Türker ERTÜRK

Türker ERTÜRK

[email protected]

AMİRALLERE KURULAN KUMPAS DEVAM EDİYOR

12 Ekim 2022 - 14:16

“Amiraller Duyurusu” davası; iliklerine kadar siyasidir, hukukla zerre kadar
ilgisi yoktur ve operasyon geçen sene iktidarın emir ve komutası ile
başlatılmıştır. Bu operasyon kapsamında 10 amiralin evine şafak baskını
yapılmıştır. Operasyonun iktidar açısından amacı ise; ekonomik iflas, bölgesel
ve küresel yalnızlık ve seçim kazanma şansını kaybetmiş olması nedeniyle içine
düşmüş olduğu sıkışıklığı aşmak ve gündemi değiştirmekti.

104 Amiralin Montrö Boğazlar Sözleşmesi ile cübbeli ve sarıklı amiral
hassasiyeti üzerine inşa edilmiş olan duyurusu için iddianame hazırlandı. Tam
bir hukuk skandalı idi. Savcı iddianamesi; o bunu dedi, şu şöyle tepki gösterdi
gibi muğlak ve hukuken hiçbir kıymeti olmayan, somut deliller içermeyen, niyet
okumaya çalışan, kanunla tanımlanmış hangi suçun işlendiğini söyleyemeyen
adeta dedikoduname gibi bir metin hüviyetindeydi.
Duyuruyu beğenmeyebilirsiniz, eleştirebilirsiniz, içeriğine katılmayabilirsiniz hatta tepki de
gösterebilirsiniz ama bu duyuru ile suç işlendiği anlamına gelmez.
Cumhurbaşkanı da dahil kimin ne tepki gösterip göstermediğine göre de suç
belirlenmez. Anayasa’nın 26. Maddesi; “Herkes düşünce ve kanaatlerini söz,
yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama,
yayma hakkına sahiptir” diyor. İşte “Amiraller Duyurusu” bu anayasal
hakkın ve özgürlüğün kullanımı idi. Bu duyurudan darbenin imasını bile
çıkarmak ancak çok ama çok kötü niyetli ve maksatlı bir kafanın ürünü olabilir.
Ayrıca hukuken darbenin iması olmaz, teşebbüsü olur!

Savcı Sanki Kendini İktidarın Yerine Koymuş

“Amiraller Duyurusu” iddianamesi sanıklar ve avukatlar tarafından henüz
bilinmiyorken ve UYAP’a (Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi) verilmemişken tıpkı
FETÖ kumpaslarında olduğu gibi yandaş basına neden ve nasıl sızdırıldı?
Hedef çok açıktı; mahkeme üzerinde baskı yaratmak ve davayı reddetmesini
engellemekti! Bu konuda suç duyusu da yaptık ama kimi kime şikayet ediyoruz
ki! Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı iddianamenin basına sızdırılması ile ilgili
olarak bir disiplin soruşturması dahi yapmadı ve HSK (Hâkimler ve Savcılar
Kurulu) bile bu duruma sessiz kaldı.

Bu gayri hukuki iddianameye göre açılan davanın geçen hafta yapılan üçüncü
duruşmasında, savcı esas hakkında mütalaasını mahkemeye sundu. Baştan
sona tek bir hukuki gerekçe bile yoktu. Belli ki yazılırken bayağı zorlanılmış. Bu
mütalaa topluma FETÖ kumpaslarını anımsattı ve iktidarın yargı üzerindeki
giderek daha da güçlenen vesayetini bir defa daha somutlaştırdı. Mütalaada 91
amirale beraat, 11 amiral ve 1 generale 12 yıl hapis cezası istenmiş. Bu ayrım
hukukun değil, siyasetin isteğine göre yapılmış hissi veriyor. Ceza istenenler ise
genellikle yazan, çizen, ekranlarda konuşan, sosyal medyada aktif olan, iktidara
muhalefet eden, toplumda etkinliği olan isimlerdi.

Susun, Yerinize Oturun!

