Geçtiğimiz Pazar günü (25 Kasım 2018) Ukrayna ve Rusya arasında başlayan krizin iki dinamiği var. Birincisi Ukrayna’dan, ikincisi ise ABD liderliğinde Batı’dan! Ukrayna’da, Mayıs 2019’da seçimler var ve hemen hemen hiçbir konuda işler iyi gitmiyor. İflas durumuna gelen ekonomi, yolsuzluk, hırsızlık, sefalet, kitlelerin memnuniyetsizliği had safhada! Kamuoyu yoklamaları halen Ukrayna’yı yöneten Cumhurbaşkanı Poroshenko’nun oy oranını yüzde 10’lar civarında gösteriyor. Diğer iki aday ise Poroshenko’nun önünde!
Kolayca anlayacağınız gibi; Poroshenko’nun bir savaşa, bir çatışmaya, en azından bir gerginliğe ve onun üzerinden muhalefeti sindirmeye, muhalif medyayı sansürleyip susturmaya ve yaklaşan seçimlerde halen kendisi için iyi olmayan durumu tersine çevirmeye ihtiyacı var. Zaten bizi doğrularcasına; krizin hemen ardından geçmişte kendine oy vermeyen bölgelerde sıkıyönetim ilan etti.
ABD Ne Yapmak İstiyor?
Evet, bu krizin bir de dış dinamik boyutu var. ABD liderliğinde Batı’nın, homojen olmasa da Avrupa’dan farklı sesler ve tavırlar çıksa da bu krizin çıkmasında dahli var! ABD; tek kutuplu dünya düzenini sonsuza kadar sürdürmek, enerji ve değerli hammadde kaynaklarını kontrol etmek, dünyanın ekonomik, askeri ve siyasi ağırlık merkezinin doğuya ve özellikle Asya-Pasifik bölgesine doğru kayışını durdurmak, Türkiye’nin de dahil olduğu Ortadoğu’nun siyasi haritasını yeniden çizmek, hegemonyaya direnenleri ezmek, Rusya ve Çin’i kuşatarak, çevresini istikrarsızlaştırarak, silahlanma yarışına sokarak, ve sıcak savaşların içine alarak, aynen Sovyetler Birliği’ne yapıldığı gibi, iflas ettirmek ve parçalamak istemektedir. Ukrayna krizini ABD’nin bu stratejik hedefi içine koymadan tek başına değerlendirmek, meseleyi tam olarak anlamanızı engeller.
Evet, ABD bölgenin istikrarını bozmaya çalışmaktadır. Özellikle Karadeniz, daha düne kadar dünyanın en güvenli ve en istikrarlı tek deniziydi. Hala bu çok büyük oranda böyledir ama gidişat iyi değildir. Hele hele Türk Boğazlarının (İstanbul ve Çanakkale) ve Karadeniz’in güvenliği açısından yaşamsal derecede önemi olan Montrö’nün aşındırılması veya sonlandırılması durumunda Karadeniz’in durumu felaket olur!
Yazdığını Yapıyor, Yapacağını Yazıyor
ABD’nin, ülkemizin güvenliğini çok yakından ilgilendiren Ortadoğu’da ve Karadeniz’de istikrardan yana olmadığı sadece bizim değerlendirmemiz değil! CIA’e yakınlığı ve danışmanlığı nedeniyle, “Gölge CIA” olarak tanınan düşünce kuruluşu Stratfor’un sahibi, stratejist George Friedman; “ABD, başka bir gücün yükselebileceği alanlarda istikrarı önlemek istemiştir. Hedefi istikrar sağlamak değil, istikrarsızlaştırmaktır. ABD’nin, Avrasya’da barışı sağlamaya dönük özel bir çıkarı yoktur. Çatışmaların amacı; yeni bir gücün ortaya çıkışını engellemek ve bölgeyi istikrarsızlaştırmaktır” diyor.
Adamlar bir bakış açısı ile dürüst de sayılabilir! Çünkü yazdığını yapıyor, yapacağını yazıyor! Esas sorun; kendi çıkarları ve güvenliği peşinde olan onlar değil! Sorun; onların Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) gibi projelerine hizmet ediyor ve bunu göğsünü gere gere söylüyor olanların peşinde gitmiş olmanın ve hala ayırdına varamamış olmanın dayanılmaz hafifliğidir.
Batı, Ukrayna’yı Sadece Kullandı!
ABD Genelkurmay Başkanı Orgeneral Joseph F. Dunford; “Rusya, Batı için yaşamsal tehdittir” diyor. Bunlar, sıradan sözler değil! Rusya, gerçekte Avrupa ve Batı için tehdit değil. Askeri alanda ise tehdit olabilme imkân ve kabiliyeti de yok. Sorun; Rusya’nın birliğini koruyarak bölgesinde hegemonyaya direniyor olması ve emperyal Kapital-Finans sisteminin öngördüğü küresel ve bölgesel planların bir bölümüne taş koyuyor olmasıdır.
Tarih bize göstermiştir ki; ulusal kurtuluş mücadeleleri ve milli politikalar, emperyalizmin kucağına oturularak verilemez ve yapılamaz. Kuzey komşumuz ve aynı zamanda Besarabyalı Roksalana’nın (Hürrem Sultan) memleketi olan Ukrayna yanlış yolda! Bu yanlış yola, arkasında Soros’un desteği ve mali kaynakları olan 2004’deki Turuncu Devrim ile girildi. O tarihten beri inişli çıkışlı da olsa Ukrayna yüzünü hemen yanı başındaki Rusya’yı yok sayarak Batı’ya çevirdi! Ama hiçbir şey kazanamadığı gibi, hep kaybetti. Batı ise Ukrayna’yı sadece kullandı! Ukrayna ekonomik gelişim sağlayamadı, fakirleşti, işsizlik arttı, istikrar her geçen gün azaldı ve ülke bir türlü huzur bulamadı.
En Azından Finlandiya’dan Ders Alınmalı!
Sadece bunlar da değil. Ayrıca; Kırım’ı, Donetsk ve Lugansk Bölgelerini, Azak Denizi’nin girişini kontrol eden Kerç Boğazı üzerindeki denetimini ve egemenliğini de kaybetti. Yani ülkesinin önemli bir bölümünü kaybetti! Yanlış hesap, Moskova’dan döndü! Ukrayna en yakın komşusu Rusya’nın güvenlik endişelerini yok saymasa ve Batı’nın gazına gelmeseydi bu yaşadıkları başına gelmeyecekti. Ukrayna, NATO’ya girme hayali peşinde koşmamalı ve komşusu Rusya’nın endişelerini dikkate almalı.
Ukrayna, ders almak için Finlandiya örneğine bakabilir! Finlandiya Batı içinde yer almasına ve NATO ile çok yakın işbirliği yapmasına rağmen; komşusu geçmişte Sovyetler Birliği, şimdi de Rusya’nın güvenlik endişelerini gözetmiş, kışkırtıcı olmamaya çalışmış ve NATO’ya girmemiştir. Finlandiya’nın sahip olduğu nitelikli eğitim ve öğretim sistemi sayesinde halkında da bu bilinç seviyesi vardır. Yani sorumsuz bir siyasetçi NATO’ya girmek istese bile, halkı buna imkân vermez. Finlandiya’da yapılan kamuoyu yoklamaları gösteriyor ki; halkın yüzde 70’i NATO üyeliğine karşı ve bu üyeliğin Rusya’nın husumetini ülkelerinin üzerine çekeceğini düşünüyor!
Rahmi Özer’in Erik Yayınları’ndan çıkan “Orada Kalmalıydı Zaman” adlı kitabını okumanızı tavsiye ederim.
Türker Ertürk
FACEBOOK YORUMLAR