük resmi görmüyor ve kendini “Mavi Vatan, FETÖ, Libya, Suriye, Köprüler, Üçüncü Hava Limanı” gibi küçük resimlere hapsederek istemeden de olsa sanki “İktidar ülkemiz için iyi şeyler yapıyor” algısını yaratmaya çalışan ve arkasında iktidarın olduğu değirmene su taşıyor. Çok küçük bir bölüm ise büyük resme hiç dokunmadan, yazmadan ve anlatmadan küçük resimler üzerinden yazdığı yazılarla ve anlatımlarıyla iktidara yaklaşmaya çalışıyor ve görev bekliyor.
Karaoğlan
Daha önce “Mavi Vatan” isimlendirmesinin yeni olduğunu ama arkasındaki kavramın, konseptin ve doktrinin çok eski olduğunu bu köşede yazdım ve ekranlarda anlattım. Zaten aksini iddia etmek; Türk Deniz Kuvvetleri’nin ve Türk Silahlı Kuvvetleri’nin kurumsal kimliğine ve geçmişine karşı yapılan cahilce ve megalomani içeren bir saldırı olur. Hatta “Mavi Vatan” konusunda 2002 öncesinde verilen mücadeleyi 2002 sonrasında verilenlerle kıyaslarsak; AKP döneminde ihanet çizgisini zorlayan sonuçlar çıkar.
1973’de, Bülent Ecevit Kars’ın Susuz İlçesi’ni ziyaret ederken, gazeteci Barış Yarkadaş’ın aynı zamanda CHP üyesi olan babaannesi Şehzade Şahin Ecevit’e sarılarak “Bizi bu dar günlerden kurtar Karaoğlan” der. Etrafta gazeteciler de vardır. Ertesi gün gazetelerde bu haber çıkar, isim tutar ve o gün bugündür Ecevit’in adı “Karaoğlan” olarak kalır. Yoksa aslında Ecevit ve arkasındaki değerler hep vardı. Ama “Karaoğlan” ismi; halkla ilişkiler ve geniş kitlelere tanıtım açısından çok faydalı oldu. “Mavi Vatan” isimlendirmesi de böyledir. Yoksa deniz yetki alanları kavramı ve arkasındaki mücadele hep vardı. Hatta dünyada deniz yetki alanlarını “Mavi Vatan” veya benzeri bir tabirle isimlendirmiş dünya yüzünde başka hiçbir ülke yoktur.
Paralel Yapının Sorumlusu İktidardı!
“Mavi Vatan” isimlendirmesi; deniz yetki alanlarımızın ve buradaki yaşamsal çıkarlarımızın varlığı konusunda geniş kitlelerde farkındalık yaratması açısından çok faydalı olmuştur. Bu konuda tüm emeği geçenlere şükranlarımızı sunarız. “Mavi Vatan” mücadelesinden bahsederken sadece denizcilerden ve askerlerden bahsedersek; Türk Diplomasisine ve Türk Diplomatlarına çok feci bir haksızlık yapmış oluruz.
Türk Bürokrasisi içinde, 15 Temmuz Darbe Girişiminden sonra FETÖ olarak adlandırılan Gülen Cemaati’nin paralel yapı oluşturması asla kabul edilemezdi. Dünyanın hiçbir ülkesi böyle bir paralel yapılanmaya müsaade etmezdi. Ama iktidar bırakın müsaade etmeyi, bu yapıya yardım ve yataklık yaptı ve ülkemizin 15 Temmuz Darbe Girişimi ile karşı karşıya kalmasına neden oldu.
Akrabalık, Yakınlık, İmam Hatiplilik, Partizanlık
15 Temmuz Darbe Girişimi bir anlamda Kabakçı Mustafa ayaklanmasıydı. Böyle ayaklanmalar günümüzde çağdaşlıkla, hukukla ve demokrasi ile bastırılır; 31 Mart Ayaklanması kafasıyla değil. Eğer siz devlete paralel bir yapı kurmasına müsaade ettiğiniz bir yapıyı tasfiye ederken yerine başka bir cemaati koyuyorsanız; doğru bir yolda değilsiniz demektir. Bu nedenle; ihtiyaç olan asıl ölçme ve değerlendirme aracı TARİKATMETRE’dir. Yani devletin içinde başka bir otoriteye bağlılık duyan yapıların vücut bulmasına müsaade etmemektir. Bu resmi görmezlikten gelerek yalnız FETÖMETRE diyorsanız -ki sadece Türk Deniz Kuvvetleri’ne uygulandı ve uygulanıyor- sizin asıl niyetiniz iktidara yaklaşmak ve görev talep etmektir.
Ayrıca; tüm devlet kurumlarımız perişan vaziyette. İktidara yakınlık, parti referansı, akrabalık ve bir meslek okulu olan İmam Hatiplilik; devlet kurumlarına girmek, yetkili yerlere gelmek ve tepe yöneticileri olmak için yeterli hale geldi. Nitelik ve liyakat, devlet kurumlarımızdan kapı dışarı edildi ve partizanlık tavan yaptı. Türkiye Cumhuriyeti’ni böyle yaşatabilmek ve çağımızda iyi bir yere taşıyabilmek mümkün değil. Acilen LİYAKATMETRE’ye de ihtiyaç var. Bu isimde olmasa da tüm çağdaş ülkelerde bu tip ölçütler var.
Millet İttifakının Sürdürülmesi Elzemdir
Çözüm; bir önce iktidarı demokratik yöntemle sandıkta yenilgiye uğratarak göndermektir. Bunun için yapılması gerekenler ise yerel seçimler öncesi kurulan Millet İttifakını sürdürmek, mümkünse büyütmek, bozulması için iktidar tarafından belediyeleri başarısız kılabilmek adına yapılanlar da dâhil tüm kumpaslara karşı bu ittifakı savunmak ve kitlelere gerçekleri anlatmaktır.
Ayrıca; Cumhur İttifakının ve AKP’nin kendi içindeki çelişkilerini, rant paylaşım kavgalarını yakalamak, kullanmak, bıkmadan ve usanmadan halka anlatmak ve bu kapsamda Cumhur İttifakında yer almayarak muhalefet yapmaya çalışanlara ve yeni parti kuranlara saldırmamak da çözümün bir parçasıdır.
Duyguyla Değil, Akılla Kazanılır!
Mücadeleler ve savaşlar duyguyla değil, akılla kazanılır. Dünya tarihi bunun sayısız örnekleriyle doludur. Babacan’ın ve Davutoğlu’nun bugünlere gelmemizde büyük sorumlulukları ve hatta suçları var. Şimdi ikisi de parti kurdu. Asla desteklemek ve oy vermek zorunda değilsiniz. Geçmişteki sorumluluklarından dolayı affetmiyor bile olabilirsiniz. Haklısınız da! Ama şunu bilin ki; Cumhur İttifakında ve AKP tabanında büyük gedikler açıyorlar. İçeriden geldikleri için de açıkladıkları ve açıklayacakları bilgiler Cumhur İttifakı ve AKP için kapanması zor, ölümcül yaralara sebep oluyor.
Bu yüzden iktidar, ikisine de büyük düşmanlıklar yapıyor ve toplumu kamplaştırarak tabanını çözülmeye karşı konsolide etmeye çalışıyor. Bu nedenle enerjimizi, ülkemizi felakete doğru sürükleyenler için kullanmak lazım! Yoksa büyük resmi görmemiş, duygularımızın esiri olmuş ve istemeden de olsa iktidarın ekmeğine yağ sürmüş oluruz.
FACEBOOK YORUMLAR