Arap ve İslam Dünyasının en önemli örgütü olan İslam İşbirliği Teşkilatı’nın (İİT) üye 57
ülkesinin liderleri ve hükümet başkanları, Gazze’deki tek taraflı savaşın ve Filistinlilere
yönelik etnik arındırmanın başlamasının üzerinden geçen 36 gün sonra ancak toplanabildi.
11 Kasım 2023 Cumartesi günü Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad’da toplanan İİT, 31
maddelik ortak açıklama yaptı. Ama açıklamanın İsrail’in akıttığı kanı durdurabilmek
açısından hiçbir ağırlığı yok.
Arap ve İslam Dünyası ortak bir açıklama yaptı ama içinde İsrail’e yönelik
ortak karar, eylem, diplomatik ilişkilerin askıya alınması veya seviyenin
düşürülmesi, yaptırım, ambargo, İbrahim Anlaşmalarının gözden geçirilmesi
yoktu. İsrail’in arkasında olan Batı ülkelerine karşı petrol ambargosunu
akıllarına bile getirmek istemediler. Suudi Arabistan’ın petrol ambargosu
konusunda kötü deneyimleri vardı ve açıkça söylemek gerekirse ABD başta
olmak üzere Batı’nın bu konuda misilleme yapmasından korktular.
Laf Çoktu Lakin Sonuç Yoktu
Petrol İhraç Eden Arap Ülkeleri Birliği, 1973 Yom Kippur Savaşı’nda,
ABD’nin İsrail Ordusu’na destek vermesine karşı petrol ambargosu ilan etmiş,
ambargoya öncülük eden Kral Faysal, ambargonun başlamasından iki yıl
sonra, 25 Mart 1975’de kendi sarayında öldürülmüştü. Suikastın faili ise, Kral’ın
uzun yıllardır Amerika’da yaşayan yeğeni Faysal bin Musâid’di. Netanyahu
Arap ülkelerinin liderlerine “Eğer iktidarınızı ve çıkarınızı korumak
istiyorsanız, yapabileceğiniz tek bir şey var, o da sesinizi kesmek!” derken;
geçmişi, suikastları ve Arap Baharını anımsatarak tehdit ediyordu. Sanırım
Arap liderler mesajı aldı. Arap ve İslam Dünyasında kendi kamuoylarına
yönelik bol bol nutuk, çok laf, hamaset ve kınama vardı ama Filistin’de akan
kanı durdurmak açısından hiçbir sonuç yoktu.
İsrail, 1973 Savaşı’ndan ve 1982’de Lübnan’ı işgal etmesinden bu yana en
sürekli, en kapsamlı ve en zor askeri operasyonunu sürdürüyor. Süreç uzadıkça
İsrail’in yaptıklarına yönelik uluslararası tepkiler büyüyor, hatta antisemitizm
tekrar yükseliyor. Ama savaşı durduracak eylemsel bir girişim yok. Hatta; ABD
başta olmak üzere Batı’nın İsrail’e verdiği destek hala devam ediyor.
Kınamanın, eleştirmenin ve Birleşmiş Milletlerde (BM) diplomatik girişim
yapmanın ötesinde, savaşı durduracak ciddi hiçbir girişim yok. Küresel
Güney’den, Çin’den de ciddi bir tepki yok! Hatta Hindistan, İsrail’e destek
veriyor.
Savaşı Durduracak Tek Güç
Ne yazık ki bugün savaşı durduracak tek güç; uluslararası kamuoyunun yani
halkların gücüdür. Batı’daki eylemler, kendi hükümetleri üzerinde savaşı
durduracak bir girişim yapmaları için baskı unsuru olabilir. Ayrıca Arap
Halklarının hareketlenmesi ve protesto eylemleri; demokratik olmayan
iktidarları üzerinde Arap Baharı gibi bir korku yaratabilir ve Filistin konusunda
radikal bir politika değişikliğine zorlayabilir. Bunların dışında savaşı durduracak
bir güç şimdilik yok.
İsrail, 7 Ekim'den bu yana Gazze'ye yaklaşık olarak 25.000 ton patlayıcı attı. 6
Ağustos 1945'de Hiroşima'ya atılan nükleer bomba ise 15.000 tona eşdeğerdi.
Sanırım bu kıyaslamayla İsrail'in Gazze'ye yönelik devam ettirdiği tek taraflı
savaşın ne kadar yıkıcı olduğu daha iyi anlaşılabiliyordur.
Olmasaydı ABD İcat Etmek Zorunda Kalacaktı
Merak edilen konu şu; ABD’nin Gazze’de insanlık ve savaş suçları işleyen
İsrail’e sınırsız destek vermesinin nedeni nedir? Bir görüşe göre; ABD
Başkanlarının İsrail’e kendi iradesini zorlamaya güçleri yetmez. Çünkü Yahudi
Lobisinin ABD Kongresi’ndeki gücü, ABD Başkanlarının gücünden daha
fazladır. Bu yanlış bir değerlendirme değil ama durum farklı ve bayağı ötesinde.
İsrail’in ABD’ye ihtiyacından daha çok, ABD’nin İsrail’e ihtiyacı var. İsrail
dünyanın en kritik bölgesinde ve ABD’nin jeopolitik gücünün bir uzantısı
durumunda bulunuyor. Bugün ABD’nin başkanı olan Biden’ın 1980’li yıllarda
senatörken söylediği, bugünlerde anımsanan ve hatta kendisinin İsrail’i ziyareti
sırasında tekrar ettiği bir sözü var; “İsrail olmasaydı, ABD onu icat etmek
zorunda kalacaktı” diye.
ABD’nin İsrail’e Olan İhtiyacı Eskisinden Daha Fazla
Dünyanın ekonomik, siyasi ve askeri ağırlık merkezi doğuya kayarken, dünya
çok kutupluluğa doğru evirilirken, eskisine göre göreceli olarak güç kaybeden
ABD’nin enerji bakımından zengin olan Ortadoğu bölgesinde bulunan İsrail’e
eskisinden daha çok ihtiyacı var. Ayrıca Ortadoğu, Çin’in Kuşak Yol Projesi
açısından ve Asya ile Avrupa’yı birbirine bağlaması nedeniyle de stratejik
öneme sahip. ABD, bu yüzden Kuşak Yol Projesini sekteye uğratmak ve karşı
seçenekler yaratmaya çalışmaktadır. Hindistan’dan Basra Körfezi’ne ve
oradan da İsrail üzerinden Avrupa’ya uzanan ticaret yolu girişimi de bu
kapsamdadır.
Geçmişte Suudi Arabistan, ABD’nin sadık ve sözünden dışarı çıkmaz bir
müttefiki idi. Hatta Körfez Ülkeleri de bu bağlamda değerlendirilebilir. Ama
günümüzde dünyanın çok kutupluluğa evirilmesi ile birlikte farklı jeopolitik
seçenekler peşinde koşuyorlar, daha bağlantısız dış politikalar izliyorlar ve
eskisi gibi söz dinlemiyorlar.
Biden, Gazze’de insanlık dışı bombalama sürerken ve Filistinlilere etnik
arındırma yapılırken İsrail’e gitti, “ama” ve “fakat” demeden İsrail’e koşulsuz
destek verdi. Çünkü; Biden’ın da defalarca ifade ettiği gibi İsrail, ABD’nin
Ortadoğu’daki emperyalist gücünün uzantısıdır ve eğer var olmasaydı ABD
onu icat etmek zorunda kalacaktı.
İş Sevip Sevmeme Meselesi Değil
İsrail’i, İngiltere Ortadoğu’daki petrol kaynaklarını ve emperyalist çıkarlarını
kontrol altına almak için Balfour Deklarasyonu ile icat etti. Balfour
Deklarasyonu; Lloyd George'un başbakanlığındaki Britanya Savaş
Kabinesi’nde dışişleri bakanı olan Arthur Balfour tarafından başlatılan ve
sonuçta Filistin'de bir Yahudi devletinin yani İsrail’in kurulmasıyla sonuçlanan
girişimdir.
İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra İsrail’i destekleme görevini ABD üstlendi.
ABD, her yıl yaklaşık 4 milyar dolar ve görünmeyen kalemlerle birlikte bunun
çok daha da fazlası ile İsrail’e yardım ediyor. İsrail açıkça insanlık ve savaş
suçları işlerken bile ABD desteklemeye devam ediyor. Bu; Biden ve 1948’den
bu yana ABD’yi yönetenlerin Yahudileri ve İsrail’i sevmeleri veya Yahudi
Lobisinin iradesine teslim olunması meselesi değildir.
FACEBOOK YORUMLAR