Süheyl TUCE

Süheyl TUCE

[email protected]

Kızım Sana Söylüyorum, Gelinim Sen Anla…

16 Ağustos 2024 - 00:28

Gazeteci Güneri Cıvaoğlu, 21 Haziran 2010 tarihli Milliyet Gazetesinde “ABD’li Yarbay” başlıklı bir yazı kaleme almış. Yazıda dikkat çeken bazı ifadeleri aynen aktarıyorum:

“I inci Körfez Savaşı[1] sırasında Suudi Arabistan’dayım. ABD Komuta Merkezi olarak kullanılan otelin bir odasında dinlediklerim dehşet verici.

Amerikalı bir Yarbay duvardaki harita üzerinde Türkiye’nin güney doğusunu ve kuzey Irak’ı işaret ediyor. Avucunu o coğrafya üzerinde dolaştırırken şöyle diyor:
‘Savaş bitecek. Amerika Irak’tan çıkacak. Giderken silahlarının büyük bölümünü bırakacak. Bunlar içinde ağır silahlar, roketler olacak. Yöredeki Kürtler, bu silahları alacaklar ve Türkiye’ye karşı kullanacaklar. Toprak isteyecekler. Türkiye ya istedikleri toprağı verecek ya da vermeyecek ve savaşacak.’

Yarbay, iyi derecede Türkçe ile konuşarak anlatıyor bunları. ‘Ya NATO ortaklığı, ya ülkelerimiz arasındaki dostluk?’ diye soruyorum, oralı olmuyor.”

Cıvaoğlu, yazının devamında kulaklarına inanamadığını, bu anlatılanların Amerikalı subayın “fantezisi” olabileceğini ifade ediyor. Ancak birkaç dakika sonra başka bir odada başka bir Amerikalı subayın verdiği bilgilendirmede de hemen hemen aynı cümleleri duyunca kendisi vasıtasıyla bir mesaj verilmek istendiğini anlıyor. Tekrar edelim bu görüşmeler 1991 yılında yapılıyor.

Şimdi tarihi biraz daha ileri saralım. 2006 Haziran. Amerika’da yayınlanan ve Pentagon’un (ABD Savunma Bakanlığı) resmi yayın organı olarak kabul gören Armed Forces Journal isimli dergide Ortadoğu haritasının “etnik azınlıkların durumuna göre” yeniden çizilmesi önerilmekte.

Bu öneriyi içine alan makale, Emekli Yarbay Ralph Peters tarafından kaleme alınmış. Yarbay Peters, bir istihbarat analiz uzmanı.
Diyor ki özetle;

  • Ortadoğu’daki sınırlar öyle hatalı çizilmiş ki, bu coğrafyada İslami aşırılık, terörizm, etnik ve mezhepsel çatışmaların temelini oluşturuyor.
  • Ortadoğu’daki her küçük azınlığı mutlu etmek için sınırların yeniden çizilmesi gerek.
  • Bölgede bir Kürt devletinin yokluğu büyük adaletsizlik. Hatta Türkiye’nin doğusunun bu anlamda (Türkiye tarafından) işgal edilmiş bir bölge olarak görülmesi gerekir.
  • Türkiye ile birlikte İran ve Suriye’de yaşayan Kürtler “eğer yapabilirlerse” bağımsız bir Kürdistan kurabilirler. Dünya güçleri bu fikre karşı çıkarlarsa, insan hakları ihlali yapmış olurlar. Ortadoğu’da barışın tesis edilebilmesi ve ezilen ulusların kurtarılması için hala bir şans bulunmaktadır.  Bu nedenle Kürtler ve Şiiler başta olmak üzere bu coğrafyada büyük haksızlığa uğrayan uluslar, ABD ile işbirliği yaparak Ortadoğu’nun yeni haritasının çizilmesine destek olmalıdır.

Yarbay Ralph Peters, Diyarbakır’dan Tebriz’e kadar uzanacak ve Özgür Kürdistan adıyla kurulacak yeni Kürt devletinin Bulgaristan ve Japonya arasındaki en batı yanlısı devlet olacağı görüşünde [2].

Amerikalı yarbay, gayet güzel dökmüş eteğindeki taşları. Ama o taşlar acaba O’nun eteğindeki taşlar mı?

