Bir AKP'li, üstelik de okumuş, fakülte bitirmiş bir AKP'li, AKP'den önce Türkiye'de traktör olmadığını iddia etmiş...
Bunlar, neredeyse AKP'den önce Türkiye diye bir ülkenin olmadığını bile söyleyecekler!..
Öyle ya, bu tür iddialarına her gün bir yenisini ekliyorlar.
Neyse... Biz traktöre dönelim...
Türk Traktör'ün verilerine göre, "Türkiye’nin İlk Traktörü 8 Mart 1955 tarihinde Türk Traktör tesislerinde üretildi."
*
Ben bu konuyu birkaç yıl önce, hatta 50 yıl önce de ele almıştım.
Rahmetli Attila ilhan, 70'li yıllarda "Halk şiiri de tıpkı divan şiiri gibi toplumsal koşullardan çok az etkilenmiş ve kendi kuralları içinde sürüp gitmiştir" diye yazmıştı. (Yeni Ortam, 21 Ocak 1974)
Oysa, tam da o yıllarda hemen her türkü “toplumsal koşulları içeriyor”du.
Dahası, Âşık Veysel ve Neşet Ertaş gibi büyük ustalar, toplumsal koşullara pek değinmedikleri için “gül bülbül edebiyatı” yapmakla suçlanıyordu.
*
Ben de Attila İlhan’a tepki göstermiş, “Halk şiiri, bırakın toplumsal koşullardan çok az etkilenmeyi, toplumsal koşulların kendisidir” demiş ve bir halay türküsünden söz etmiştim.
Türküde şu dizeler yer alıyordu:
KIRIKHAN’DA MOTOR VAR
HEP MARKASI CON DERE
KIRIKHAN KIZLARININ
HEP SAÇLARI ONDELE
Türkü, bu dizelerle, JOHN DEERE marka traktörün Türkiye’ye girişini anlatıyordu.
Bu halay türküsünün bu dörtlüğü bile halk şiirinin toplumsal koşulların kendisi olduğunu gösteriyor ve Attila İlhan’ın anlamsız tezini çürütmeye yetiyordu.
*
Bazı sözde aydınlar daha ileri gidip, Pir Sultan gibi Alevi önderi bir ulu ozanın “İran casusu” olduğunu iddia ediyorlardı.
Oysa o zaman İran bir Türk (Safevi) devletiydi. Başında da Azerbaycan Türkü Şah İsmail (Şah Hatayi) vardı.
Ki, Şah Hatayi, Aleviler için yedi büyük ulu ozandan biriydi.
Yine aynı "sözde"ler, Sultan Abdülaziz’in fermanına meydan okuyan Dadaloğlu gibi bir büyük Avşar halk ozanını "yerleşik düzene karşı çıktığı” gerekçesiyle “gericilik”le suçlama aymazlığını dahi gösteriyordu.
İki iddia da saçmadır.
*
Halk şiiri ve türküsüyle ne alıp veremedikleri varsa bu kişilerin, anlamsız iddialarına zaman zaman tanık oluyoruz.
Onlar söyledikleri anlamsız ifadelerle anlamsızlaşırken, halk şiiri ve türküsü toplumsal koşulların kendisi olmaya devam ediyor.
Sabahattin Ali gibi büyük usta bir yazar bile asıl işi olan roman ve hikâyelerinden daha çok halk şiiri tarzında yazdığı, bestelenen/yakılan şiirleriyle anılıyor.
*
Bu, çok önemli. Halk şiiri/türküsüne karşı olanlara özellikle anımsatmak isterim.
Halk şiiri/türküsü düşmanlığı, sözde aydınların kıskançlıklarından kaynaklanıyor!
Çünkü kendi yazdıklarıyla halk şairleri kadar etkili olamıyorlar!
Beni soracak olursanız:
Halk şiiri/türküsü benim ana beslenme damarımdır. Türkü dinlemezsem, destansı şiirleri hiç yazamam.
Şiirlerim tatsız, tuzsuz olur.
Yaşasın halk şiirimiz!
Yaşasın türkülerimiz!
Yaşasın!
Baraklarımız, bozlaklarımız!
Hoyratlarımız, yol havalarımız!
Yaşasın!
Cümle türkülerimiz!..
---------
NOT: Alevi kardeşlerimizin yedi ulu ozanı şunlar: Seyyid İmadeddin Nesimi, Şah Hatayi (Şah İsmail), Fuzuli, Yemini, Virani, Pir Sultan Abdal ve Kul Himmet
FACEBOOK YORUMLAR