Evet, Semazen ve Mevlevilik hakkında araştırmalarımı sizinle paylaşacağım;
Sema anlamı: gök evren anlamındadır fakat Mevlevilik'te işitmek anlamına gelirmiş, insanın oluşumunu, insanın kainatta dirilişini sembol edermiş. Sema başlangıcında kolların çapraz bağlı olarak duruş: Niyaz duruşudur. Siyah hırkayı çıkararak ellerini çapraz yaparak omuz başlarını tutarlar. Bu Arap alfabesinde Elif yani 1 rakamını temsil edermiş. Allah’ın varlığına bütün varlığımla şehadet ederim demekmiş.
Sema ayini 4 kısımdan meydana gelirmiş.
BUNLAR:
1)İnsanın kendi kulluğunu idrak etmesi
2)Allah’ın büyüklüğü karşısında duyulan hayranlık
3)Hayranlığın aşka dönüşmesi
4)Yaradılış amacına, kulluğa dönüşmek. (En büyük mertebe kulluk)
Dördüncü selamın sonunda şu cümle yüksek sesle söylenirmiş.
“Her şeyi bildiyse ve kemâle erdi isen de kulluk terk edilmez. En büyük mertebe hizmettir. Bilenlerle bilmeyenler bir değildir.”
Sağ taraf: Görünen ve bilinen Madde âlemini,
Sol taraf: Mânâ âlemini temsil etmektedir.
Kıyafetlerin anlamları ise:
Tennure (beyaz giysi) saflığı ve nefsin kefenini, Sikke yani derviş tacı (başlarına taktıkları) nefsin mezar taşını ve tevhidi, siyah hırka da nefsi ve kabri simgelermiş.
Peki semazenlerin neden başları dönmez:
Semazenler başlarını aynı dünyanın 23 derecelik açısı gibi 20-25 derece sola eğerek dönerler. Bu eğimin iç kulaktaki etkileri nötralize eder ve baş dönmez. Aynı zamanda bakışlarını tek bir noktaya, sol elin baş parmağına sabitlerler. Etrafta olanla ilgilenmez, her yeri buğulu görürler.
Sema, sembolik olarak, kâinatın oluşumunu, insanın âlemde dirilişini, Yüce Yaratıcı’ ya olan aşk ile harekete geçişini ve kulluğunu idrak edip “İnsan- ı Kâmil” e doğru yönelişini ifade edermiş. Mevlevilik, Mevlânâ Celâlettin Rumi adına, oğlu Sultan Veled tarafından kurulan tarikatın adıymış. Mevlânâ Celâlettin Rumi (1207-1274) dostlarının katıldığı özel toplantılar düzenler, tasavvufi ve dini sohbetler yapar, şiir söyler, zikrederek sema ederlermiş. Kısa bir süre içinde geniş bir alana yayılan, halk ve özellikle çağın aydınları arasında büyük bir ilgi uyandıran bu toplantılara katılanların sayısı artmış. Mevlânâ’nın görüşlerini, düşüncelerini benimseyenlerin sayısı çoğalınca, merkez olan Konya tekkesinin izniyle başka illerde de tekkeler, Mevlevihaneler açılması için izin çıkmış.
MEVLEVİLİĞİN ANLAMI İSE:
Ruh, insan varlığının en yüce özüdür. İnsana insanlık değeri kazandıran bir cevherdir. İnsanı gerçeğe ulaştıran, tanrısal özün sırlarına erdiren, akıl değil aşktır. Aşk, insanın özünde, Tanrı’ya karşı duyulan en derin bir özlem niteliğini taşır düşüncesi varmış. Bütün yaratıklar, gök katları (felekler) bu aşk ile dönerler (sema ederler), kendi dillerince (hal diliyle) Tanrı’yı anarlarmış (zikrederler).
Fakat Mevleviliğin kuralları varmış.
Bunlar:
1. İnsanlığa hizmet etmek.
2. Başkalarına her zaman iyi ve güzel davranışın örneği olmak.
3. Mesnevi okumak ve mutasavvıf olmak.
4. Aklı iyi kullanmak, hikmet sahibi olmak.
5.Alçak gönüllü, sabırlı, güler yüzlü ve nazik olmak.
6. İçini her zaman temiz tutmak.
7. Mevlânâ’nın yolundan ayrılmamak.
8. Maddi ve manevi bakımdan temiz olmak.
Gibi kurallarmış.
Her selam bitiminde ise semazenler ikili üçlü dörtlü olarak gruplaşmaların sebebi ise dayanışmayı sembolize eder. Teklik sadece yaratıcıya mahsustur. İnsan birbirine muhtaçtır düşüncesiymiş.
Fakat günümüzde market açılışlarında, düğünlerde bile yapılmaktadır.
Sizce bu doğru mudur? Bu kutsallığın yeri midir?
FACEBOOK YORUMLAR