İran’da, 28 Aralık 2017’de Meşhed kentinde başlayan, hızla diğer kentlere yayılan, yeni yılın ilk günlerinde de devam eden ve kontrolden çıkacakmış gibi gözüken halk hareketleri, dün itibarıyla sönümledi. Burada ilk akla gelen soru; halk hareketlerinin kendiliğinden mi, yoksa dışarıdan bir kışkırtma ile mi başladığıdır.
Bilinmesi gereken ilk şey; hiçbir halk hareketi veya toplumsal olay durup dururken veya arkasında hiçbir neden yokken başlamaz ve başlatılamaz. Bu, İran’da da böyle oldu. İktidara yönelik protestoların arkasında; geniş halk kitleleri arasındaki memnuniyetsizlik, ağır ekonomik sıkıntı, yoksulluk, yaygın işsizlik, ağır baskı ortamının bulunması ve özgürlüklerin kullanılamaması vardı.
Tetiklenebilir, Kışkırtılabilir, Yönlendirilebilir
Toplumsal memnuniyetsizlik, eğer arkasındaki nedenler ortadan kaldırılmaz ise zaman içinde kızgınlığa ve gerilime neden olur ve bir yerde patlar. Aynen depremleri meydana getiren fay hatlarındaki gerilimin artması ve kopması gibi! Toplumsal gerilimler; toplumsal patlamaya neden olmak için dışarıdan tetiklenebilir, kışkırtılabilir ve belirlenen hedefe yönelik olarak yönlendirilebilir.
İran’da da dışarıdan kışkırtma ve yönlendirme vardı! İşin arkasında Suudi Arabistan ve İsrail’in olduğu neredeyse kesin gibi! Zaten, en yetkili ağızlarından İran’daki olaylardan dolayı duydukları memnuniyetlerini ifade ettiler. ABD’nin tutumu ise çok açıktı! Daha geçen ay Başkan Trump tarafından açıklanan Ulusal Güvenlik Strateji Belgesi’nde İran’ın terör destekçisi bir ülke olduğu ilan edilmiş, dünya ve bölge barışı için tehdit olduğu söylenmişti.
Gerekirse Askeri Müdahale
İran’da rejim değişikliği isteniyordu! Nedeni ise; bölgesinde hegemonyaya direniyor olması, emperyalist projelerin realizasyonuna Suriye’de olduğu gibi taş koyuyor olması ve kendisine biçilen elbiseyi giymek istemiyor olmasıydı. Daha da önemlisi İran, İsrail tarafından yaşamsal tehdit olarak değerlendiriliyordu!
Bir ülkede dışarıdan rejim değişikliği yapabilmek için ya ülkeyi işgal edeceksiniz Irak gibi ya da o ülkenin hassasiyetlerini kaşıyarak ve kışkırtarak, yönlendirilen halk hareketleri, Renkli Devrimler ve Arap Baharı gibi yöntemlerle hedefe ulaşacaksınız. Gerekirse de oluşan bu kargaşayı ve elverişli zemini kullanarak, Libya’daki gibi dışarıdan askeri müdahalede bulunacaksınız.
Hassasiyetler Neler Olabilir?
İran’da rejim değişikliğine yönelik kaşınabilecek önemli hassasiyetler;
1. Ambargolar ve İran’ın Suriye ve Yemen gibi yerlerde sürdürdüğü savaşların finansmanı nedeniyle ekonomik durumunun kötü olması ve bunun halk kitleleri üzerinde meydana getirdiği memnuniyetsizlik,
2. Yaklaşık 80 milyon olan İran nüfusunun yarısına yakınının Türk olması ve ayrıca geçmişte kısa bir dönem de olsa devlet kuran Kürtlerin varlığı,
3. Rejimin demokratik olmaması, baskıcı olması ve özgürlüklerin kısıtlı olmasıdır.
Duygularla Değil, Akıl ve Bilgiyle!
Evet, İran bu hassasiyetler üzerinden kaşınmaya, kaos yaratılmaya, uluslararası kamuoyu önünde köşeye sıkıştırılmaya çalışılmakta, Suriye ve Yemen başta olmak üzere bölgeden elini eteğini çekmeye zorlanmaktadır.
Biz bu değerlendirmeyi Molla Rejimini savunmak ve meşrulaştırmak adına değil, ülkemizin güvenliğini ve bekasını savunmak adına yapıyoruz. Tabii ki biliyoruz İran’daki rejimin çağdaş ve demokratik olmadığını ve Türkiye’deki laik düzene ve Atatürk’e zamanında düşmanlık ettiklerini. Ama dış politika duygularla, rövanşlarla değil; akılla, bilgiyle yapılır.
Duygular Aklın Çok Gerisinde Olmak Zorunda
Aynı şeyi Mart 2011’de, Suriye’de emperyalizmin vekalet savaşı başlatıldığında da söylemiştik. “Suriye’de istikrarın bozulmasının Türkiye’deki istikrarı bozacağını, Suriye’nin bölünmesinin Türkiye’nin bölünmesi demek olduğunu” da yazdık ve anlattık. Ayrıca; “Türkiye’nin Suriye’de yanlış işler yaptığını, vekalet savaşının ateşine odun taşıdığını ve kendi mezarını kazdığını” ifade ettik.
Bu değerlendirmeleri Beşar Esad’ı savunmak ve meşrulaştırmak adına değil, ülkemizin güvenliğini ve bekasını korumak adına yapmıştık. Şimdi haklı olduğumuz görüldü! Tabii ki biliyorduk Beşar’ın babası Hafız Esad’ın Türkiye’ye yaptığı düşmanlıkları ve PKK’ya verdiği desteği. Ama dış politika yaparken, duygular aklın en az 10 adım gerisinde olur.
Dört Misli Daha Fazla Etkilenir
Eğer bugün İran hızla istikrarsızlaşır ve iç savaş çıkarsa; Türkiye bundan Suriye’den etkilendiğinden en az dört misli daha fazla etkilenir. En az 20 milyon sığınmacı ülkemize gelir. Suriye parçalanır ve dolayısıyla ülkemiz de!
Büyük Ortadoğu Projesi adım adım ilerliyor. Akıllı olmak demek; emperyalist adımlar size gelmeden tedbir alabilmek demektir. Savunmayı ülkenizden uzakta kurabilmek demektir. İran ve Rusya, bu nedenle Suriye’de savaşıyor. Suriyeli Arapların kara kaşına, kara gözüne aşık olduklarından değil.
Sorun Duygularınıza Esir Düşüp Düşmeyeceğiniz!
Emperyalizm; İran’da Azerbaycan Türkü veya Kürt, Türkiye’de Kürt ve/veya Alevi, Suriye’de Türk, Kürt, Sünni, Rusya’da ve Çin’de Müslüman veya Türk’tür. Gerçekte; Türk, Kürt, Arap, Müslüman, Sünni, Şii veya Alevi, hatta Hristiyan bile umurunda değildir emperyalizmin. Hedefine ulaşmak için bunları birbirine karşı kullanır. Şimdi sorun sizin duygularınıza esir düşüp, emperyalizm tarafından kullanılıp kullanılamayacağınızdır.
İrlandalı tarihçi Dr. Pat Walsh tarafından kaleme alınan The Armenian Insurrection and the Great War (Ermeni İsyanı ve Büyük Savaş) kitabını okumanızı ve çocuklarınıza bırakabilmek açısından kütüphanenizde bulundurmanızı mutlaka tavsiye ediyorum. Yurt dışında yaşayan ve görev yapan akademisyenlerimiz, öğrencilerimiz, diplomatlarımız ve askerlerimiz mutlaka bu kitaba sahip olmalı. Almanya merkezli Manzara Verlag Yayınevi tarafından çıkarılan kitabın önsözünü Tennessee Teknoloji Üniversitesi öğretim üyesi Profesör Michael M. Gunter yazmış olup, kitap Dr. Pat Walsh tarafından Türkiye’de “Ermeni Soykırımı” iddiaları konusunda çalışmaları ile bilinen ve “Tek Kişilik Ordu” olarak ünlenen dostum, ağabeyim ve büyüğüm Şükrü Server Aya’ya ithaf edilmiştir.
Türker Ertürk
FACEBOOK YORUMLAR