Bizde de güzel bir atalar sözü var “söyleyene değil, söyletene bak” diye.

Katıldığım bir seminerde, ünlü bir uluslar arası ilişkiler profesörümüz şöyle demişti:
“Uluslar arası ilişkilerde liderler ya da üst düzey devlet yöneticileri ilişkileri olumlu ya da olumsuz etkileyecek konularda medya önünde çıkıp beyanat vermez. Bu tarz konular karşı ülkenin tepkisini ölçmek bakımından orta ve alt seviyelerde dile getirilir. Eğer konuya taraf olan ülkelerden biri yapılan açıklamaya tepki gösterirse açıklamayı yapan ülkenin bu kez üst düzey sözcüleri, “bu açıklama bizim görüşümüzü yansıtmıyor. Belirtilen hususlar tamamen kişisel görüşlerden ibarettir” şeklinde bir karşı açıklamayla konuyu uygun ortamlarda tekrar gündeme getirmek üzere kapatırlar”.

Tekrar konumuza dönecek olursak; 1991 yılında I inci Körfez Savaşı sırasında Gazeteci Cıvaoğlu’ya Amerikalı Yarbay tarafından Türkçe olarak yapılan tehditvari açıklama ve 2006 yılının Haziran ayında Armed Forces Journal dergisinde Emekli Yarbay Ralph Peters tarafından kaleme alınan makale ile önerilen Ortadoğu sınırlarını gösteren haritanın yayınlanmasından sonra bakalım neler olmuş.

1991 yılındaki seçimlerde, SHP (Sosyal Demokrat Halkçı Parti) ile HEP (Halkın Emek Partisi) ile ittifak yapmış ve böylece Kürt Siyasal Hareketi legal zeminde boy göstermeye başlamış oldu. Birçok kez değişik isimlerle kurulup yasa dışı faaliyetleri nedeni ile kapatılan bu partiler, 1991 yılından itibaren TBMM’de yer aldılar. Günümüzde DEM Parti 57, DBP 2, EMEP 2 olmak üzere toplamda 61 milletvekili parlamentoda Kürt Siyasi Hareketini temsil etmektedirler.

1999 yılında terör örgütü PKK’nın elebaşı Abdullah Öcalan Nairobi Havaalanında Türk güvenlik görevlilerince yapılan operasyon sonucunda yakalanarak Türkiye’ye getirildi. İdamla yargılandı. Daha sonra idam cezasının kaldırılması üzerine ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırıldı. Halen İmralı Adası’nda cezasını çekmektedir.

1999 yılından sonra “çözüm süreci” veya “demokratik açılım” diye adlandırılan bir süreç başlatıldı. Bu süreç kapsamında PKK terör örgütü 2004 yılına kadar sözde ateşkes ilan etti.
2004 yılından sonra PKK terör eylemlerine yeniden başladı.

2011’de terör eylemleri iyice yoğunlaştı.

28 Aralık 2012’de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kürt sorununu çözmek için hükümetin İmralı’da terörist Abdullah Öcalan ile görüşmeler yaptığını ifade etti.

8 Ağustos 2015’de terör örgütü PKK ile çatışmalar sokak savaşları haline dönüştü. Diyarbakır, Batman, Mardin, Şırnak, Muş ve Elazığ illerimizin bazı ilçelerinde şehir merkezlerinde bazı mahallelerde binaların altlarına hendekler ve tüneller kazılmak suretiyle sokaklar birbirine bağlanmaya çalışıldı. Bu hendek ve tüneller çeşitli bubi tuzakları, mayınlar ve el yapımı patlayıcılarla tuzaklanmak suretiyle güvenlik güçlerimize zayiat verdirmek amaçlandı.

İçeride bunlar olurken, 20 Eylül 2003 tarihinde PKK terör örgütünün kuzey Suriye’deki yapılanması olan YPG/PYD [3] kuruldu.

İlginçtir, YPG’nin kuzey Suriye’de kuruluş tarihi; 2010 yılında Tunus’da başlayıp, Mısır ile Libya’ya yayılan Arap Baharı adı verilen iç savaşlardan etkilenmek suretiyle 2011 yılında başlayan Suriye iç savaşından sekiz yıl öncesine denk gelmektedir. Sanki hazırlık yapar gibi. Belki de tesadüftür bilinmez.

