Prof.Dr. Nurhan TEKEREK

Prof.Dr. Nurhan TEKEREK

[email protected]

YENİ BİR YAZAR: Jülide OKTAY YENİ BİR KİTAP: RİND I ve RİND II

23 Temmuz 2023 - 07:02

Prof. Dr. Nurhan TEKEREK
İstanbul Topkapı Üniversitesi
Tiyatro Bölümü

Yaklaşık beş gündür yeni bir yazarın, fantezi ve gerçeklik dünyasını harmanlayarak kendine özgü bir dille anlattığı serüvenine tanık oluyorum. Jülide Oktay’ın bu ilginç serüvenini okurken kabuktan ötesini görmeye, özünü anlamaya çalışıyorum. Kendinin deyişiyle “rind” bir tutumla, özü keşfetmeye çabalıyorum.

Jülide Oktay meslek olarak avukatlığı tercih etmiş, Burdur-Bucak’lı bir yazar. Oktay’ın hikâyeler dizisinden oluşan romanı (ben roman demeyi tercih ediyorum) şimdilik iki ciltten oluşmuş. Birinci cilt “Rind- Seyyah-ı Âlem” adını taşıyor (96 sayfa), ikinci cildi de “Rind- Doğum ve Ölüm Arasında” (160 sayfa) ve edebiyatist’ten çıkmış. Kitabın birinci cildinin önsözünde şöyle ifade etmiş Oktay kendini ve kitabı arasındaki ilişkisini: “Bilinenin ötesine kapı kıntardım. Sizi fantastik ve psikolojik bir maceraya davet ediyorum. Ekspresyonist bir kalemden hayal gücünüze dokunacak hikayeler dinlemeye hazırsanız size rindlikten bahsedeceğim. Fakat şu an anlatılması gerekenden ve duyacağınız kadarından… Sonrasında bir o kadarından daha…


Öncelikle kitabın ilk adının neden “Rind” olduğu konusu üzerinde durmak isterim. Çünkü “rind” önemli bir kavram. Yıllar önce Melamiliği incelediğimde karşıma çıkmıştı. Bir tür bohem tutum denilebilir mi, diye kendime sormuştum. Ama ondan çok daha derin, ûlvi ve kapsayıcı bir kavram olduğunu süreç içinde öğrendim. Daha derli toplu bilgi vermek adına, wikipedia’ya yeniden başvurdum. Şöyle toparlamış: “Geçmiş İslâm toplumlarında her tabaka arasında ortaya çıkabilen ve hakim tavırlardan farklı kendine özgü bir yaklaşım sahibi olan, antik dönemin kinik filozoflarına benzer özelliklerle ön plana çıkan insan tipi . Rind Tanrı’ya inanmakla birlikte konformist ve konservatif düşünme ve yaşam biçimlerine mesafeli duran, kalender meşrep, hazcı olmamakla birlikte dini sebeplerle dahi olsa haz düşmanlığına kapılmayan, tüm insanlara hoş görüyle yaklaşan, latifeden anlayan, hoşsohbet ve bilge (arif) bir karakteristiğe sahip insan örneğidir.
Süleyman Uludağ, Tasavvuf Terimleri Sözlüğü’nde (Marifet yayınları, İst. 91, s. 399) “rind” kavramını Melamîlik ve Kalenderilik’le ilişkilendirmiş. Rindlerin de tıpkı Melamîler ve Kalenderiler gibi, gelenek ve göreneklere aldırmadan geniş bir özgürlük ve gönül rahatlığı içinde yaşadığını söylüyor.

Fuzuli ise “ Rind ile zahid” adlı eserinde (Hüseyin Ayan çevirisi, İst. 2012) Rind (oğul) ve Zahid (Baba) ilişkisi bağlamında karşıt değerlerin çatışmasından söz ediyor. Bu eserde, Tanrı’ya, ibadet ve zühd ile varmayı amaçlayan Zahid (baba) ile Tanrı’ya aşk ve samimiyetle varılacağını savunan Rind (oğul) arasında geçen konuşmalarla kendini tanıma ve olgunlaşma yolunda iki ayrı tavır sergilendiği ve her tavrın kendini ortaya koyuş biçimi ile muhalifine yönelik eleştirisinin ortaya konduğu belirtiliyor.

