Merhaba!
Bu gün gazeteleri tararken ilginç bulacağınızı düşündüğüm bir konu dikkatimi çekti. Başlığa taşıdığım konu hakkında siz değerli okuyucuları biraz bilgilendirmek istedim.
Ama ondan önce geçtiğimiz 1 Mayıs’ta İstanbul’da Bozdoğan Kemeri önündeki müthiş manzara ve ertesi gün yapılan Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan İle CHP Genel Başkanı Sayın Özgür Özel arasında gerçekleşen “tarihi” görüşmeyle ilgili bir iki cümle sarf etmek isterim:
Devletin anayasal görevleri arasında vatandaşlarının her türlü konuda güvenliğini sağlamak vardır. Peki, güvenlik ihtiyacını doğuran tehdit nasıl belirlenir? İşte burada da devletin asıl istihbarat ya da haber alma kurumu olan Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanlığı ve yine buna paralel olarak görev tanımlarında bazı farklılıklar olmakla birlikte devletin güvenliğini sağlamakla görevli diğer kurumların bünyelerinde bulunan istihbarat kuruluşları devreye girer. Bilgi toplar ve tehdit oluşturabileceğini değerlendirdiği konularda bağlı bulundukları hiyerarşik yapı içerisinde ilgili kamu kurum ve yöneticilerini bilgilendirir. Bu kurum yöneticileri ise almış oldukları bilgiyi kendilerine bağlı olan güvenlik birimleri ile paylaşarak gereken güvenlik tedbirlerini almakla görevlidirler.
Peki, 1 Mayıs günü İstanbul Bozdoğan kemerindeki polis barikatı görüntüsünü bu kapsamda değerlendirebilir miyiz? Bana göre hayır. Güvenlik tedbirleri, yoğunluğu ya da kuvveti ne kadar fazla olursa olsun, hiçbir tehdidi tamamen ortadan kaldırmaz. Ancak tehdidin boyutunu azaltabilir. Netice itibariyle burada da aynı şey söz konusudur.
1 Mayıs, evrensel bir tarihtir. Bütün dünyada İşçi Bayramı olarak kutlanmaktadır. İşçilerin ve emekçilerin bayramıdır. Dünyada olduğu gibi, Ülkemizde de ilk kez 1923 tarihinde resmi olarak kutlanmaya başlanmıştır. Emek ve Dayanışma Günü olarak kutlanması ise 2008 Nisan’ına tarihlenir. 27 Nisan 2009 tarihinde ise TBMM’de kabul edilen 5892 sayılı yasanın yürürlüğe girmesiyle Resmi tatil olarak ilan edilmiştir. Hal böyle iken, TBMM kararıyla bayram ve tatil ilan edilen bu günde hangi tehdide maruz kalabiliriz ki bütün vatandaşları mağdur edecek şekilde bu seviyede bir tedbir almak ihtiyacı duyulur? Anlamak mümkün değil. Bu tür günlerde bir takım aşırı eylemlere kalkışan gruplar mutlaka olacaktır. Ama bana göre Devlet bu gibi olayların üstesinden aşırı önlemler almadan da rahatlıkla gelebilir. 1 Mayısı kutlayan, bütün vatandaşları aynı kefeye koymak pek de uygun olmasa gerektir.
Gelelim diğer konuya; Sayın Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı ile Sayın CHP Genel Başkanının görüşmelerine.
Bizim medyada bir öküz altında buzağı aramak huyu vardır ki sormayın gitsin. Bu görüşmede de “boş koltuk” ve “sağına mı oturmalıydı, soluna mı” tartışmaları görüşmenin asıl önemini aldı götürdü.
Bana göre asıl önemli olan şey, bu görüşmede neler konuşuldu? Kim ne söyledi?
