Türker ERTÜRK

Türker ERTÜRK

[email protected]

BİR KUŞAK, BİR YOL VE MARSHALL

21 Temmuz 2018 - 00:22

ABD’nin 45. Başkanı olan ve görevdeki 18’nci ayını dolduran Donald Trump; “Çin’le bir ticaret savaşında değiliz. Bu savaş yılar önce, ABD’yi temsil eden aptal ve beceriksiz insanlar tarafından kaybedildi. Şimdi yılda 300 milyar dolarlık ticaret açığımız ve 300 milyar dolarlık fikri mülkiyet hırsızlığı var. Bunun devam etmesine izin veremeyiz” diyor.

Trump, muhaliflerine yanıt vermek adına, istemeden çok önemli bir gerçeğin altını çizmiş! Halen medyada çokça duyduğunuz ABD’nin Çin’e, hatta müttefiklerine karşı sürdürdüğü söylenen ticaret savaşını kazanmasına imkân ve ihtimal yok. O zaman akla hemen şu iki soru geliyor;

ABD gibi bir ülke, kazanamayacağı bir ticaret savaşına göz göre göre girer mi? Yoksa bu savaş, Başkan Trump’ın hesapsız, kitapsız kişisel bir girişimi midir?

Çin Birinci Sıraya Oturacak

Başkan Trump, ülkesindeki elitler tarafından sevilmiyor ve çok ağır şekilde eleştiriliyor. Geçen gün, Rusya Devlet Başkanı Putin’le Helsinki’de yaptığı ikili zirveden sonra, kendisine yönelik olan eleştirinin dozu “hainlik” ve “derhal görevden alınması sürecinin başlatılması” gerektiğine kadar yükseldi.  Üslup yönünden de problemleri var. Bu konuda hem ülkesinde hem de dünyada çok sayıda eleştiri okuna muhatap oluyor. Ama özellikle Çin’e karşı başlatılan ticaret savaşının arkasında devlet aklı var, bu kesin!

“ABD-Çin Ticaret Savaşı” olarak takdim edilen bu savaş, ticaretin çok ama çok ötesinde bir şey! Bu; büyük ve uzun soluklu küresel bir savaşın sadece bir cephesi. ABD, 18 trilyon dolar ile dünyanın en büyük ekonomisi. Çin ise 11 trilyon dolar ile ikinci sırada. Ama uzak olmayan bir gelecekte Çin, ABD’yi ekonomik büyüklük olarak geçerek, birinci sıraya oturacak.

ABD Büyüdüğü Halde, Küresel Payı Küçülüyordu

II.Dünya Savaşı (1939-1945) sonrasında ABD, dünya ekonomik büyüklüğünün yüzde 52’sine sahipti, nükleer silahları vardı, Japonya’ya karşı kullanmıştı ve tüm dünyaya gözdağı vermiş bir süper güçtü. 1960’a gelindiğinde ABD, dünya ekonomik büyüklüğünün yüzde 40’ına sahipti. 1967’de bu oran yüzde 36’ya, 2007’de ise yüzde 25’e düştü.

 

Esasında; ABD ekonomisi küçülmüyor, aksine büyüyordu ama artık meydan boş değildi ve mücadelede Çin ve Hindistan gibi yeni oyuncular ile II. Dünya Savaşı’nın büyük darbe yemiş oyuncularından Almanya ve Japonya da sahne almaya başlamıştı. Artık ABD, her geçen zaman dilimi içinde rakipsiz olmadığını görmeye başladı.

 

ABD Açısından Sorun Sadece Çin Değil

 

Bugün için ABD; 326 milyon nüfusu ile dünya ekonomik büyüklüğünün yüzde 24’üne sahip ve dünyanın bir numaralı ekonomisi. Çin ise 1 milyar 400 milyon nüfusu ile dünya ekonomik büyüklüğünün yüzde 15’ine sahip. Ama ABD ekonomisi kan kaybediyor; özellikle de Çin’e karşı! ABD, 800 milyar dolarla dünyanın en fazla dış ticaret açığı veren ülkesi. Çin ise 500 milyar dolarla dış ticaret fazlası veren bir numaralı ülkesi. Ayrıca ABD’nin büyüme hızı 1,6 iken; Çin’in büyüme hızı 6,7. Daha 1980’de ABD ekonomisi Çin ekonomisinin10 katı büyüklüğündeyken; bugün fark kapanmış, artık bir katı bile değil.

 

ABD açısından sorun sadece Çin de değil, Avrupa da artık sorun! Daha geçen hafta, Brüksel’de yapılan NATO zirvesi sırasında ABD Başkanı Trump, Avrupa Birliği’ni (AB) “düşman” olarak tanımlamıştı. Bu sürpriz değildi, gelişmeler bunu gösteriyordu. ABD Dışişleri eski Bakanı Henry Kissinger, birleşik Avrupa’nın ABD için rakip, hatta ekonomik çıkarlar açısından tehdit olabileceğini çok uzun zaman önce görmüştü.

 

ABD’nin Başat Dayanağı Askeri Gücüdür

 

Sizi daha fazla ayrıntıya boğmadan büyük resme gelirsek; dünyanın ekonomik ve bunun tabii sonucu olarak siyasi ağırlık merkezi doğuya doğru kaymaktadır. Yani; Atlantik üzerinden Asya-Pasifik Bölgesi’ne doğru, Avrasya’ya doğru kaymaktadır. Ekonomik veriler bunu çok açık olarak ortaya koymaktadır.

 

ABD ise özellikle soğuk savaş sonrasında ele geçirdiği tek kutuplu dünya düzenini sonsuza kadar sürdürmek, küresel liderliğini devam ettirebilmek maksadıyla; ağırlık merkezinin doğuya doğru kayışını durdurmak istemektedir. ABD, bu hedefine ulaşabilmek için küresel ve hegemonyal bir savaş vermektedir. Bu mücadelede ABD’nin başat dayanağı; askeri gücüdür.

 

Küresel Liderliğini Sürdürmek İçin Savaşıyor

 

ABD, Soğuk Savaş (1947-1991) sonrasında küresel liderliğini sürdürebilmek için; Balkanlar’dan Kafkasya’ya, Ortadoğu’dan Kuzey Afrika’ya, Asya-Pasifik Bölgesi’nden Ukrayna’ya kadar, bir savaştan diğerine girdi ve hala devam ediyor.

 

İşte bu; ABD’nin açmazı. Liderliğini ve küresel hegemonyasını sürdürmek için savaşmak zorunda. Ama bu onun yıpranmasına, ekonomik olarak zayıflamasına, Amerikan karşıtlığının güçlenmesine de neden olmakta ve bu durum, her geçen gün tek kutuplu dünya düzeninin sürdürülebilirliğini ortadan kaldırmaktadır.

 

Çin, Deniz Kuvvetlerini Güçlendirmeye Çalışıyor

 

Yakın gelecekte, ekonomik büyüklük olarak ABD’yi geçmesi beklenen Çin’in de önünde büyük zorluklar var. Çin’de devlet kapitalizmi uygulanıyor ve ülkede bayağı sıkı bir rejim var. Ayrıca; ülke nüfusunun neredeyse üçte ikisi günde 1 dolarla yaşıyor. Diğer taraftan; Çin’in üretebilmesi için Afrika’daki hammadde kaynaklarına, Afrika ve Ortadoğu’daki petrole ihtiyacı var. Bunlar da halen ABD Deniz Kuvvetleri’nin kontrolündeki sulardan geçmek zorunda.                    

 

ABD’nin en önemli küresel askeri gücü; Deniz Kuvvetleri’dir (United States Navy). ABD Deniz Kuvvetleri, kendisinden sonra gelen 13 ülkenin deniz kuvvetlerinin toplamından daha güçlü. Dünya yüzeyinin yüzde 70’inin denizler, yüzde 30’unun karalar olduğunu düşünürseniz; ABD Deniz Kuvvetleri gücünün ne anlama geldiğini anlamak kolaylaşır. Bu nedenle, Çin tüm kapasitesi ile kendi deniz kuvvetlerini güçlendirmeye çalışmaktadır.

Çin’in Yaptığını 100 Yıl Önce Almanya Denedi

Çin’in “Bir Kuşak, Bir Yol Projesi”; ekonomik olarak kendi liderliğinde Avrasya’yı birbirine bağlama projesidir. Bu proje, bir anlamda II. Dünya Savaşı’ndan sonra ABD’nin geliştirdiği Marshall Planı’na benziyor; içeriği farklı olsa da! ABD, bu ekonomik proje sayesinde Atlantik bölgesinin liderliğine ulaştı ve Türkiye’yi de kendisine bağladı.

“Bir Kuşak, Bir Yol Projesi”; biraz da Çin’in ihtiyacından ortaya çıkmıştır. Bu projenin deniz bağlantıları olsa da ana arter karadan, yani iç hatlardan Avrasya’yı birbirine bağlamaktadır. Çünkü; okyanusların şimdilik tek hâkimi ABD’dir. Aynı şeyi 100 yıl önce Almanlar da denemiş, Bağdat Demiryolu ile Avrupa’yı Asya’ya bağlamaya çalışmışlardı. Çünkü o zaman da denizlerin hâkimi; Almanya’nın rakibi ve düşmanı olan İngiltere idi! İşte bu yüzden Almanya da iç hatları kullanmak zorunda kaldı!

Dengeye En Az 10-15 Yıl Var!

Sanırım en çok merak edilen soru; ABD’nin bu küresel savaşı daha ne kadar devam ettirebileceği ve savaşı kazanıp, kazanamayacağıdır. Soğuk Savaş (1947-1991); yani iki kutuplu denge 44 yıl sürmüştü. Sonrasında meydana gelen tek kutupluluk son 7 yılı tartışmalı da olsa, 27 yıldır sürmektedir. Şimdilik görünen o ki; bu küresel savaş farklı cephelerde de olsa, en az 10-15 yıl daha sürecektir.

En önemli tehlike; bu savaşın bir yol kazası olarak nükleer çatışmaya evirilmesidir. Böyle bir kaza olmadığı taktirde; sonunda dünya çok kutuplu denge sürecine ulaşacaktır. Türkiye açısından önemli olan ise; önümüzde sert geçecek olan 10-15 yıllık küresel savaşı asgari zayiatla atlatmaktır. Halen bizi yöneten iktidarla bu başarılabilir mi, çok ama çok ciddi şüphelerim var!

 

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum