Buckingham Sarayı’ndabaşarılı iş adamlarına verilen bir resepsiyonda, o yılın vergi rekortmeni olan iş adamı ödül töreninden sonra Kraliçe sohbet ediyormuş. İş adamı başarısının sırlarını anlatırken;“Herkesin ve her şeyin bir fiyatı vardır” demiş.
Kraliçe hayretle;“Nasıl olur! Örneğin ben;Birleşik Krallık, Kanada, Avustralya ve Yeni Zelanda’nın kraliçesiyim her şeyim var, benim fiyatım olamaz” demiş. İş adamı bunun üzerine “10 milyar Sterlin versem bir gece benimle yatar mısınız?” diye sormuş.
Pazarlığa Geçelim
Kraliçe’nin yanıt olarak iş adamına o kadar parayı nereden bulacağını sorması üzerine iş adamı bu soruyu“Prensipte anlaştık, şimdi pazarlığa geçelim”şeklinde yanıtlamış.
Gerçekten, herkesin ve her şeyin parasal bir karşılığı var mıdır? Herkes ve her şey para veya başka bir şey karşılığında satın alınabilir mi? İlkeleri ve değerleri olmayan insanlar ve toplumlar için bu sorunun yanıtı ne yazık ki “Evet”tir.
Satma Konusunda Kararlılar!
Örneğin; vatan toprağı para veya başka bir çıkar karşılığında satılabilir mi? Herkesin ve her şeyin bir fiyatı olduğuna inananlar için bu sorunun da yanıtı;“Evet”tir.
Türkiye’yi yöneten iktidar iradesi, kendi çıkarlarını maksimize etmek ve dış baskılardan kurtulmak için Kıbrıs’ı satma konusunda kararlı. Geçtiğimiz günlerde,Cenevre’de yapılan 5’li konferansta, bunun ip uçlarını gördük. Ama şimdilik anlaşma sağlanamadı. Sanırım;“Başkanlık Sistemi” denen esasında iliklerine kadar “Diktatörlük Sistemi” olan rejim değişikliğine giderken, yapılacak referandumda ihtiyaç duyulan milliyetçi destek için, şimdilik ileri bir tarihe bırakıldı.
Bu Sefer 2004’deki Gibi Değil!
Cenevre Görüşmeleri sırasında, ben de bir çalışma ziyareti için Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ndeydim. Çok sayıda, her kesimden insanla konuştum. İnsanlar, toprak tavizi ve Kuzey’e gelecek Rumlar başta olmak üzere, verilen tavizlerden hiç memnun değildi. Kiminle konuştuysam;“Bu sefer 2004’deki gibi değil, referandum asla geçmez” diyorlardı.
İktidar, esasında Kıbrıs’ı tam 13 sene önce 2004’de de satmaya kalkmıştı ama Rumlar, daha ucuza kapatmak istediklerinden ve zamanın kendileri lehine işleyeceğini tahmin ettiklerinden, o teklifi kabul etmemiş ve referandumu reddetmişlerdi.
42 Yıldır Barış Var
Bugün görüyoruz ki;Annan Planı ile verilen tavizlerin çok çok ötesine geçilmiştir. Güney Kıbrıs basınında yazılara ve iddialara bakılırsa;Rumların Cenevre’deki kazanımları, 1960’ın bile ötesindedir.
Kıbrıs’ın kuzeyinde, 42 yıldır barış ve istikrar var. Elinizi vicdanınıza koyun, bu 42 yıl içinde adanın kuzeyi bölge ve dünya barışı için istikrarsızlık kaynağı olmuş mudur?
İyi Niyetli Değil
O zaman, siz hangi sorunu çözeceksiniz? Sorun, nereden baktığınıza göre değişir. Eğer siz, Müslüman Türklerin adada hür ve bağımsız olarak kendi kendini idare etmesini istemiyor, onları önce azınlık hale getirip sonra zaman içinde yok etmeyi düşünüyorsanız; doğrudur, bugün adada sorun var.