Şu ana kadar her iki liderden de bu hususta bir açıklama yapılmadı. Kısa kısa basit açıklamalar hariç. Kapsamlı ve görüşmenin bütününü ele alan bir açıklamayı kastediyorum. Ancak yine medyamızın bayıldığı ifadeyle “kulis” bilgilerine göre ki bence “dedikodu” demek daha doğru olur, Sayın Özgür Özel gündemindeki konuların tamamını Sayın Cumhurbaşkanına iletmiş. Gündemdeki konuların; başta 1 Mayısta İstanbul’da alınan aşırı güvenlik önlemleri olmak üzere, emeklilerin ve asgari ücretle çalışan vatandaşların içerisinde bulundukları ekonomik güçlükler, hapiste bulunan ve yaşları ortalama seksen beş ve üzeri olan emekli generallerin durumu, yargı kararlarına uyulmaması, bir takım yargı mensuplarının talimatla hareket etmeleri hususu, Anayasa Mahkemesi kararlarına uyulmaması ve bunun gib hususlar olduğunu herkes biliyor.
Şimdi merakla beklenen bu görüşme ile ilgili olarak tarafların yapacakları açıklamalar. Bu açıklamaların da bir an önce yapılmasında fayda var. Bu arada yine bilindiği gibi liderlerin yanlarında Sayın Tan ve Sayın Elitaş’ın da görüşmeye katılması, yapılan konuşmaların zaptı rapta alındığını göstermektedir. Ben, bir iki gün içerisinde resmi açıklamaların yapılacağını tahmin etmekteyim.
Gelelim asıl konumuz olan TSK’ da sivillere rütbe tartışmasına.
Bu gün aldığım bir sosyal medya mesajında geçiyordu konu.
Samimi Haber isimli bir web sitesinde 28.04.2024 tarihinde yayınlanan bir haber. Siteyi açtım ve okudum. Aslında yazımın geri kalan kısmını okumadan önce sizin de sitedeki haberi okumanızı öneririm.
Ben burada sadece haberin manşetini ve ilk paragrafını paylaşacağım.
Haberin Manşeti şöyle: “TSK’ da sivillere rütbe, maaş lojman, derece tartışmaları yaşanıyor.”
Burada siviller derken tabi TSK’de çalışan sivil devlet memurlarından bahsediliyor. Haberin devamında; “Milli Savunma Bakanlığı öyle bir uygulama başlattı ki, bedelli askerlik yapsanız bile bir atamayla bir günde general olabilirsiniz.” İfadesi var.
Hadi buyurun ayıklayın pirincin taşını.
Öncelikle, otuz yıl sırtında TSK’nın şerefli üniformasını taşımış bir emekli subay olarak şunu ifade edeyim ki, bu ifade külliyen yanlış ve yanıltıcıdır.
Burada ya kasıtlı bir bilgi çarpıtması var ya da haberi hazırlayanlar, kendilerine aktarılan bilgiyi analiz etmeden, araştırmadan olduğu gibi siteye taşımışlar.
O halde işin aslını izah etmek ve hasbelkader bu yanlış bilgiye ulaşan insanları doğru bilgilendirmek gerektiğini düşünüyorum. Şöyle ki;
TSK’de çeşitli statülerde Devlet memurları çalışmaktadır. Bu çalışanlar;
İstisnai Memurlar: MSB ve TSK’deki İstisnai Memur Kadrolarına Yapılacak Atamalar Hakkında Yönetmelikteki tanıma göre; MSB ve TSK kadrolarında veya kadro açıkları bölümünde özel nitelikli olarak gösterilen görev yerlerine 657 sayılı kanunun 59, 60 ve 61 nci maddeleri hükümlerince açıktan, kurum içinden veya naklen atanan kişi olarak tanımlanmaktadır.
Öğretim Elemanı Sivil Memurlar: Bu personel Silahlı Kuvvetlere ait eğitim kurumlarında görev yapan ve yine istisnai memurlarda olduğu gibi 657 sayılı DMK’nun ilgili maddeleri uyarınca atanan öğretim elemanları ya da akademisyenlerdir.
Devlet Memurları ve Uzman Devlet Memurları: Bu personel de 657 sayılı DMK’na tabi olup, bulundukları görev yerlerinin özelliklerine göre bazı konularda 211 Sayılı TSK İç Hizmet Kanununca yapılan düzenlemelere tabi personeldir.
İşçiler: TSK bünyesinde bulunan askeri fabrikalarda çalışan ve genel iş kanunlarına tabi personeldir.
Şöyle küçük bir bilgi vereyim:
TSK’de bir takım idari hizmetlere, fen ve sanat kollarında uzman personele de ihtiyaç duyulmuştur. 211 sayılı İç Hizmet kanununda askeri personel başlığı altında subaylar, askeri memurlar, astsubaylar, uzman erbaşlar, erbaş ve erler sayılmaktadır.