Yargılamalarda esas olan amaç; suçlu ile suçsuzu ayırmak ve adaletin yerine
getirilmesini sağlamaktır. Bu mütalaada ise bu amacın peşinden gidilmediği
izlenimi veriliyor. Mütalaa; “Hukukun, anayasanın ve kanunların gereğini
yapıp herkese beraat istesem iktidarın husumetini ve baskısını üzerime
çekerim. Herkese ceza istesem topluma anlatamayız ve toplumsal tepkiyi
tetikleriz. En iyisi aralarında bazılarını ve özellikle öne çıkanlarını ve
iktidarın hoşnut olmadıklarını cımbızlayayım. Bu şekilde hem iktidarı
tatmin ederim hem de toplumsal tepkiyi de en alt düzeyde tutarım”
endişesi içinde hazırlanmış gibi.

Mütalaada iddianamede yer alanların yüzde 90’nına beraat, yüzde 10’una
cezalandırma istenerek “Yargı bağımsızdır ve mütalaa adildir” algısı
yaratılmaya ve beraatı istenen 91 Amirale “susun, yerinizde oturun, esasında
farkınız yok, yoksa bu tarafa gelirsiniz” mesajı verilmeye çalışılmış gibi
duruyor.

Duruşmalarda neden Erdoğan’ı temsilen avukat var? Ceza davalarını devlet
adına cumhuriyet savcısı takip eder. Burada kişisel bir dava söz konusu değil ki!
Belli ki bu duruşmalarda avukatın görevi; yargıya müdahale etmek ve mahkeme
heyeti üzerinde baskı yaratmak. Son duruşmada bu avukatın hukuktan
nasiplenmemiş ve amirallerin cezalandırılmasını isteyen konuşmasına bakılırsa
görevinin farkındalığı içinde olduğu anlaşılıyor. Sonuç olarak mütalaa; halkı
korkutma ve seçim sürecinde iktidar hakkında konuşanları ve muhalefet
edenleri susturma amacına hizmet ediyor.

Çocuklarımızı Utandıracak Bir Miras Bırakmamalıyız

“Amiraller Duyurusu”, demokratik ve anayasal bir hakkın kullanılmasıydı ve
bu gerçek apaçık ortada dururken hangi perdeden ne tür tepkiler verildiğini
hepiniz hatırlıyorsunuzdur. Oysaki üniformasının üzerine cübbe ve tarikat giyen,
makam aracıyla mesai saatinde bir tarikat yuvası olduğu izlenimi veren bir yere
giderek cüretkarca resim de çektiren amiral aleni şekilde anayasa, yasa ve
yönetmelik ihlali yaptı. Peki buna iktidarın bir sözü oldu mu? Ya Hulusi Akar’ın?
Durumu idare ettiler, “konuyu inceliyoruz” deyip kamuoyunu oyaladılar ve
sonunda şerefi ile emekli oldu. Zaten mesleki gelişimi nedeniyle terfi etme şansı
yoktu.

Sayın savcı; mütalaasının hiçbir yerinde Türker Ertürk isminden
bahsetmemesine ve gerekçe gösterememesine rağmen sonuçta benim için de
12 yıl hapis cezası istiyor. Sizce bu neden olabilir? İktidarın Türkiye’nin en
büyük sorunu olduğunu söylediğim, muhalefet ettiğim ve seçimler öncesi
susturulmam gerektiği düşünüldüğü için mi? Gerekçe ve motivasyon bu mudur?
Türkiye bu zorlu dönemi acılı da olsa geçecek. Asıl olan; bu dönemden
geçerken demokrasiden, hukuktan, adaletten ve halktan yana tavır koyup
koymadığımız ve zorbalığa teslim olup olmadığımızdır. Yarın hepimiz er veya
geç yaşamdan ayrılacağız. Çocuklarımıza onları utandıracak bir miras
bırakmamalıyız.

Amirallere kurulan bu kumpas esasında; cumhuriyetimize, demokrasimize, hak
ve özgürlüklerimize, hukuk ve adalet taleplerimize, ulusal çıkarlarımıza ve
güvenliğimize sahip çıkma arzumuza, iç barışımıza ve parlamenter sisteme
dönme isteğimize karşı kurulmuş bir kumpastır.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum