İktidar adil ve dürüst olmayan ve OHAL baskısı altında gerçekleştirilen seçimi bir şekilde kazandı kazanmasına ama esas zorluk bundan sonra başlıyor. Çünkü iktidar; yaptıklarıyla ve yapmadıklarıyla Türkiye’yi yönetilebilir ve sorunlarını çözülebilir olmaktan çıkardı. En son tüyü de 24 Haziran 2018 seçimlerinde dikti!
Demokrasilerde seçimler, bir anlamda taze kandır. Ama en son yapılan seçimler; sisteme taze kan sağlamadığı gibi, 16 yıldır kirlenen ve ülkenin hiçbir sorununa deva olmayan kanla devam mecburiyetini hasıl etmiştir. Yakında açıklanacak yeni bakan isimleri, sizi “kan değişimi” olarak yanıltmasın. Zihniyet aynı olduktan sonra; ha Ali Veli, ha Veli Ali hiç fark etmez. Çünkü ekonomi başta olmak üzere Türkiye’nin her alanda iflas etmesinin baş nedeni; ana hatlarıyla Siyasal İslamcı ideolojiye, “Yeni Osmanlıcı” hayale ve mezhepsel bakış açısına sahip zihniyetin kendisidir. Sorunun nedeni çözümün belirleyicisi olamaz, hatta küçük bir parçası bile! Olursa, sorunlar derinleşir ve çözülebilir olmaktan çıkar.
Demokrasilerde Tüm Güçler Bir Kişiye Verilmez
“Demokrasiye ve onun olmazsa olmazlarından biri olan seçime ve sonuçlarına saygılı olmalısınız, halk böyle istedi!” itirazları haklı, bilimsel ve ahlaki değildir. OHAL olmasaydı, sadece birazcık adil ve dürüst olunsaydı; iktidarın seçimi kazanmasına imkân ve ihtimal olmazdı!
Türkiye, 24 Haziran’da “Parlamenter” sistemden “Başkanlık” sistemine geçti. Adı “Cumhurbaşkanlığı” sistemi olsa da, siyaset bilimi açısından “Başkanlık” sistemi dense de Türkiye’ye getirilen sistem daha başka bir şeydi! Buna; “Sultanlık” veya “Tek Adam Yönetimi” demek daha doğru olurdu! Demokrasilerde tüm güçler bir kişiye asla verilmez. Demokratik sistemlerde denge ve kontrol mekanizmaları vardır. Kuvvetler (Yasama, yürütme ve yargı) ayrılığı demokrasilerin olmazsa olmazıdır. Eğer sistem “Başkanlık” olursa; bu kuvvetler ayrımı başkanı kontrol edebilmek ve dengeleyebilmek açısından daha da keskinleştirilir. Ama bizim ülkemizde, 16 Nisan 2017’de yapılan referandumla yürürlüğe giren anayasa değişikliği ile getirilen sistemde tüm kuvvetler Cumhurbaşkanı’nın emrine verilmiş, fiili olarak TBMM işlevsizleştirilmiş ve kenar süsü haline getirilmiştir.
Sonunda Başardılar
Türkiye’nin bu hale getirilmesini emperyalizm çok istiyordu. Ne güzeldi; “Bir kişiyi ikna et ve ülkeyi çıkarların için istediğin gibi tepe tepe kullan! Gerekiyorsa şantaj yap!” CIA Türkiye eski şefi Paul Bernard Henze, 2006’da Beyaz Saray’a sunduğu Türkiye raporunun bir bölümünde; "Türkiye'nin bu şekliyle, Amerikan politikalarının yanında olacağından emin olamayız. Ülkeyi kuranlar, denetim mekanizmasını çok sıkı tutmuşlar. Hükümeti ikna ettiğimizde Meclis, Meclis'i ikna ettiğimizde ordu, orduyu ikna ettiğimizde yargı karşımıza geçebiliyor. Eğer Amerika'nın çıkarı Türkiye'de bir federal devlet kurulması ise mutlaka ve öncelikle yargı, ordu, Meclis ve hükümeti tek elde toplayan başkanlık rejimine geçilmelidir. Bir kişiyi ikna etmek, birbirini denetleyen yapıyı ikna etmekten çok daha kolay olacaktır. Eğer o bir kişi Amerikan çıkarlarına yardım etmek konusunda tereddüt ederse, bir kişi üzerine kurulmuş yapıyı yıkmak, Amerika için sorun olmaz” diyordu.
Sonunda başardılar! Ana hatlarıyla, tam tamına 15 yıl önce bugün (4 Temmuz 2013), askerimizin başına çuval geçirilmesi ile operasyon başladı, BOP’un Eşbaşkanı olarak görevlendirilme, Ergenekon ve Balyoz gibi “Dördüncü Nesil Savaş” yöntemleri, 15 Temmuz Darbe Girişimi ve 16 Nisan 2017 Referandumu ile devam etti, 24 Haziran 2018 seçimleriyle sonuçlandı ve Türkiye’de rejim değişikliği gerçekleşti. Rejim değişikliği operasyonlarından muhalefet de nasibini aldı! Yoksa tek başına iktidarla bu iş başarılamazdı.
Ver Mehteri!
Ekonomik iflastan PKK’nın uzantısı PYD tarafından güneyimizden kuşatılmışlığımıza, hala Suriye’de devam eden savaştan Türkiye’ye doluşan milyonlarca sığınmacıya, Zarrab üzerinden Türkiye’ye kesilecek ağır faturadan yaklaşan İran müdahalesine ve iliklerimize kadar battığımız Ortadoğu bataklığına kadar bir kamyon sorun var iktidarın önünde çözülmeyi bekleyen. Ama bu sorunların nedeni de iktidar! Ne diyorsunuz; bu sorunların çözülebilmesine imkân var mı? Tabii ki çözemeyecek ve verecek mehteri, daha da radikalleşecek!
Ayrıca; Türkiye’de nüfusun yarısı, hatta yarısından da fazlası iktidardan ve siyasetinden nefret ediyor! Bu gidişle, ayrışma ve kutuplaşma artarak devam edecek! Çünkü iktidar bu tehlikeli sorunun ya farkında değil ya da umursamıyor! İktidar, polarizasyonun nedeninin bizatihi kendisi olduğunu anlamalı! Ama şunu da anlamalı; bu ayrışmayı ve ötekileştirmeyi ancak bugüne kadar yaptıklarının tam tersini yaparak durdurabilir!
S-400 İptal Edilecek! Sonuç; İstikrarsızlık, Savaş, Sefalet ve Yıkım
Hiç şüpheniz olmasın; S-400 iptal edilecek, Rusya ve İran’la aramız bozulacak, ülkemiz Ortadoğu bataklığının içine daha da batacak ve Kıbrıs, adalar ve deniz yetki alanlarımız başta olmak üzere tüm ulusal davalarımıza sahibiyet azalacaktır! Söylemedi demeyin!
Özellikle yakın dünya tarihi göstermiştir ki; “Tek Adam” yönetimleri ile istikrar bulmuş, huzura kavuşmuş, iç barışa ulaşmış ve esenliğe çıkmış hiçbir ülke ve toplum yoktur. “Tek Adam” rejimleriyle yönetilmenin karşılığı; istikrarsızlıktır, savaştır, sefalettir ve yıkımdır.
Verita Yayınları’ndan piyasaya yeni çıkan ve Deniz Lisesi’nin rahle-i tedrisatından geçmiş olan Reşit Sermet Elçi’nin “Bulutlarda Yaşanmazmış” adlı kitabını okumanızı tavsiye ederim.
FACEBOOK YORUMLAR