Bu sıralamada subaylardan sonra askeri memurlar ifadesi yer almaktadır. İç Hizmet Kanununun yazıldığı ve kabul edildiği 4/1/1961 tarihinde TSK’de biraz önce bahsettiğim idari hizmetler, fen ve sanat kollarında vazife gören ve kanuna göre subaylara muadil ve özel bir silsileye (hiyerarşiye) tabi bulunan, resmi bir üniforma taşıyan askerlerdir (o zamanın tabiriyle beyaz yıldızlı subaylar). Bu gün bu kapsamda personel TSK’de çalışmamaktadır.
Hâlihazırda TSK’de görev yapan “sivil” memurlar, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa tabidirler. Bu personel, normalde diğer kamu kurum ve kuruluşlarında görev yapan devlet memurları ile aynı hak ve yükümlülüklere sahiptir. Ancak, çalıştıkları kurum ve yaptıkları görevlerin özellikleri dikkate alındığında 211 sayılı TSK İç Hizmet Kanunu ile 926 sayılı TSK Personel Kanununda da çeşitli düzenlemelere tabi tutulmaktadırlar. Bazı durumlarda nöbet hizmetlerine dâhil edilmek buna bir örnek olarak gösterilebilir.
Ayrıca, bu uygulama yeni başlatılan bir uygulama değildir.
Bu yazıyı yazmama vesile olan internet haberini okuduğumda, açık söylemek gerekirse, asıl olayın, TSK’ da görevli devlet memurları arasındaki statü ve özlük hakları çekişmesi olduğunu düşündüm. Bu da genellikle İstisnai Memurlar ile diğer devlet memurları arasında yaşanan bir rekabet duygusudur. TSK’da Astsubaylar ile Yedek subaylar (asteğmen) arasında da bu tarzda çekişmeler yaşandığına hizmetim esnasında çok tanık oldum.
Burada İstisnai Memurlar ile ilgili biraz daha detay vermem gerektiğini düşünüyorum. İstisnai memur istihdamının başlangıcını yukarıda arz ettiğim askeri memur statüsü olarak düşünmekteyim.
İstisnai memur istihdamı, devletin bütün kamu, kurum ve kuruluşlarında yapılmaktadır. Milli Savunma Bakanlığı bünyesinde, genellikle üst karargâhlarda görev yapmış ve emekli olmuş, belli konularda uzmanlık seviyesinde bilgi ve deneyime sahip binbaşı ve albay rütbeleri arasındaki üst subaylar arasından atanmaktadırlar.
Bunların dışında bazı konularda uzman mühendisler, doktorlar, sanatçılar da bahse konu yönetmelik şartlarını yerine getirdiklerinde ve ihtiyaç hâsıl olduğunda TSK bünyesinde istisnai memur olarak istihdam edilebilmektedirler.
Yukarıda da bahsettiğim üzere bu atamalar, 657 sayılı kanunun ilgili hükümleri, ilgili kararname ve yönetmelikler uyarınca yapılmaktadır.
İstisnai memurların asaleti yapılamamaktadır. Yani belli bir süreyle çalışan/istihdam edilen personeldirler. Bununla beraber, görev yaptıkları kadrolarda ki derece ve kademelere muadil subaylar gibi özlük haklarına sahiptirler. Bu statüleri, TSK Sosyal tesislerinden yararlanma, Protokol Münasebetleri, Nöbet hizmetleri, Askeri Personelle astlık üstlük ilişkileri başlıkları altında ilgili yönetmelikte belirlenmiştir.
Yani haberde belirtildiği gibi selamlama, emir komuta münasebetleri v.b tarzdaki asker personelin kendi aralarındaki uygulamalara tabi değildirler.
Askeri personelle astlık üstlük münasebetleri yoktur.
Amir olarak görevlendirildiklerinde emri altındaki personele görevi ile ilgili emir verme yetkisi vardır. Ceza verme yetkisi yoktur.
Muadili olan rütbedeki subaylar gibi sosyal tesislerden istifade, buralarda muadili subaylar için ayrılmış bölümlerden hizmet alma hakları mevcuttur.
