Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar, 5 Mart 2018’de Türk Milleti’nin Afrin Harekâtı’na verdiği büyük desteğe bir mesaj yayınlayarak teşekkür etti. Akar; “Zeytin Dalı Harekâtının başlangıcından bugüne kadar asil milletimiz, ordu-millet anlayışının en güzel örneklerini sergilemektedir” diye başlayan mesajının bir yerinde “Vatan, millet, din ve bayrak uğruna hayatlarını seve seve feda eden kahraman şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyor, kendilerini minnetle yâd ediyoruz…” diyerek devam ediyor.
Vatan, millet ve bayrak uğrunda savaşırken yaşamlarını kaybeden şehitlerimize biz de Allah’tan rahmet, yakınlarına ve milletimize başsağlığı ve sabırlar diliyoruz. Ama Akar’ın mesajında geçen “din uğruna” konusunu anlayamadık. Yoksa biz Afrin’e yönelik olarak yapılan Zeytin Dalı Harekâtında din uğruna da mı savaşıyoruz?
Karşımızda Haçlı Ordusu mu Var?
Eğer biz güvenliğimiz, toprak bütünlüğümüz ve güneyimizden terörle kuşatılmışlığımıza son vermek için sınırlarımızın biraz ötesinde Zeytin Dalı adlı bir iç güvenlik harekâtı yapıyorsak; din uğruna savaşmak ve ölmek gibi bir mesaj vermeye çalışmanın anlamı nedir?
Ayrıca; harekât icra ettiğimiz topraklarda, ezici bir çoğunlukla Müslümanlar yaşıyor. Karşımızda bize direnç gösterenler de toprak bütünlüğümüze tehdit teşkil edenler de Müslüman. Yoksa karşımızda Haçlı Ordusu var da, biz mi bilmiyoruz? Kelle koparan, kafa kesen, insanları katleden, canlı canlı organlarını yiyen IŞİD de Müslüman. Anlayacağınız; Suriye coğrafyasında Müslümanlar birbirini kırıyor ve yiyor!
Din Emperyalizmin Umurunda Değil
Eğer emperyalizmi, yani ABD’yi kastederek ve bunları Haçlı görerek din uğruna mücadeleden bahsedildiyse, yine yanlış yapıldı. Çünkü iktidar; bu emperyalizmin, yani iktidarın bakış açısıyla Haçlıların Mart 2011’de Suriye’de başlattığı, bugüne kadar 500 bin Müslümanın katledildiği ve 15 milyon insanın evini, barkını terk etmek zorunda kaldığı vekâlet savaşının ateşine odun taşıdı. Aynı şeyleri Irak’ta ve Libya’da da yaptı. Onlar da Müslümandı!
Diğer taraftan; din emperyalizmin umurunda bile değil! Bu emperyalizm, Haçlıların yaşadığı Gürcistan’da ve Ukrayna’da da operasyonlar yaptı. Boşnaklar ve Arnavutlar hariç, ezici çoğunluğu Hristiyan olan Yugoslavya’yı yedi parçaya böldü.
Osmanlı Hiç Din Savaşı Yapmadı
Din uğruna yapıldığı düşünülen savaşlar, artık Ortaçağ’da kaldı. Çağdaş dünya, akılcı ve bilimsel düşünce dönemine geçti. Çağdaş dünya için din, artık sadece kültürün bir parçası. Emperyalizm için ise çağdaş olmayan toplumları kullanabilmek, sömürebilmek ve birbirine karşı kırdırabilmek için sadece bir enstrüman.
Size bir sır vereyim; 600 yıllık Osmanlı Devleti, bir kere bile olsun din adına savaşmadı. Hatta egemenliği, devletin bekası ve çıkarları için Müslümanları bile kırdı. Ama savaşırken, tabii ki dini söylemler kullandı! Bunun amacı; savaşanların performansını arttırabilmek ve kolayca ölüme gönderebilmekti!
Haçlı Seferleri Bile Din İçin Yapılmadı
Din adına yapıldığı söylenen ve kutsal toprakları Müslümanlardan tekrar geri alabilmek için yapıldığı ifade edilen Haçlı Seferleri bile gerçekte din için yapılmadı. Esas neden; Doğu’nun zenginliklerine el koyabilmek ve yağmalamaktı. Bu gerçek neden, kitlelere söylenemezdi! Bu nedenle ölüme gönderilecek kitlelerin önüne daha ruhani ve kutsal amaçlar kondu.
Bugün, insanlığın geldiği çağdaşlık çizgisinde artık din savaşları ve söylemi yok! Ama bu çağdaşlık çizgisine gelemeyen toplumlarda din savaşları ve dinsel söylemlerle insanları ölüme göndermek hala var! Tabii ki insanlar ve toplumlar arasındaki çıkar odaklı savaşlar ve mücadeleler bitmedi ve bitmeyecek gibi de gözüküyor. Ortaçağ’da savaşların gerçek nedeni dinle örtülür ve kutsallaştırılırdı. Günümüzde ise gerçek neden demokrasi, özgürlükler ve insan hakları ile örtülüyor ve kutsallaştırılıyor.
Din Savaşı, Geçmişin Aklı Ve Ortaçağ’ın İşidir!
Gazi Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde yapılan Kurtuluş Savaşı ve sonrasında çağdaşlaşmanın olmazsa olmazı olan Aydınlanma Devrimleri ile kurulan Türkiye Cumhuriyeti için savaş bizzat Atatürk tarafından; “Öldüreceğiz diyenlere karşı ölmeyeceğiz diye savaşa girebiliriz. Ancak, ulusun hayatı tehlikeye girmedikçe, savaş bir cinayettir” diye ifade ediyor.
Türk Silahlı Kuvvetleri için savaş; ülkemizin ve milletimizin güvenliği, huzuru, refahı, bekası, toprak bütünlüğü, bağımsızlığı, çıkarları ve kurucu ideolojisi tehlikeye girdiğinde yapılır. Din için savaş olmaz, olamaz. Din için savaş söylemi geçmişin aklıdır, refleksidir, Ortaçağ’ın işidir ve savaşın gerçek nedenini kutsallıkla örtme girişimidir.
Dere Geçilirken Değiştirilmemenin Esareti mi?
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin en tepesinde bulunan sahsın böyle bir mesaj vermesi büyük bir talihsizliktir. Dili sürçtü desek, geçen yıl 23 Aralık 2017’de Asteğmen Kubilay’ın katledilmesi ve Menemen olayı ile ilgili anma mesajında Hulusi Akar’ın laikliği yok sayan ve silen söylemini nereye koyacağız? Yoksa mesajlarda din söylemi ile başka şeylerin üzeri mi kapatılıyor ve dere geçilirken değiştirilmemenin esareti mi bunlara neden oluyor?
Prof. Dr. Salih Cengiz, Dr. Dilek Salkım İşlek ve Uzman Kimyager Esra İşat’ın ortak bilimsel çalışmaları olan “Belgede Sahtecilik Tespitinde Mürekkep Yapı ve Yaş Tayini” kitabını okumanızı tavsiye ederim. Aldığım bilgiye göre; Adli Tıp Kurumu Başkanı ile İstanbul Adli Tıp Enstitüsü Müdürü bu çalışmanın bilimsel olmadığını söylemekteler ama nedenini açıklamamaktadırlar.
Sahtekârlığın, evraklarda sahteciliğin patlama yaptığı, sahte diplomaların ve intihal içeren akademik çalışmaların kol gezdiği bir zaman diliminde, sanırım bu tür bilimsel çalışmaların önünü açmak lazım, dürüst bir topluma ulaşabilmek için.
FACEBOOK YORUMLAR