Türkiye’yi, Suriye’yi, Irak’ı, İran’ı, Libya’yı, Yemen’i, Ukrayna’yı bölmeye çalışacaksınız, Yugoslavya’yı parçalayacak, Sudan’ı böleceksiniz, Kore ve Çin gibi bölünmüş ülkeleri birleştirmek için bir çaba harcamayacaksınız ama ayrı etnik yapıdan, kültürden ve dinden gelen toplumları zorla, baskıyla bir araya getirmeye çalışacaksınız! Bunu, iyi niyetle açıklayabilmek mümkün değil!
Akritas, İfestos
“Ermeni Soykırımı” iddiaları için;“Anne annem dedi ki…”, “Dedem anlattı ki…” gibi söylencelere ve rivayetlere referans yapacaksın, kıyısından veya köşesinden bile doğrulayabilecek bir belge gösteremeyeceksin. Ama Rumların Kıbrıs’ta Türkleri soykırıma tabi tutmak istediklerini kanıtlayan babalar gibi, inkar edilemez belgeleri görmemezlikten geleceksin.
Akritas;Kıbrıs’ta yaşayan Müslüman Türkleri imha planının adıdır. Bu plan kağıt üzerinde de kalmamış, 21 Aralık 1963’de düğmeye basılmıştır. Ayrıca, bir de Akritas’ı esas alarak hazırlanan İfestos Harekat Planı da var. Bu planda;kim, nerede, nasıl, ne yapacak sorularına cevap veriliyor. Yani “hangi Türk köyü nasıl imha edilecek” ve “hangi toplu mezarlara kimler gömülecek”gibi!
Damadı Rum
Şimdi siz, size tecavüze ve soykırıma yeltenen, bu konuda geçmişi ile lekeli ve sicili bozuk olan bir toplumla,Türk Askerinin koruması olmadan, yan yana ve iç içe aynı çatı altında yaşamak istiyorum derseniz; ya aklınızı peynir ekmekle yemişsinizdir ya da tecavüzden ve soykırıma uğramaktan zevk alıyorsunuz demektir.
Ayrıca, damadı Rum olan Mustafa Akıncı’nın Kıbrıs görüşmelerinde baş müzakereci olması etik değildir, kan bağı ile taraftır ve bu görevden affını istemelidir.
Sonuç olarak demem o ki; Cenevre’de KKTC’nin anayasası ihlal edilmiş, KıbrısTürk Toplumunun ve Türkiye Cumhuriyeti’nin güvenliği yok sayılarak müzakere yapılmıştır. KıbrısTürkiye’nin namusu olmasına rağmen, iktidar bunu pazarlık konusu yapmıştır ancak, Kıbrıs’ın satış işlemini;anayasa değişikliği referandumu öncesinde halkın tepkisini çekmemek, yalandan tepki koyarak milliyetçi oyları kapmak ve anti demokratik başkanlık sistemine yönelik dış baskıları dengelemek için sonraya bırakmıştır.
ABD’de Protesto, Bizde Henüz Tık Yok!
ABD’nin 45. Başkanı seçilen Donald Trump,geçtiğimiz Cuma (20 Ocak 2016) yemin ederek görevine başladı. Trump, ABD’de sistem değiştirme iddiasında değil. Alaska’yı Ruslara geriye satma planı da yok! Zaten, kabine olarak seçtiği insanlar da sistemin eski adamları. Sadece alışılmışın dışında söylemleri var ve bazı politika değişiklikleri! Ama başkana karşı tepki ve protestolar var.
Ya Türkiye! Burada; sistemi kökünden oynatan, rejimi değiştiren ve çağdaş dünya kriterlerine göre “diktatörlük” olarak nitelenebilecek değişiklikler yapılmaya çalışılıyor, Kıbrıs dahil ülkemiz, haraç-mezat satılıyor ama henüz tık yok!
Türker Ertürk
FACEBOOK YORUMLAR