Bütün subayların, astsubayların ve devlet memurlarının istifade ettiği özlük haklarından, lojman dâhil istifade edebilirler.
Ancak haberi okuduğunuzda sanıyorsunuz ki, bu memurlar TSK’ ne doldurulmuş, bütün subaylar astsubaylar ve diğer devlet memurları bunların önünde esas duruşta. Astıkları astık, kestikleri kestik.
Hele bir de bedelli askerlik bile yapsalar bir günde general olabilmeleri konusu var ki, müthiş.
Yeri gelmişken ifade edeyim istisnai memurlarda en üst muadil subay rütbesi albaydır. General muadili istisnai memur yönetmelikte geçmemektedir.
Tekrar etmekte yarar görmekteyim. Muadil rütbe kavramı, o derece ve kademede görev yapan istisnai memurun albay, yarbay, binbaşı rütbesine sahip olduğu anlamına gelmemektedir. Yani ast rütbelerdeki subaylar, astsubaylar bu istisnai memurlara selam duracak anlamına gelmemektedir.
Ama emin olunsun ki, TSK’ da her personel, kendinin astı olsa dahi, bir uzmanlık becerisine sahip diğer personele saygıda kusur etmez. Üsteğmen rütbesindeyken Eğridir Dağ ve Komando Okulunda komando kursunda bize kayak ve askeri dağcılık öğreten başçavuşlarımıza gırtlağımız yırtılırcasına tekmil verdiğimiz günleri gururla hatırlıyorum.
Eleştiri kavramı bizde muhalefet etmek ile birbirine karıştırılıyor. Bunun da altında eksik eğitim yatıyor. Bu haber bir eleştiri ya da muhalefet etme haberi değildir. Akıl karışıklığı yaratmaya yönelik bir haberdir. TSK’ni hedef almaktadır.
Bence eleştirilmesi gereken, bu istihdamın çeşitli kurum ve kuruluşlardaki uygulama biçimidir.
Mesela liyakat konusu. Atamaların ve istihdamın hükümlerine göre uygulandığı 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 3 ncü maddesinde temel olarak liyakat ilkesine yer verilmiştir. Fakat kavramın içinin boş bırakılması nedeniyle uygulamanın ne kadar liyakate dayalı olarak gerçekleştirildiği sorgulanabilir.
Yine aynı kanunun 59 ncu maddesi bu konuda çok güzel bir örnektir. Liyakat ilkesi “işe göre personel” istihdamını öngörürken, 59 ncu madde bu hususla çelişmektedir. Çünkü bu maddede alenen DMK personel istihdamı hükümlerinin bazılarının uygulanmayabileceğini ifade etmektedir.
Öyle ya; “atamaya, sınavlara, kademe ilerlemesine ve derece yükselmesine ilişkin düzenlemeleri dışında özgülenen ve derece aylığı ile atama yapılabilen memurluklardır” tanımından siz ne anlarsınız?
Özellikle siyasal iktidar değişimlerinde bu istihdam şeklinin istisnai memurluktan istismari memurluk haline dönüşmeyeceğini kim garanti edebilir?
Yani bu pilav çok su kaldırır. Eleştirmek isterseniz bu tarz konuları ele almanızda fayda var. Aradan cımbızla çekip; onbeş sene görev yapan devlet memurundan, muadili subaya göre fazla lojman puanına sahip oluyorlar, bizim lojman hakkımızı gasp ediyorlar diye feryat edeceğinize, bu tarz problemlerinizi dilekçe ile üst ve amirlerinize iletmenizi öneririm.
Malum hain 15 Temmuz girişimi sonrasında gözbebeğimiz TSK oldukça yıpranmıştır. Bu tür haberler, yıpratılma faaliyetlerine bilerek ya da bilmeyerek destek olmaktadır. Vatanımızın etrafında gerçekten kanlı savaşlar cereyan etmektedir. Silahlı Kuvvetlerimiz topraklarımıza bir zarar gelmemesi için canla başla mücadelesine devam etmektedir. Milletimiz bedel ödemektedir.
Bu nedenle her konuda bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olunmaması gerektiğini önemsiyorum ve öneriyorum.
Esen kalınız…
FACEBOOK YORUMLAR