II. Dünya Savaşı (1939-1945) sonunda yenilen, müttefikler tarafından neredeyse tüm kentleri cezalandırma bombardımanına tabi tutulan, taş taş üstünde bırakılmayan, ABD, İngiltere, Fransa ve Rusya tarafından işgal edilerek ikiye bölünen Almanya birleşti, kalkındı, dünyanın 5’inci büyük ekonomisi oldu. Almanya; bugün Avrupa’ya liderlik etmekte, Ortadoğu’da etkin olmaya çalışmakta ve küresel oyuncu olma peşindedir.
Yani Almanlar; sıfır haline gelen ülkelerini 30 yıl içinde ayağa kaldırdılar, bölünmüş ülkelerini 45 yıl içinde birleştirdiler ve 70 yıl içinde yine dev yaptılar. Bu mucizenin en önemli nedeni; nitelikli insan gücüydü. Evet, müttefikler Almanya bir daha belini doğrultamasın diye ülkenin tüm maddi varlıklarını ya yok etmişler ya da el koymuşlardı ama yok edemedikleri, savaştan sonra bile hala var olan nitelikli insan güçleri sapasağlamdı.
Biz İnsana Yatırım Yapıyoruz
Almanya, bugünkü gücüne Protestan ve Katolik Azizlerinin dualarıyla, Kilise sohbetleri ve ayinleriyle gelmedi. Mevcut nitelikli insan gücünü koruyarak, çağdaş eğitim ve öğretime önem vererek, liyakati esas alarak, daha nitelikli kadrolar yetiştirerek bugünlere vardı. Daha doğru bir deyişle; Almanya’yı Almanya yapan taşa toprağa değil, insana yatırım yapmasıydı.
Tüm gelişmiş ve zengin ülkelerin en önemli ortak paydası; insana yatırım yapmasıdır. Bakınız, dünyanın 4’üncü büyük ekonomisi olan Japonya’nın Başbakanı 2020 Olimpiyatlarının hangi şehre verileceğinin belirlendiği toplantıda, teknolojik olarak en üst düzeyde yapacağı spor tesislerini anlatırken; “Bunlardan daha önemlisi, biz insana yatırım yapıyoruz” diyor.
Alev Olarak Geri Dönmelisiniz
Gazi Mustafa Kemal Atatürk, insana yatırım yapmanın geleceğe yatırım yapmak olduğunun farkında. Bu nedenle, Cumhuriyetin ilk yıllarında bile bütçenin sınırlı imkanlarına rağmen eğitim ve öğretime önem veriyor ve nitelikli insan yetiştirmek için yurt dışına öğrenci göndertiyor.
Yıl 1923, Lozan yeni imzalanmış ama Türkiye adeta bir harabe! Buna rağmen Avrupa’ya öğrenci gönderiyoruz. Atatürk, Avrupa’ya gidecek tüm öğrencilere telgraf çekiyor ve adıyla hitap ettikten sonra; “Sizi birer kıvılcım olarak gönderiyorum, alevler olarak geri dönmelisiniz!” diyor. İşte, vizyon budur!
Atatürk’ün Avrupa’ya gidecek öğrencilere yazdığı bu mektuptan tam tamına 94 yıl sonra, Cumhuriyetin ne anlama geldiğini anlamamış bir iktidar iradesi yatırımı insana değil, taşa toprağa yapıyor ve bunlarla övünmeye çalışıyor.
Gencimiz Şok Olur
Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi Bölümü mezunu çok zeki bir gencimiz, Köln kentinde ekonomi alanında yüksek lisans yapmak için Almanya’ya gelme hazırlıkları yaparken kalacağı bir ev veya yurt bulma telaşına düşer. Kalabileceği bir yer bulamayınca DİTİB (Diyanet İşleri Türk-İslam Birliği) aklına gelir ve elektronik postayla başvurur. İstenilen belgeleri gönderdikten sonra, gencimize başvuracağı telefon bildirilir.
Gencimiz telefonla aradığında ise şok olur. DİTİB ilgilisi, aylık 350 Euro değerinde 4 kişilik bir odada kalabilmesi için günde beş vakit namaz kılmasını, yapılan zorunlu sohbetlere katılmasını, serbest hareket eden bir genç olmamasını ve onlara uygun dünya görüşünün olmasını şart koşmuş!
Zorunlu Sohbetlerde Ne Öğreteceksiniz?
Anayasal bir kurum olan Diyanet İşleri Başkanlığı’na bağlı DİTİB, aynen bir tarikat mantığı ile çalışıyor. Gencimize kendilerine uygun dünya görüşünden bahseden DİTİB hangi dünya görüşündendir? Cumhuriyetimizin dünya görüşü belli iken; yoksa FETÖ gibi milletin parası ve devletin imkanlarıyla gençlerin aklını mı devşirmek ve iktidarın müridi mi yapmak istiyor? Zorunlu sohbetlerde ne öğretecekler? “Kadının elini sıkarsanız günaha girersiniz”i mi?
Çağdaş ülkeler, burs verirken böyle saçma sapan isteklerde bulunmuyor. Hatta, günümüzde Kiliseler bile böyle talepler yapmıyor! Bu kafayla çağdaşlaşmak ve iç barışı sağlamak mümkün değildir. Bu arada; DİTİB’e burs başvurusu yapan ama karşısında Ortaçağ tarikatçı mantığını bulan gencimizin ismi ve yazışmaları bizde mahfuzdur. İlgililer bu yanlış yapılmıştır diyorlarsa, bizi ararlar.
FACEBOOK YORUMLAR