TC İç İşleri Bakanlığı’nın internet sitesinde yer alan bir raporda YPG’nin sadece 13 Şubat 2017- 27 Nisan 2017 tarihleri arasında Türkiye’ye yönelik 14 saldırısı olduğu kaydedilmektedir.

Görünürde bölgede eylemler sürdüren DEAŞ örgütüne karşı ABD ile birlikte mücadele eden ve doğal olarak ABD desteği sonucunda DEAŞ terör örgütüne karşı başarı sağlayan YPG’li militanlar, Suriye’de ABD’nin karadaki yerel güçlerinden biri olmuştur [4].

Başlangıçta Türkiye’nin güneydoğusunda yaptıkları eylemler dolayısıyla hükümet tarafından “üç beş çapulcu” olarak değerlendirilen ve fazla önemsenmiyormuş görüntüsü verilmeye çalışılan terör örgütü PKK, silahlı milis birlikleri formatında “Kürt halkının haklarını savunma” amacı güttüğü savıyla 1984 yılından itibaren eylemlerine askeri ve sivil hedeflere saldırılar düzenleyerek başlamıştır. Hazindir ki, eylem yaparak kadın çoluk çocuk demeden saldırdığı o sivil halk, haklarını koruma amacı güttüğünü ifade ettiği Kürt kökenli vatandaşlarımızdır.

Terör örgütünün bu günkü durumu ise, her türlü silah, teçhizat ve donanıma, araç ve gereçlere sahip olmak üzere, üniformalı olarak bir düzenli birlik görünümüdür. An itibariyle, bundan 25-30 yıl önce ABD’li subaylar tarafından ifade edilen ve sözde “Özgür Kürdistan”ı oluşturacak olan dört ayrı bölgede[5] bir devletin Kara Kuvvetlerinde bulunan bütün unsurlara[6] sahip olacak şekilde teşkilatlanmış bir durumdadır. Bu teşkilatlanma kapsamında da gerekli bütün ağır ve konvansiyonel silahlara sahiptir. Bunu YPG’nin yukarıda arz ettiğimiz Suriye’den Türkiye’ye yaptığı saldırılarda da görmekteyiz.

Demek ki, 25-30 yıl önce Amerika’nın ast düzey sözcülerine ifade ettirdiği hususlar, an itibariyle gerçekleşmeye başlamıştır.

Fakat ABD’nin uyarıları maalesef bitmemiştir.

13 Ağustos 2024 tarihinde medyada “enteresan” bir haber dolaşmaya başladı. Haberde, ABD’li emekli Albay Douglas Mc Gregor tarafından bir açıklama yapıldığı ifade ediliyor.

Albay MC Gregor özetle diyor ki;

“İsrail ve ABD ile ilgili bilmeleri gereken bir şeyi de buradan haber edeyim. Türkiye’ye saldırmaları için Suriye’de güçlerimizi hazırlıyoruz şu anda. Kimleri mi kast ediyorum? PKK Halkın Mücahitleri Örgütü ve bazı farklı örgütleri silahlandırıyor ve eğitiyoruz. Türkler de bunun farkındalar. Bundan çok rahatsızlar. Bunu geçmişte de yaptık”.[7]

Albayın “bilmeleri gereken” derken kimi kastettiği çok açık. Tabi ki Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Hükümeti kast ediyor. Onları bilgilendiriyor. Ya da tehdit ediyor mu demek lazım bilemiyorum. Ayrıca dediği de çok doğru, bunu geçmişte de Çekiç Güç ile yaptılar.

Bu arada, ABD’li Yarbay Ralph Peters’in makalesini daha dikkatle okuyup, haritasını da aynı şekilde dikkatle incelemek gerektiğini düşünüyorum. Bana göre orada birkaç küçük detay daha var. Mesela Suudi Arabistan’da Mekke ve Medine kentlerinin kontrolünün burada kurulacak Vatikan tarzı bir İslami yönetim tarafından sağlanması gibi.
 