Rind İngilizce’de Shell, crust, skin, leather, hide, pelt, integument, bark gibi sözcüklerle karşılanıyor ve Türkçe’deki karşılığı da kabuk, deri ve dış yüzey anlamına geliyor. Dolayısıyla tersi de iç yüzey anlamına geliyor. Başka bir deyişle görünen ve görünenin ötesi ya da kısaca kabuk ve öz.
Her iki cildi de okudum. Hikâye gibi görünse de, aslında kitap bütünlüklü bir fantastik olandan gerçek olana gidip gelen bir roman bana göre veya hikâyeler silsilesi. Bir fantastik-düşsel-gerçek ötesi-üstü bir dünya var, bir de gerçek bir dünya. Her iki dünyayla da sürekli hemhâl olan ve birbirine koşut olarak gelişen iki olay dizisi var. Gerçek üstü kişiler ve gerçek kişilerle gelişen.Ama bu kişilerin hepsi birbiriyle bir biçimde ilişkili. Tanrı Tolan’ın tekliğinde, Dayan ve Elois aracılığıyla karşımıza çıkan fantastik bir dünya ve zaman zaman oraya seyahat eden hikâyeler dizisinin baş kahramanı Erlinda ya da Anlatıcı veya yazarımız ile onun olay dizisinin sonunda sevgili olarak seçtiği Argates.  Bu gerçeküstü dünyada olaylar sürerken, bir yandan da gerçek olaylar silsilesi şeklinde süren başka bir gerçek dünya var. Başka bir deyişle Serenat ve Semahat kardeşlerin aileleri ve çocukları (Semahat’ın, çocukları Alper ve Burak) (Serenad, çocukları Mert ve Oray) sonradan aileye Mert’in eşi olarak Julia da (Hülya) katılıyor. Kimi zaman kabuk mu-dış olay mı demeli bilemiyorum, Oray ve Mert kardeşlerin durumu çerçevesinde, özellikle Oray’ın, pedofili kuzen Alper tarafından bir cinsel obje, tatmin aracı olarak defalarca kullanılması hikâye edilirken, diğer tarafta öz-iç olay mı demeli buna da, Erlinda’nın gerçek üstü yolculuğu, yani seyyah-ı âlemi anlatılıyor.  Okuyucuyu görünenden-kabuktan öte gerçeğe-gerçek üstüne, gerçekten fantaziye-düşsel olana götürüp getiren ve kendine özgü bir anlatımı olan bir roman Jülide Oktay’ın “Rind” adlı iki ciltlik kitabı.  Rindlik bunun neresinde diyeceksiniz? Rindlik galiba bu iki dünyayı kavramakta. Başka bir deyişle kitabın vermek istediği kabuk ve öz, başka bir deyişle dış ve iç, okuyucunun, belki de rind anlayışına- rindliğine  göre değişiyor.

Ancak, her ne kadar ikinci cildin sonunda Alper’in cesedi bir kadın tarafından bulunsa da, ne Oray’ın, ne de Erlinda’nın serüveni bitmiyor gibi. Artık yazarın kitabının üçüncü cildi beklenecek sanırım. Oray’a ne oluyor, Alper gerçekten ölüyor mu, eğer bulunan ceset Alper’inse, ailedeki ve dış dünyadaki etkileri, en önemlisi Oray’ın bu süreci nasıl atlattığı, Mert ve Julia’nın yaşamı, kızları Erlinda’nın gidiş gelişleri, Erlinda-Argates’in ilişki süreci, Semahat ve Serenad kardeşlerin, Alper’in ölümünden sonraki yaşamı vb. sanki bir üçüncü cildi daha hak ediyor galiba… Bekliyoruz.
Okuyucusu bol olsun.

 

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum