İsmail Hakkı AYDIN
(Kimin aklında ne soru varsa, cevabı burada...)
Ben;
Evet... Sabırsızım. Aceleciyim. Hep acelem vardır benim.
Çünkü bu insan denen meçhule güvenmiyorum.
Hepsini yapabilecek miyim, bilmiyorum ama, çok işim var yapılacak, çok sözüm var söylenecek, çok bildiğim var yazılacak.
En büyük endişelerimden biri, halen sırtımda çok büyük bir yük olarak gördüğüm ve taşımakta zorlandığım bildiklerimi ve tecrübelerimi, bizden sonraki kuşaklara belgesel kaynak şeklinde aktaramamaktır.
Zira, bu acımasız hayat çok kısa!
Telaşlıyım ve aceleciyim bütün bunlar sebebi ile...
Evet, kendini beğenmiş, egosu yüksek, huysuz, müteharris, muteriz, muarız, aksi ve çekilmez bir adamım ben.
Yoksa, neden her ameliyatının bir meydan muharebesi gibi olan ve savaşı kazanmaya mecbur bir Beyin Cerrahı olayım ki...
Hayatım boyunca bir çok zorluklara, engellemelere, haksızlıklara ve iftiralara maruz kaldım.
Ateistlikten, Marksistlikten, Leninistlikten, Komünistlikten, CIA, MOSSAD ve KGB Ajanlığından, Rabıtacılıktan, Mezhepsizlikten, Masonluğa, Yahudiliğe, Hristiyanlığa ve Gerici Şeriatçılığa kadar, hakkımda söylenmeyen kalmadı.
Hatta bunların bazılarından soruşturuldum ve yargılandım bile...
Alışkınım bunlara! Tınmıyorum artık...
Ama Ben;
Öncelikle ve özellikle "İnsan" olmak, Türk ve Müslüman olmamın dışında, ne şucu oldum, ne de bucu...
Siyasetten ve Politikadan daima nefret ettim.
O kadar yalnızım ki bu Âlemde, sığındığım yalnızlığım bile yapayalnız...
Allahtan başka İlah, Kur'an'dan başka Kitap, Peygamberden başka Rehber tanımadım!
Aklı, Bilimi, İlimi ve Alimleri, rehberim ve yolumu aydınlatan ışık olarak gördüm.
Bilgi, Bilginin Kaynağına ve Hocalarıma hürmet, hep temel prensibim ve şiarım olmuştur.
Değer yargılarımın kıstası, "Bilgi" ile doğru orantılıdır.
Kaynağı ve sahası ne olursa olsun, her türden bilgi, beni cezb etmiştir.
Mezhep taassubu olmayan "Kendi"mciyim sadece.
Sadece kendimin sempatizanıyım.
Evet "Kendini Beğenmiş" biriyim!
Bunu da hak ediyorum zannımca.
Alınganım, Titizim, Mükemmeliyetçiyim, Detaycıyım, Müşkülpesendim...
Zor Adamım. Çok Zor! Zor...
Lâkin; İlkelerim ve muhayyilem çerçevesinde sürdürdüğüm, planlı ve programlı bir hayatım vardır benim.
Bu yaşıma kadar Mütevekkil ve Münzevî olmayı beceremedim birtürlü. Bundan sonrasını ise bilemem...
Sosyal, genetik ve bilimsel müktesebatımın oluşturduğu alışkanlıklarım, karakterime yansımıştır. Karakterim de hayatıma. Zannımca kaderime de...
San'atsal romantizm, ruh âlemimi çok etkilemiştir.
Mürekkebi, mukaddes ve hayırlı bildim. Dolmakalem kullanmayı, hep adetten, ibadetten ve edebden saydım.
Hayatımda hiç vagon olmadım.
Çünkü, hem vagonu olabileceğim standartta mücehhez ve münevver bir lokomotif bulamadım, hem de kişiliğim buna müsait değildi. Nitekim, lokomotif olmak üzere yetiştirilmiştim.
Hep lokomotif ve kendi lokomotifimin vagonu oldum.
Lider oldum.
Kendim oldum.
Objektif oldum.
Adaletli olmaya çalıştım ömrümce.
Duygularımı saklamadığım ve hep doğru bildiğimi söylemekten ve müdafaa etmekten imtina etmediğim için, düşmanım çoktur benim.
Hiç kimseye, ama hiç kimseye hayatımda minnet etmedim.
On yaşımda ailemden ayrıldım. Oniki yaşımda başkalarının mesuliyetini de sırtıma yüklediler. "Sen Büyüksün!" telkinleri ile, hep tek başıma bırakıldım.
İyi ki de bırakmışlar!
Hiç "Çocuk" olduğumu hatırlamıyorum.
Hayatımı şekillendiren, ismini taşımaktan müthiş gurur ve mesuliyet duyduğum Dedemin düşünceleri beni çok etkilemiş olsa da, kararlarımı tek başıma aldım. Hatasıyla sevabıyla mesûliyet bana aittir.
Geldiğim yere tırnaklarımla, aklımla, azmimle, hırsımla, inadımla ve beynimle geldim. Kimsenin yardımı ile değil...
Tek başıma mücadele ettim.
Kurulan menfur ve çirkin tuzaklara düşmedim. Ard niyetli haysiyyetsiz düzenbazların sinsi planlarını ve hasis oyunlarını bozdum.
Yirmi dokuz yaşında, Üniversitede Tıp Fakültesinin Beyin Cerrahisi Anabilim Dalının Hocası, Yöneticisi ve Sorumlusu oldum. Bu, çok az kimseye nasib olan, ilâhi bir lütuf ve ikramdı.
Şayet bir muvaffakiyetim varsa, Tevfik ve İnayet hariç, kendi gayretimdendir.
Destek değil, köstek gördüm hayatım boyunca...
Çoğu zaman taşımak zorunda olmadığım yükü ve mesuliyeti de, taşımaya mecbur edildim.
Hakkım, maddi-manevi, çok yendi, çiğnendi. Ama ben kimsenin hakkını yemedim, çiğnemedim.
Sağ ayağımın çorabını sol ayağıma giydirmedim!
Bir kürdanı bile gereksiz israf etmedim. Aşırı tutumlu da sayılabilirim belki de.
Hak etmediğim hiç bir şeye, göreve ve makama talip olmadım.
Prensiplerime ve kişiliğime uymayan hiç bir görev ve makamı da kabul etmedim.
Çeşitli mahfillerden ve ülkelerden aldığım çok cazip teklifleri bile, mizacıma, mefküreme ve tinetime münasip olmadığı için, reddettim.
Kendim için, Allah'ın hiç bir kulundan, hiç bir fânîden merhamet dilenmedim.
Hiç ummadıklarımın, ihanetini de gördüm, tahminimin fevkindeki sadakatini de...
En büyük vefasızlığı, en çok elinden tuttuklarımdan gördüm.
En büyük kazığı, en çok beslediklerimden yedim.
Adımla Adam(!) olanların, daha sonra her adımında, Adımdan rahatsızlıklarını müşahade ettim!
Evvelinde, medet umdukları Adımın himmetine bile muhtaç olanların, âhirinde, İsmime dahi tahammül edemediklerine, bîpervâ ve bîedep ihânetlerine de şahit oldum!
Ve, menfaatperestlerin ve nankörlerin, daha sonra ne kadar alçak, mürâi, ebleh, haysiyetsiz ve şahsiyetsiz olduklarına, ve sakladıkları kini ve kompleksi kustuklarına da…
Hak etmeyene, sevginin nedametini, tahrip ve tahrik ediciliğini de yaşadım.
Sustum, evet sustum... Lâkin, bu suskunluğum, acziyetimden değil, asaletimdendi. Yoksa, hakiki anlamlarını belli bir zaman geçtikten sonra farkına varabilecekleri, ne denli muhteşem iğneleyici, delici, lâl edici ve hâkeyeksan öldürücü cavaplarımın olduğunu, ve silah gibi kullandığım kelimelerimle onları nasıl dövebileceğimi ve yerin dibine sokabileceğimi çok iyi bilirler. Zira, bu edebî maharetim, herkesin malumudur.
Ama ben, kin tutmasam da, hiç bir şeyi unutmuyorum, unutamıyorum ve bu da benim sızılarımı arttırıyor.
Hafızamın ve zekamın, çok güçlü ve etkin olduğuna inanılır. Ben ise, merak, sebat, istikrar, azim, inad ve acılarımın...
"Keşke" demedim. Pişman değilim, kızgın da... Ama çok kırgınım.
Nitekim, pişmanlığımın suflî cehâletini, sefaletini, sefahatını, kepazeliğini ve rezaletini, suskunluğumun ulvî nezaketine, nezafetine, zerafetine, saadetine, selâmetine, asaletine ve faziletine tebdil eyledim.
Kaynağı ve belgesi olmayan bilgiyi yazmadım, sözü söylemedim.
Zira, dost olan da, olmayan da çok iyi bilir ki, "fukarâ beyinlerin ukalâ fikirlerine" itibar etmem, kayıtlarımı sağlam tutar, belgeleri iyi muhafaza ederim.
Kulaklarıma değil, gözlerime inanır ve itibar ederim.
Kaynak göstermek ve gösterilmekten de, dominant onur ve gurur duyar, namütenâhî, tarifsiz haz ve zevk alırım.
Nereye olduğu önemli olmadan, seyehatleri, konusu ne olursa olsun, bilimsel toplantı, konuşma ve konferansları hep sevdim ve peşlerinden koştum, seveceğim ve koşacağım da...
Hep dik durdum, eğilmedim, yine dik duracağım. Rahmetli Babamın dediği ve yaptığı gibi, yatağımda değil, dik durarak, ölümü mütevekkil bekleyeceğim.
Sevmeyenim, haddinden fazla, çoktur benim, yürekten sevenim ise, çok az... Bir de sever gibi görünenler var. Her ihtimale karşı, mürai menfaatperestler, ne olur ne olmaz diyen, tedbirli(!) ve kaygılı şakşakçı dostlar!
Serde hekimlik, cerrahlık, hocalık var ya, uyanık(!) kurnazlar...(!)
Ya işleri bitince, unutup tanımayanlar, yabancılar...
İşleri düşünce kırk yıllık arkadaş olanlar...
Kıçı başı sık sık yer değiştiren, kişilik bozukluğu tescilli oynaklar, korkaklar, zavallılar...
Ya arızalı kimlikleri, hasedlikleri, suratlarında tebeyyün etmiş, müsvedde insanlar, düzenbaz salon efendileri, ucuz ve sahte kahramanlar...
İşte, bütün bunları farkında olan ve müstehzi susan Ben...
Şimdi, benim hakkımda, kaarilerimin farklı farklı teşhislerini(!) duyar gibiyim.
Ama hiç de umurumda değil... İsteyen istediği gibi düşünür.
Çünkü, insanın hakikatın aynası olduğuna inanırım.
Ben buyum işte...
Ben, bazı marazî ve malign konnektomluların hasbelkader şecereme dahil olmaları sebebi ile, yıllar önce kendisi için farklı bir "Nâm-ı Müstear ve Mahlas" bile tahayyül etmiş, bir İsmail Hakkı'yım.
Göbek bağımı kendim kestim. Cesedimi de kendim yıkar, kefenler, namazını kıldırır, açtığım mezara gömerim.
Vesselam...
Aydin IH: This Is Me As I See Myself”. EC Neurology 8.3 (2017): 66-69. https://www.ecronicon.com/ecne/pdf/ECNE-08-00235.pdf
Aydin IH: “An Adventure: From World Wide Web (WWW) To World Brain Web (WBW)”. EC Neurolog ECO.02 (2019): 06-08. https://www.ecronicon.com/eco19/pdf/ECNE-02-ECO-15.pdf
Ismail Hakki Aydin. “An Adventure: From World Wide Web (WWW) To World Brain Web (WBW)”. EC Neurolog ECO.02 (2019): 06-08.
BİYOGRAFYA
http://www.biyografya.com/biyografi/10054
——
“This Is Me As I See Myself”. EC Neurology 8.3 (2017): 66-69.
Ismail Hakki Aydin
Yes,
I am impatient. I am hotheaded. I’m always in a hurry.
Because I do not trust these unknown creatures called humans.
I do not know if I can do all, but I have lots to do, lots to say and lots of knowledge to write about.
One of my biggest worries is that I won’t be able to pass on my knowledge and experience to future generations. This is a weight on
my shoulders.
Because, this cruel life is too short!
For all these reasons, I am hurried and hotheaded.
Yes, I am egotistical, selfish, grumpy, crabby and an unbearable man.
Otherwise, why would I be a brain surgeon, who sees every operation as a battle and has to win that battle.
Throughout my life, I have been exposed to many difficulties, obstacles, injustices and defamation.
I have been under investigation and even prosecuted of some of these charges..
I’m used to these! I do not care anymore.
However, I was not anything more than a “human being” first.
I have always hated politics.
I am so alone in this universe that even my loneliness in which I find peace is all alone.
I considered the mind, science, education and scholars as guides which enlighten my road.
Respect for knowledge, the source of knowledge and my teachers has always been my fundamental principle and maxim.
The criterion of my value judgments is directly proportional to “knowledge”.
Whatever the source and the field, any kind of information attracts me.
I am just “me” who does not take sides with any sect.
I am just my own sympathizer.
Yes, I am “egotistical”!
And I think I deserve that.
I am touchy, precise, perfectionist, fussy and fastidious…
I am a difficult man to deal with. Very difficult! Difficult…
However, I have a planned and systematical life in accordance with my principles and imagination.
Until this time, I could not be resigned and reclusive. I can’t know what the future will bring…
My habits created by my social, genetic and scientific acquisitions have influenced my character, and my character has influenced my
life. In my opinion, it has also influenced my destiny…
The artistic romance has a great effect on the spirit world.
I have always considered writing as holy and beneficial. Using a fountain-pen has always been a custom, worship and a manner for me.
I’ve never been a wagon in my life.
Because, I could not find a locomotive in the standard that I could be a wagon, and my personality was not suitable for that. Indeed, I
was trained to be a locomotive.
I’ve always been the locomotive and the wagon of my own locomotive.
I have been the leader.
I have been myself.
I have been impartial.
I have tried to be fair all my life.
As I do not hide my feelings and I do not abstain from saying and defending what I believe to be true, I have a lot of enemies.
I have never asked anyone a favor in my life.
I left my family when I was ten. At the age of twelve, I was responsible for other people as well. I have always been left alone and told “You
are a grown up!”.
Good thing they left me alone!
I do not remember being a “Child” at all.
Although, the opinions of my grandfather, who shaped my life and whose name I am proud to carry, affected me a lot, I have decided on
my own. I am responsible for the good and the bad.
I have reached my position with my mind, my ambition, my determination and my brain. Not with the help of anyone…
I have struggled solely.
I did not fall for the nauseating and ugly traps. I have ruined the sneaky plans and nasty games of evil-minded frauds.
At the age of twenty-nine, I became a professor, the manager and the person in charge of my university’s Faculty of Medicine, Department
of Neurosurgery. This was a divine mercy and a gift from which only a few can benefit.
If I have success, other than Allah’s help and grace, it is because of me.
All my life, I have not been supported, but stonewalled.
Often, I was forced to carry burdens and responsibilities that I did not have to carry.
I have witnessed so many unfair treatments, morally and materially. But I was never unfair to anyone.
Citation: Ismail Hakki Aydin. “This Is Me As I See Myself”. EC Neurology 8.3 (2017): 66-69.
This Is Me As I See Myself
68
I did not even waste a toothpick unnecessarily. Maybe, I am overly sparing.
I did not ask for anything, any duty or position that I did not deserve.
Moreover, I did not accept any duty or position contrary to my principles and personality.
I have rejected even the most attractive offers I have received from various sources and countries, since they were contrary to my
character, my ideology and my habits.
I have not pleaded for mercy from anyone.
I have been betrayed by those from whom I never expected to be.
The ones I have helped most have been the most disloyal to me.
I have been cheated by the one I have given the most to.
I have also witnessed the intolerance and the betrayal of the ones who once needed the help of my name.
I have experienced the secret grudges of self-seeking and ungrateful people and seen how low, hypocritical, and characterless they were…
I have also been ruined by the ones who did not deserve the sorrow of love.
I have been silent, yes I have… However, this silence was not a result of my incompetence but my nobility. Otherwise, they very well
know that I have sarcastic, impairing, burning, and deadly answers whose true meaning they could only understand much later and how
I can humiliate using my words as weapons. This eternal skill of mine is known to everyone.
But even though I do not hold a grudge, I do not forget and I cannot forget anything and this hurts me even more.
My memory and intelligence are believed to be very powerful and effective. Whereas I believe those are curiosity, persistence, stability,
determination and my pain…
I have never said “if only”. I do not regret and I am not angry… But I am deeply hurt.
Thus, I have sacrificed the divine courtesy, purity, elegance, felicity, peace, nobility and virtue of my silence in return for the lowly ignorance,
misery, debauchery, vileness and disgrace of my regret.
I have not talked or written about any information without a source.
Because, my friends and the others know that I do not rely on “smart ideas of poor brains”, I keep a good record of my documents and
I protect them well..
I believe and rely on what I see, not what I hear.
I am proud to be credited and credit other people and I enjoy this in an infinitely indefinable way.
I have always loved and chased scientific meetings, speeches and conferences no matter its subject or whereabouts and I will continue
to do so…
I have always stood upright, not bent and I will stand upright again. As my deceased father used to say, I will patiently wait for my death
not lying on my bed, but while standing upright.
The number of people who hate me is excessive and the number of the people who really love me is very few. There are also people
who seem to like me.
Those crafty (!), cunning (!) people think that after all, I am a doctor, a surgeon, a professor…
And then there are these strangers who forget about me after they are done….
The ones who act like old friends when they need me…
The turncoats who have a personality disorder, the cowards, the poor…
What about those evil men, tricksters and, cheap and fake heroes…
Here I am, who is aware of all this and is still silent…
Now I think I hear different diagnoses (!) of my readers about me.
But I do not care at all … Everyone is free to think the way he/she likes.
Because, I believe that human beings are the mirror of truth.
This is who I am…
I am İsmail Hakkı, who imagined a different Surname, “nickname” for me years ago, because some pathological and malign connectomes
have entered my family tree by chance.
I cut my own umbilical cord. I can wash my corpse, enshroud it, perform the prayer and bury it to the grave I dig.
That’s it…
Acknowledgement
I express my deep acknowledgements to Professor Ergun Yener, for translations of the manuscript to the English.
Source: https://www.ecronicon.com/ecne/pdf/ECNE-08-00235.pdf
FACEBOOK YORUMLAR