Allah aşkına! En alt seviyeden bile hukukun ve demokrasinin olmadığı bir yerde kim yatırım yapar ki! Hukuk yoksa yabancı yatırımcının gelmesi de tamamen hayal! İstediğiniz kadar ekonomik paket açın; hiçbir işe yaramaz! Bırakın yabancı yatırımcıyı, parası olan insanlarımız bile yatırım yapmak şöyle dursun; paralarını yurt dışına kaçırıyorlar. O kadar çok insan var ki birikimlerini yurt dışına çıkarmış ve hala çıkaran! Nedeni ise iktidar! Çünkü kimse iktidara güvenmiyor, yarın paralarına ve mallarına türlü türlü hukuk görünümlü kumpaslarla el konmayacağının ve başlarına bir şey gelmeyeceğinin güvencesini hissetmiyor.
Sabrınızı zorlayın ve Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın açıklamalarını beş dakika izleyin. Size güven veriyor mu? Bugüne kadar ne dediyse tam tersi oldu, yaşayarak ve acı çekerek gördük! Döviz tutan yanar dedi; aksine Türk Lirası’nda kalan yandı, bitti ve kül oldu. Şimdi de dövize faiz verdirmeyerek ve yüksek kambiyo vergisi alarak Türk Lirası’na özendirmeye çalışıyorlar ama nafile! Çünkü artık kimsede güven kalmadı!
Sıralamadaki Yerimizi Hak Ediyoruz!
Sanırım görüyorsunuz ekonomimizin tam anlamıyla iflas ettiğini ve halen iktidarın seyrettiği rotada ısrar etmesiyle bugünü bile arar hale geleceğimizi! Varlıklarını yurtdışına çıkaranların muhalifler olduğunu da düşünmeyin! Esas korkanlar ve varlıklarını yurtdışına kaçıranlar; yandaş müteahhitler ve iktidarın çevresinde kümelenerek malı götürenler. Nasıl haksız kazanç elde ettiklerini iyi bildiklerinden, yarınlarını göremediklerinden, iktidarın neler yaptığının ve yapabileceğinin farkındalığına sahip olduklarından olsa gerek; varlıklarının çok büyük bölümünü yurt dışında tutuyorlar.
Bugün için ülkemizde hukukun ve adaletin ayaklar altına alındığının, yaşadığımız ekonomik iflasın bile en büyük nedeninin ekonomi değil, hukuk ve adalet olduğunun farkında değil misiniz? Daha yeni yaşadık Ayasofya konusunda Danıştay’ın verdiği usulden de esastan da iliklerine kadar hukuka aykırı ama hukuk görünümlü kararı! 2020 Hukukun Üstünlüğü Araştırmasında dünya sıralamasında 128 ülke arasında 107. sırada yer alıyoruz. Arkamızdan gelenlerinse Kamerun, Kongo ve Kamboçya gibi ülkeler olmasının da sanırım bir anlamı var! Danıştay kararı da bu sonucu hak ettiğimizi teyit ediyor!
Kanun Devleti Olduğumuz Bile Şüpheli!
Bugün geldiğimiz yer itibarıyla; iktidarın emir ve komutayla çıkarttığı kanunlar bizatihi haksızlığın ve zulmün araçları haline gelmiştir. Her devletin kanunları vardır, kabile devletlerinin bile! Günümüzden yaklaşık olarak 4 bin yıl önce Mezopotamya’da yaşamış olan Babil Kralı Hammurabi’nin de kanunları vardı! Kanun yapmak mesele değil ki! Esas olan; kanunların hukuki, insani ve ahlaki olmasıdır. Hatta şu an kanun devleti olduğumuz bile şüpheli! Kamu İhale Kanunu bu iktidar döneminde yap-boz şeklinde 186 kez değiştirilmişse burada ancak keyfilikten söz edilebilir.
İktidar ne yaparsa yapsın Türkiye’nin durumu düzelmez ve daha da kötüye gider. Aynen bataklıkta debelenmek gibi! Çünkü iktidar problemi anlamamış. Problemi çözmek için önce anlamak lazım. Problemin kaynağı iktidar ve onun çağdışı “Siyasal İslamcı” ideolojisi, “Yeni Osmanlı” hayali ve bu kapsamda rol model olarak seçilen II. Abdülhamit ve onun yaptıklarıdır.
Abdülhamit Terk Etti, Cumhuriyet Sahip Çıktı!
Geçtiğimiz Pazartesi (20 Temmuz 2020); Kıbrıs Barış Harekâtını kutladık. 142 yıl önce zamanın tek adamı, anayasayı askıya alan istibdatçısı II. Abdülhamit tarafından üzerinde savaşılmadan ve tek kurşun atılmadan sadece iktidarının ömrünü uzatmak için emperyalizmin insafına terk edilen Kıbrıs’a, Atatürk önderliğinde kurulan Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Bülent Ecevit liderliğindeki Türk Ordusu 46 yıl önce çıkmış, Kıbrıs Türklerini özgürlüğüne kavuşturmuştu. Şimdiki iktidarda bu tarihsel farkındalığın zerresi bile yoktur.
İşte bu nedenle; bir bölümü zaten ibadete açık olan ama Atatürk tarafından hoşgörünün ve çağdaşlığın göstergesi olması, İbrahimî dinler arasındaki gerginliğin azaltılması ve insanlığın ortak mirasına sahip çıkılması maksatlarıyla müze haline getirdiği Ayasofya’yı hukuk görünümlü operasyonla camiye çevirttirmiştir. Ayrıca iktidar ilk Cuma Namazını da 24 Temmuz’a denk getirerek; Lozan’a (24 Temmuz 1923) ve anayasal düzene düşmanlığını ve mutlak tek adam yönetimine olan aşkını ortaya koymuştur. 23 Aralık1876’da yürürlüğe giren Osmanlı Devleti’nin ilk ve son anayasası (Kanuni Esasi) II. Abdülhamit tarafından iki yıl sonra askıya alınmış ve rafa kaldırılmış, ancak yaklaşık 29 yıl sonra 24 Temmuz 1908’de tekrar yürürlüğe sokulmuştur.
Çağdaşlık Karşıtı Bir Karşı Devrim Sürecindeyiz
Hiç şüphe yok ki; iktidar kararlı bir biçimde karşı devrim sürecindedir ve çağdaşlık karşıtı bir rotada ilerlemektedir. Bu kapsamda laikliği yani akliliği aşındırmaya ve yok etmeye çalışmaktadır. Laikliğin olmadığı yerde demokrasiden bahsetmek imkânsızdır! Laiklik ise bireyi, toplumu ve devleti dinin vesayetine karşı korur. Demokrasinin olmazsa olmazını uygulamayan ve aşındıran bir iktidar demokrat olamaz, amacı kötüdür ve demokrasi söylemleri asla inandırıcı değildir.
Dünyanın en kötü, en vahşi ve en merhametsiz diktatörlüklerinin ve faşizminin dini ve dolayısıyla Allah’ı arkasına alanlar tarafından kurulmuş olduğu unutulmamalıdır. Dünya tarihi bunun sayısız örnekleri ile doludur.
Kaan Gaytancıoğlu’nun Tekin Yayınevi’nden çıkan “Türk Siyasal Yaşamında Hüsamettin Cindoruk” adlı kitabını okumanızı tavsiye ederim.
FACEBOOK YORUMLAR