İstifa; kişinin çalıştığı işten, görevden, makamdan veya hizmetten kendi isteği ile ayrılmasıdır. Tarih boyunca, farklı görünüşlerde de olsa, hep var olmuştur. Her istifanın arkasındaki koşullar ve nedenler farklıdır. Gurur, sağlık, ailevi, ülkenin veya kurumun yüksek çıkarları, beklentinin karşılanmaması ve anlaşmazlık gibi pek çok nedenle olabileceği gibi, utanç veya “Bizans Oyunları” gibi başka hesapların gereği olarak da istifa edilebilir. Ayrıca istifaların, diğer adıyla kendi isteği ile görevden ayrılmaların nedenleri her zaman göründüğü ve size takdim edildiği gibi değildir.
Tarihten örnekler vererek başlayalım. Osmanlı Padişahı II. Murat, 1444 yazında tahttan çekilerek, yani bir anlamda padişahlık görevinden istifa ederek tahtı ve Osmanlı Devletinin yönetimini II. Mehmet’e bıraktı. İstanbul’un fethinden sonra Fatih Sultan Mehmet olarak anılan II. Mehmet tahta ilk çıktığında 12 yaşındaydı, babası II. Murat ise 39 yaşında.
Yerinde Siz Olsanız Bırakır mıydınız?
Siz II. Murat’ın yerinde olsanız, 12 yaşında bir çocuğa devleti teslim eder miydiniz? Tabii ki, II. Murat da teslim etmedi! Rum asıllı Zağnos, etrafındaki devşirmelerle birlikte darbe yaptı ve baba II. Murat iktidardan uzaklaştırıldı. Daha sonra Türk soylu Çandarlı Halil Paşa ile yapılan karşı darbeyle II. Murat tekrar iktidara getirildi. Ama son gülen Zağnos oldu ve Fatih, 19 yaşında tekrar padişah yapıldı. İstanbul’un fethinden sonra ise Çandarlı Halil Paşa katledildi.
Resmi tarihimizde bu olay şöyle kaydedilmiştir: Baba II. Murat, doğuda ve batıda barışı sağlar ve tahttan 12 yaşındaki oğlu II. Mehmet lehine çekilir. Daha sonra savaşın baş göstermesi üzerine, çocuk babasına şu meşhur sözü söyler; “Eğer sen padişahsan geç ordunun başına, yok eğer ben padişahsam emrediyorum, ordunun başına geçeceksin!”. Takdir sizin. Hangisine inanırsanız!
İstifa Ediyorum
ABD’nin 37. Başkanı Richard Nixon, görev süresi bitmeden 9 Ağustos 1974’de istifa etti. Etmeseydi de süreç başlatılmıştı ve görevden alınacaktı. Suçu ise ABD’nin o zamanki ana muhalefet partisi olan Demokrat Parti’nin genel merkezini dinletmek için operasyon yapmak, operasyonda suçu ve suçluları elindeki devlet gücünü kullanarak örtbas etmeye çalışmaktı. Günümüzde Türkiye’deki iktidar, Nixon’un yaptıklarını rahmetle andıracak ve solda sıfır bırakacak nitelikteki operasyonların daha da alasının yüzlercesini muhalefete ve muhalif düşünceye karşı devamlı yaptı ve yapıyor. Allah’larına şükür, şimdiye kadar istifa etmeleri gerekmedi.
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin 20. Genelkurmay Başkanı Necip Torumtay, 3 Aralık 1990 tarihinde istifa etti. Torumtay, Birinci Körfez Savaşı’nda (2 Ağustos 1990-28 Şubat 1991) zamanın cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın talimatı ile Türkiye’nin hazırlıksız, donanımsız, güvenliği ve çıkarları ile çelişen bir şekilde ABD’nin yanında Irak topraklarına girmesine ve Ortadoğu bataklığına sokulması girişimine karşı çıktı ve son raddede tepki olarak istifa etti. Torumtay istifa mektubunda; “İnandığım prensiplerle ve devlet anlayışımla hizmete devamı mümkün görmediğim için istifa ediyorum” dedi.
Torumtay Engelledi Ama Ardılları Kolaylaştırdı
Turgut Özal’ın yurtsever ve sorumluluk sahibi tepkiler nedeniyle beceremediğini bugünkü iktidar becerdi ve ülkemizi Ortadoğu bataklığına soktu. Torumtay’ın zamanında dik durarak engellediği girişimlere, makamında oturan ardılları dik duramadığı ve yurtsever cesaretleri olmadığından bırakın sessiz kalmayı, kolaylaştırıcı bir görev icra ettiler.
Geçtiğimiz yıl, İngiltere Başbakanı Boris Johnson’ın kardeşi Jo Johnson hem bakanlıktan hem de parlamentodan istifa etti ve siyaseti bıraktığını açıkladı. Jo, istifa açıklamasında “Aileme sadakatle ülkemin çıkarları arasında kaldım” dedi. “Eğer göreve devam edersem ve aileme, yani ağabeyime sadakat gösterirsem, ülkemin çıkarları aleyhine davranmış olacağım” demek istedi ve bu çelişkiyi yaşamamak için mecbur olmamasına ve kamuoyundan bir tepki gelmemesine rağmen istifa etti.
Sadakat Kime ve Neye Olur?
Jo Johnson, ağabeyi sayesinde yani akrabalık ilişkileri nedeniyle siyasette yer edinmiş biri de değildi. Ağabeyinden önce parlamentoya giren, bir önceki Başbakan Theresa May de dâhil üç farklı başbakanın altında bakanlık yapan Jo Johnson, akrabalık ilişkileri nedeniyle, siyasi kazanımlarından onurlu bir şekilde vazgeçti ve ilkeli bir insan ve siyasetçi olduğunu gösterdi.
Yanlışları ve eleştirilebilecek yanları olsa da demokratik rejimlerde bağlılık yani sadakat; ülkeye, millete, demokratik, ulusal, insani ve evrensel ilke ve değerleredir. “Tek Adam” rejimlerinde ise sadakat her hal ve şartta lideredir. “Tek Adam” rejimlerinde liyakatin zerre kadar önemi yoktur. Esas olan sadakat ve yoluna kurban olma kültürüdür. Bu sadakat çok keskin olarak ülkenin ve milletin çıkarları ile yaşamsal derecede çatışsa bile!
Sokağa Çıkma Yasağı Direktifini Cumhurbaşkanı Verdi
Geçtiğimiz Cuma (10 Nisan 2020) Türkiye olarak tüm dünyaya nasıl rezil rüsva olduğumuzu ve o güne kadar Korona Virüsü salgını ile mücadele konusunda yapılanların yanlış bir kararla nasıl çöpe atıldığını bire bir yaşayarak gördünüz. Bu kararın arkasında hiç şüphesiz ki; Bilim Kurulu’na rağmen Saray var! Uygulanmasına iki saat kala açıklanan sokağa çıkma yasağı kararının tek kişiye ait olduğunu iktidar partisi dâhil tüm dünya biliyor. Zaten İçişleri Bakanı Süleyman Soylu da “Sayın Cumhurbaşkanımızın da talimatı ile 30 Büyükşehir ve Zonguldak ilimizde sokağa çıkma yasağı ilan edildi” diyerek, bunu teyit etti.
Süleyman Soylu, yaklaşık olarak iki gün sonra (12 Nisan Pazar günü) aynı saatlerde ise içinde “Hayatımın sonuna kadar Sayın Cumhurbaşkanıma sadık kalacağım” sözü de bulunan istifasını sosyal medya hesabından yayımladı ve “Öngöremedim. O geceki eleştirileri de hakaretleri de kabul ediyorum” diyerek, sadakatini ve kendini lideri için ateşe attığını gösterdi.
Tek Adam Yönetimlerinde İstifa Olmaz!
Bu hamle; esasında liderinin yaptığı çok ama çok büyük bir hatanın sadakat ve feda kültürü kapsamında üstlenilmesi ve veliaht olma yarışında açık ara öne çıkma girişimiydi. Gerek siyasette, gerekse bürokraside çok açık ve ağır faturası olabilecek bir lider veya amir hatasının mahiyette bulunanlardan birisi tarafından üstlenilmesi asla karşılıksız kalmaz ve mutlaka mükâfatlandırılır.
Diğer taraftan; “Tek Adam” rejimlerinde istifa olmaz, görevden alma ve azil olur. Nitekim; Ulaştırma Bakanı Cahit Turhan’ın istifa edeceği haberi saraya ulaşınca, gece yarısı Cahit Turhan görevden alınmış ve istifa etme inisiyatifi kendisine verilmemişti.
Süleyman Soylu Açık Ara Önde
İktidar partisi içinde Erdoğan’a veliaht olma yarışının olduğunu bilmeyen yok, tüm dünya âlem biliyor. Öne çıkan iki isim ise Süleyman Soylu ve damat Berat Albayrak. Korona Krizi öncesine kadar az da olsa daha öne çıkan isim Soylu idi. Soylu’nun önde olmasının nedenleri ise İçişleri Bakanlığı görevinde, özellikle terörle mücadelede çok başarılı olduğu algısını yaratması, Erdoğan’ı her yerde cengaverce savunması, Berat Albayrak’ın ise çok kötü bir bakanlık performansı göstermesi, halk ve parti örgütünde sevimli ve samimi bulunmayan davranışları ve malum nedenlerle aile içinde oluşup dışarıya sır verilmemeye çalışılan gönül kırıklığıdır.
Süleyman Soylu, geçtiğimiz Pazar günü yaptığı istifa hamlesi ile zaten önde olduğu bu yarışta farkı arttırmış ve açık ara öne çıkmıştır. Soylu’nun yaptığı bu hamleyi Sağlık Bakanı Fahrettin Koca da yapabilirdi. Ama o, böyle bir yarışta olmadığı için yeniden bakan olmanın ötesinde bir kazancı da olamazdı.
Süleyman Soylu istifa hamlesini yaparken resmi görüyordu, istifası kabul edilse ve bakanlığı kaybetse bile Erdoğan’ın yine açık ara veliaht koltuğuna oturacağının farkındaydı. İstifası saray tarafından kabul edilmeyip bakanlıkta kalınca, bu durum Soylu için bir nevi kaymaklı ekmek kadayıfı oldu. Veliaht hesapları ve yarışı şimdilik böyle ama yarının neler getireceği belli olmaz. Gelecekte Erdoğan sonrası liderliği için yarışılan AKP’nin var olmaya devam edip edemeyeceği bile belli değil!
FACEBOOK YORUMLAR