Yazının başında bir seminerde uluslar arası ilişkiler profesörünün söylediklerini paylaşmıştım hatırlayın. Ortalığı karıştıracak hususları mahallenin delisine söyletme yöntemi. Bu, ABD tarafından sıklıkla kullanılan bir yöntemdir.

Bazen ayrıntılar satır aralarında gizlidir. Bazen da olaylar ayan beyan ortadadır. Hani büyüklerimizin bir lafı var kaybettiğimiz bir eşyayı bulamadığımızda o sana bakıyor sen bulamıyorsun diye.

O nedenle, aynı 1991, 2006, 2010[8] ve bu günkü sözde “uyarıları” biraz dikkate alıp, yola o şekilde devam etmek gerekir.

Yazımı bitirmeden küçük bir bilgi daha vermek isterim. ABD Merkezi Haber alma Örgütüne (CIA) ait bir internet sitesi var [9]. Bu siteden ya da doğrudan Google üzerinden yazarak “world fact book” diye arattığınızda karşınıza kullanışlı bir bilgi kitabı çıkıyor. Burada dünya üzerinde bulunan bütün ülkeleri sorgulatabilirsiniz. Giriş kısıtlaması yok. Ülkelere ait basit bir harita ve aklınıza gelebilecek tüm ekonomik, sosyal, politik bilgiler elinizin altında. Çıktı da alabilirsiniz.
Haydi, şimdi buradan Türkiye’yi aratın bakalım. Önce Kıtayı, sonra ülkeyi aratacaksınız. Bulamadınız mı? Nerede aradınız? Hayır, Avrupa olmaz. Orta doğu’ya bakacaksınız.

Bu da benden size küçük bir tüyo…
 
 
[1] I. Körfez Savaşı: Diğer ismiyle “Çöl Fırtınası” Harekâtı. 2 Ağustos 1990’da Irak’ın Kuveyt’i işgal etmesiyle başlayan krizin sonucunda, ABD öncülüğünde Birleşik Krallık, Fransa, Suudi Arabistan, Suriye, Mısır’ın da aralarında bulunduğu 37 ülkenin dahil olduğu koalisyon gücünün Irak’a karşı düzenlediği askeri harekat (17 Ocak 1991-28 Şubat 1991). Türkiye, Irak’a yönelik uluslar arası ambargoya katılmasına ve İncirlik Hava Üssü’nün Amerikan uçakları tarafından kullanılmasına izin vermesine rağmen bu harekata fiili olarak katılmamıştır.
[2] Bahse konu makalenin tamamı için:  http://armedforcesjournal.com/2006/06/1833899
[3] YPG: Türkçe açılımı Demokratik Birlik Partisi’dir. PYD ise, YPG’nin silahlı kanadı olan Halk Savunma Birlikleri’nin Kürtçe rumuzudur.
[4] Dergipark Akademik (https://dergipark.org.tr) Terör örgütü PKK/PYD’nin Suriye’de İzlediği İç Savaş Stratejisinin Değerlendirilesi (İbrahim Kerman, E. Efegil)
[5] Türkiye’nin güney doğusunda PKK, suriye’nin kuzeyi PYD/YPG, İran’ın kuzey batısı PJAK ve Irak’ın kuzeyi Tavgari Azadi (https://www.mfa.gov.tr )
[6] Kara Kuvvetleri’ni teşkil eden muharip (savaşan) sınıflar: Piyade, Tank, Topçu, Muhabere, İstihkâm, Hava Savunma, İstihbarat.
Yardımcı sınıflar: Ulaştırma, İkmal, Bakım, personel
[8] Yarbay Ralph Peters’in haritası 2010 yılında NATO Güvenlik Konseyi Toplantısında ekrana yansıtılmış. Bunun üzerine salonda bulunan Türk Subaylar topluca salonu terk ederek Genelkurmay Başkanlığı’na bilgi vermişler. Genelkurmay Başkanı Org. Yaşar Büyükanıt, ABD’li mevkidaşını arayarak durumu protesto etmiş. Kuvvet Komutanları da kendi mevkidaşlarını arayıp protesto etmişler. Fakat ne çare, bugün durum ortada, imam bildiğini okuyor (S.T.)

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum