Ankara Güvenpark’ta başlayan Adalet Yürüyüşü, katılımlarla devam ediyor ve İstanbul Maltepe Cezaevi’nde tamamlanacak. Bu Adalet Yürüyüşü iktidarın “CHP’nin yürüyüşü Hükümetimizin lütfudur” cümlesinde açıkladığı gibi bir lütuf değil, bizatihi engellenemez bir hakkın kullanımıdır.
Halen ülkemizi yöneten baskıcı, otoriter ve antidemokratik iktidar iradesi, ülkemizi artık yaşanamaz hale getirmiştir. Bu iktidar sayesinde hukuk ve adalet yok edilmiş, yargının tarafsızlığı tamamen bitirilmiş, AKP ilçe başkanlarının bile manipülasyon yapabileceği kadar siyasallaştırılmıştır.
Halkın İradesine Sahip Çıkmadı!
Sorun; Enis Berberoğlu, Can Dündar, Kemal Kılıçdaroğlu ve CHP meselesi değildir. Bu ülkede onurlu bir insan olarak yaşayıp yaşayamama, insan hak ve özgürlüklerini kullanıp kullanamama, hak edilen adalete ulaşıp ulaşamama meselesidir.
Berberoğlu ve Dündar yanlış işler yapmışlardır ve yanlış yerlerde durmuşlardır. Evet, cemaate sahibiyet de göstermişlerdir. Ama bu onlara zulüm yapmanızı ve hukuksuz olarak içeri atmanızı gerektirmez. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da çok hatalar yapmıştır. Yaptığı hataların en büyüğü; 16 Nisan’da sandığa “Hayır” olarak giren halkın iradesine sahip çıkamamasıdır.
İlan Edilen Sonuç Gayrimeşrudur!
Halk Oylamasında hile, madrabazlık, hırsızlık ve hukuksuzluk ile “Hayır” olan halkın tercihinin nasıl “Evet” olarak ilan edildiğini, “Atı çalanın suçüstü enselendiğini” tüm dünya biliyor! Halk Oylamasının ilan edilen sonucu kabul edilemez ve gayrimeşrudur!
Halen fiili olarak ülkemizi yöneten iktidar iradesinin elinde yargı sistemimiz, diğer tüm devlet güçleri gibi operasyonel hale getirilmiştir. Yani yargı; muhaliflerin, “Tek adam rejimine” ve karşı devrim sürecine itiraz edenleri sindirebilmek ve içeri atabilmek için silah olarak kullanılmaktadır.
Milat Hukuki Değildir!
FETÖ, bir bahane olarak kullanılmaktadır. FETÖ’nün siyasi kanadı tamamen iktidar partisinin içindedir. Cemaati 15 Temmuz’da darbe yapabilecek konuma iktidar getirmiştir. Yardım ve yataklık suçundan kurtulmak için ilan edilen 17-15 Aralık 2013’ün milat olması; hukuki değildir!
Artık bıçak kemiğe dayanmış ve arkamızda gerileyecek yer kalmamıştır. “Bugüne kadar niçin harekete geçilmedi?”, “Gayri meşru 16 Nisan Halk Oylaması için niye bir şey yapılmadı?” diyebilirsiniz ve haklısınız da! Ama “İşin buralara gelmesinin sorumlusu sizsiniz” demek; “Ben mücadele vermek istemiyorum, ne haliniz varsa görün” demektir. Sizi bilmiyorum, ama benim bu ülkeden başka gidecek yerim yok!
Oh Çekmiyoruz!
2010’da istifa ettim, o günden beri hiç durmadan mücadele ediyorum. 26 Ocak 2013’de, Maltepe’de Prof. Dr. Türkan Saylan Kültür Merkezi’nde yaptığım, internette hala bulabileceğiniz konuşmamda; “Hepinizin kapısına dayanacaklar! Eğer şimdiye kadar size gelmediyseler; öncelikli hedef olmadığınız için gelmediler, sonunda mutlaka gelecekler!” dediğimizde, Enis Berberoğlu ve Can Dündar karşı cephedeydi! Ama biz oh çekmiyoruz!
2011’de cemaat ve AKP ortak kumpas operasyonunda polislerin teğmenlere nasıl tuzak kurduğunu görüntülü delilleriyle Kemal Kılıçdaroğlu’na anlattım ve “Bunu bir basın toplantısı ile halka anlatalım” dedim, ama ilgilenmedi bile! Çünkü Kemal Kılıçdaroğlu’nun liderliği ile CHP, kumpas davalarının avukatlığından vazgeçmişti. Biliyorsunuz “Laiklik tehlikede değildir” bile dedi; laiklik ve çağdaş yaşam bu topraklarda hiç olmadığı kadar tehdit altında olmasına rağmen! Ama biz yine oh çekmiyoruz, yanlışın ve yanlışların neresinden dönersen dön kârdır diye düşünüyoruz!
Haklıdır, Meşru Hakkın Kullanımıdır!
Evet, “Adalet Yürüyüşü” haklıdır ve meşru bir hakkın kullanımıdır! Bu hak; milletin demokratik olarak baskıya direnme hakkıdır. Türkiye Barolar Birliği’nin 2004’de 52 sayılı dergisinde bu hak için özetle; “Hukuk dışı yollarla iktidarı ele geçirip, hukuksuzluğunu devam ettiren, devlet gücünü baskı ve zulüm vasıtası olarak kullanarak meşruiyetini kaybeden siyasi iktidara karşı; halkın hukuka itaati sağlamak, zulüm ve baskıdan kurtulmak amacıyla son çare olarak giriştiği toplumsal kabul gören aktif direnme hakkıdır” diyor.
Burada sorumluluk, iktidara düşmektedir. Ülkemizi germiştir, gerilimi düşürmek, itidalli olmak, ülkemizi normalleştirmek, adaletin tesis ve idamesinin önündeki engelleri kaldırmak ve hukuk devletini tekrar geri getirmek zorundadır. OHAL, derhal bitirilmelidir! Yoksa her şey kötüye gidecek ve ülkemiz kaos ortamına girecektir. Hepimiz kaybederiz.
Hükümeti Devirmek İstiyorlar!
Muhalefet etmek, yürüyüş ve eylem yapmak bir lütuf değil, demokratik bir hakkın kullanımıdır. Bakınız; İngiltere’de ana muhalefet konumunda olan İşçi Partisi, daha 10 gün önce (8 Haziran 2017) seçim yapılmış olmasına rağmen, 1 Temmuz’da Muhafazakâr Theresa May Hükümeti’ni devirmek için 1 milyon kişiyi sokağa çağırdı! Amaç, hükümeti erken seçime zorlamak. Ama hiç kimse İşçi Partisi’ni darbecilikle suçlamıyor ve hiç kimse medya patronlarını çağırıp “İşçi Partisi’nin bu eylemini yazar ve haber yaparsanız, başınıza geleceklerin sorumlusu ben olmam” diye tehdit etmiyor.
Emre Kongar’ın henüz bitirdiğim “Küresel Terör ve Türkiye” ve “ABD’nin Siyasal İslam’la Dansı” kitaplarını okumanızı tavsiye ediyorum.
FACEBOOK YORUMLAR