İktidarın yaptıkları nedeniyle; her geçen gün Türkiye’ye karşı olan cephe genişliyor, derinleşiyor ve çeşitleniyor. Çünkü; iktidarın dış politikasına akıl, bilim ve nitelik egemen değil. Çünkü iktidar; dış politikasını Türkiye’nin uzun dönemli çıkarlarını, güvenliği ve refahını esas alan bir temelin üzerine değil, kendi çıkarlarını ve güvenliğini esas alan ve iktidardan hiç gitmemeyi hedefleyen bir düşüncenin üzerine inşa etmiş durumda.
İktidarın dış politikasının ana belirleyicileri; çağdışı “Siyasal İslamcı” ideolojisi, ayağı yere basmayan “Yeni Osmanlıcı” hayali ve mezhepsel bakış açısıdır. Lozan’a düşmanlığı ve II. Abdülhamid aşkını bu bağlamda değerlendirmek lazım.
İslamcılığın Arkasında Hep Emperyalizm Oldu!
II. Abdülhamid için İslamcılık yani “Siyasal İslam”, Osmanlı’yı kurtarmak için bir enstrümandı. Yoksa kendisi dinci değil; aksine yeniliklere açık, çağdaş okullar kurdurmuş, içki içmiş, kızına piyano dersleri aldırtmış, hatta gerekçesini güvenlik olarak göstermiş olsa bile, kara çarşafı yasaklamıştı. İslamcılığın Osmanlı’yı kurtarmak için bir reçete olmadığını ve olamayacağını, yaşayarak ve acı çekerek gördük.
Zaten, bu fikrin arkasında Almanlar vardı! II. Abdülhamid’i onlar ikna etmişlerdi ya da kandırmışlardı. Şimdi iktidarda bulunanları da Amerikalılar! Ama Amerikalılar, Büyük Ortadoğu Projesi’nin realizasyonu için verdikleri bu taşeronluk yetkisini artık kontrol edilemez ve güvenilemez bulduklarından geri aldılar. İktidarın yaşadığı sorunlar bu yüzden!
Nedeni Seçimdir
Suriye’de yürütülen Zeytin Dalı Harekâtı nedeniyle Türk ve Amerikan askerlerinin çatışma riski sürerken, şimdi buna bir de Doğu Akdeniz’deki gelişmeler eklendi. Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin (GKRY) tek taraflı ilan ettiği Münhasır Ekonomik Bölgesi’ne (MEB), İtalyan petrol şirketi ENİ’nin gönderdiği sondaj gemisinin Türk Harp Gemileri tarafından engellenmesi üzerine; Amerikan petrol şirketi Exxon-Mobil devreye girdi, Kıbrıs açıklarına sondaj gemisini gönderdi ve korumasına da Amerikan 6. Filo’nun harp gemilerini. Bu arada iktidarın kankası Katar da petrol şirketi ile karşımızda.
İktidar, adalar üzerinden Ege’de de gerginliği tırmandırdı. O halde soruyorum; Ege’de Yunanistan’ın antlaşmalarla egemenliği kendisine bırakılmamış adaları ve adacıkları silahlandırdığı ve işgal ettiği yeni bir gelişme mi? Doğu Akdeniz’e sahildar ülkeler 2003’den beri bu alanı paylaşmaya çalışıyorlar, GKRY MEB’ini 2011’de ilan etti. İktidar bu konuda ne tepki verdi ve ne yaptı? Şunu yaptı; Ege ve Doğu Akdeniz’e Türkiye’nin hak ve menfaatlerine sahip çıkan denizcileri hapse attı, tasfiye etti ve arkadan getirilen FETÖ’cü subayların önünü açtı! Anlayacağınız, bugüne kadar bigâne kaldıkları çıkarlarımıza şimdi akıllı değil ama hesapsız ve gürültülü bir biçimde sahip çıkıyor görünmelerinin nedeni; seçimdir.
İktidar Ülkemizin Yumuşak Karnı
Dün itibarıyla, uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Moody’s, Türkiye’nin kredi uzun vadeli tahvil notunu düşürdü, kredi notu görünümünü de durağandan negatife indirdi. Bu da gösteriyor ki; ülkemiz ekonomi dahil her taraftan çevreleniyor ve sıkıştırılıyor.
Bu gelişmeleri “Tüm dünya bize karşı cephe almış ve bizi yok etmek istiyorlar” şeklinde tanımlamak; hem doğru teşhis değil, hem de akıllıca değil! Ne yazık ki; artık iktidarın bizatihi kendisi, ülkemizin güvenliği ve bekası için yumuşak karın haline gelmiştir.
İktidarın Gizli Bir Ajandası Var
Geçtiğimiz ay (Şubat 2018), ABD Dışişleri Bakanı Tillerson Türkiye’ye geldi, Zarrab dahil bazı sorunlu dosyaları anımsatarak şantaj yaptı ve diplomatik olarak nezaketini korumakla birlikte, kabaca “Halkını kandırmak için her şeyi yapabilirsin ama Suriye’de kırmızı çizgileri aşamazsın!” mealine gelen tehditleri savurarak gitti! İşte, bu pazarlıklar ve tehditler devletin arşivine girmesin diye görüşmeler kayıt altına alınmadı.
ABD, PKK’nın uzantısı olan PYD’ye vereceği bir direktif ile Afrin’de Türk Silahlı Kuvvetleri’ne yönelik direnişi yarın itibarıyla bitirebilir. Ama yapmıyor, hatta daha fazla yıpratmak istiyor ve inkâr etse de Afrin’i silah, cephane ve militan olarak destekliyor. İktidar, ABD’nin şantajını yediği için bunu engelleyecek hamleyi yapamıyor. Hatta; “ABD’nin tekrar nasıl taşeronu olurum” amacıyla işler çeviriyor. Çünkü; iktidarın Türkiye’nin güvenliği ve çıkarları ile çelişen, kendi çağdışı “Siyasal İslamcı” ideolojisinden, “Yeni Osmanlıcı” hayalinden ve mezhepsel bakış açısından beslenen gizli bir ajandası var, Suriye’ye ve bölgeye yönelik!
Rusya ve İran da Güvenmiyor!
İşte bu nedenle; İncirlik hamlesi gelmiyor, gelemiyor, ülkemizin çıkarları ve güvenliği öyle gerektirmesine rağmen Suriye merkezi hükümeti ile işbirliğine yanaşılmıyor. Rusya ve İran bu durumu gördüğü için bize güvenmiyor, sadece bölgedeki çıkarları için bizi piyon olarak kullanıyorlar. Özetle söylemek gerekirse; neredeyse komşularımız dahil bütün dünya ile papaz olmuş durumdayız. Bu gidiş iyi gidiş değil, iktidar aklını başına devşirmek zorunda!
Anayasa Mahkemesi Eski Başkanı Yekta Güngör Özden’in İleri Yayınları’ndan çıkan “Düğümler ve Çözümler” ile E. Vali İsa Küçük’ün Bilgi Yayınevi’nden çıkan “Başka Şeylerin Şiirleri” kitaplarını okumanızı tavsiye ediyorum.
FACEBOOK YORUMLAR