“Beyinler arası bilgi paylaşımı”, “beyinlerin interneti” ve “wbw”in kapımızı çalmak üzere olduğunu devamlı söylüyoruz (https://youtu.be/AkvCiVgfV8Y), yazıyoruz... Yakın bir gelecekte kâinattaki bütün beyinler, beynimizdeki nöronların bütünsellik bağlantıları gibi diğer beyinlerle iletişim içerisinde bilgi ve tecrübe alışverişinde bulunacaklar ve “Kâinat Beyni” ortaya çıkacaktır! (Aforizmalar, İsmail Hakkı Aydın, Girdap Kitap, 2018, İstanbul). (https://www.medimagazin.com.tr/authors/ismail-hakki-aydIn/tr-global-beyin-agIna-dogru-bir-adIm-72-87-4183.html) (Aydin IH: “An Adventure: From World Wide Web (WWW) To World Brain Web (WBW)”. EC Neurolog ECO.02 (2019): 06-08.) (https://www.ecronicon.com/eco19/pdf/ECNE-02-ECO-15.pdf). Roger Penrose ve Stuart Hameroff’un düşüncelerini, Jurgen Schmidt Huber ve Hanry Markram’ın gayretlerini dikkate alırsak, hâlen ütopik olsa da önümüzdeki yüz yıl içerisinde tarihteki bütün beyinler ile bağlantı kurmamız ve bilgilerine ve tecrübelerine erişmemiz mümkün olacaktır! Çünkü kâinatta hiçbir şey kaybolmuyor! Her şey bir yerlere kayıtlı! Bunları deşifre edip, okuyabilenlerin olacaktır istikbal...
“Ütopya” dedim de aklıma geldi. Ütopya; istikbali tahmin etmek değil, hayalince şekillendirmektir! Ütopya denince akla hemen Thomas More (1478-1536) gelir de ondan yüzyıllar önce yaşamış ve ütopyanın asırlara ışık tutan kitabını yazan, bir deha beyin Fârâbî gelmez!
İslam âlemindeki beyinleri her nedense görmezden gelme alışkanlığı var. Bunun içindir ki onları bir türlü sahiplenememişizdir! İlla ki Batı dünyasının bir şekilde gündeme getirmesi beklenir! Oysaki böyle olmamalıdır...
Neyse ki Aristo’dan sonra “İnsanlığın ikinci öğretmeni” olarak tanımlanan büyük Türk bilim adamı, İslam düşüncesinin parlak yıldızı, dünya felsefesinin en önde gelen bir ismi, hekim, mutasavvıf, teolog, filozof, gökbilimci, matematikçi, mantıkçı ve müzisyen olan Fârâbî’nin (Alpharabius) (870-950) doğumunun 1150. yıl dönümü anısına Birleşmiş Milletler 2020’yi “Dünya Fârâbî Yılı” olarak ilan etmiş de bu hususta yazmak ihtiyacını duyduk!
Hele bir de beyin cerrahıyız ya... Beynini kullanana tarihin hangi döneminde, nerede, hangi din, dil, ırk ve milliyetten olursa olsun rastladığımızda ilgimizi çeker, öğrenmek, ders almak ve irfan sahipleri ile paylaşmak isteriz. Bu sebeple, en önemli ütopya sahibi Fârâbî’den kısaca bahsedeceğim.
Ebu Nasır Muhammed İbn el-Farah el-Fârâbî, Kazakistan’ın Türkistan şehirlerine çok yakın Otrar kenti sınırlarında olan eski Farab kentinde 870 yılında dünyaya gelmiştir. İlk eğitimini Farab’da ve Otrar’da aldıktan ve ileri eğitimini Buhara ve Semerkant’ta devam ettirdikten sonra Bağdat, Kahire, Halep ve Şam’da yaşayan Fârâbî, bilimin birçok alanında; matematik, astronomi, dil bilimi, edebiyat, kimya, biyoloji, felsefe, tıp, mantık, sosyoloji, siyaset, hukuk, ahlak, musiki ve diğer bilim dallarında insanlığa ışık tutan teoriler ortaya koymuştur. Aristo’dan sonra “Muallim-i Sânî” olarak dünyada üne kavuşmuş ve İbn-i Sîna’nın çalışmalarına da ışık tutmuş olan bu Türk bilim insanı Fârâbî, 950 yılında Şam’da vefat etmiştir.
Bir filozof olarak Eflatun ve Aristo felsefesini İslam felsefesi ile bağdaştırmaya çalışan bir Yeniplatoncu (Neoplatonist) olarak sınıflandırılabilir ve onun orijinal katkılarını kapsayan birkaç konudaki çok sayıda kitabına ek olarak; Aristo’nun fiziği, metodolojisi, mantığı vb. üzerine bazı zengin açıklamalar yazmıştır. Fârâbî’nin çok önemli katkılarından biri de mantık çalışmasını iki kategoriye, yani tahayyül (fikir) ve subut (ispat), ayırarak kolaylaştırması olmuştur.
Kendisinin icat ettiği “Kanun Enstrümanı”nı insanları istediği anda ağlatıp güldürebilecek kadar iyi çaldığı bilinmektedir. Fizikte, boşluğun varlığını göstermiştir. Kitaplarının çoğu kaybolmasına rağmen; 43’ü mantık, 11’i metafizik, 7’si ahlak, 7’si siyaset bilimi, 17’si müzik, tıp ve sosyoloji ve 11’i de tefsir hususunda olmak üzere toplam 117 eserinin varlığı bilinmektedir.
“Kitab’ül-Musika” ve diğer kitaplarından bazıları çeşitli ilim merkezlerinde birkaç yüzyıl boyunca ders kitabı olarak okutulmuş ve Doğu’da bazı kurumlarda hâlen öğretilmekte olan “Fusus al-Hikem” çok önemlidir. “Kitab al-Isa al-Ulum” isimli eseri, bilimin sınıflandırılmasını ve esas ilkelerini yeknesak ve faydalı bir tarzda incelemiştir.
Doğu felsefesi ile eski Yunan felsefesini birleştirmeye, uzlaştırmaya çalışmıştır. Siyaset felsefesi ile ilgili temel düşüncelerini “Fusul al-Madani”, “Medinet’ül Fadıla (Erdemli Şehir)” ve “Kitab es-Siyaset” başlıklı eserlerinde ortaya koymuştur. “Erdemli Şehir” adlı yapıtında Eflatun’un “Cumhuriyet”inden yararlandığı anlaşılmaktadır.
Ancak üzerinde çok durulması gereken bir “Ütopya Şaheseri” olan “El Medinet’ül Fadıla” (Erdemli, Faziletli, Örnek, Model Şehir) adlı eseri ve sosyoloji ve siyaset bilimine olan katkısı unutulmamalıdır. Nitekim Fârâbî, bu kitabında, faziletli bir devletin ve onun başkanının nasıl olması, ne gibi nitelikler, sıfatlar ve vasıflar taşıması gerektiği üzerinde durmuştur. Devleti, Aristo gibi uzuvcu bir yaklaşımla ele almış ve nasıl insan vücudu belli organlardan oluşuyorsa, çeşitli düzeydeki toplumların da belli organlardan oluşan bir yapıya sahip olduklarını ileri sürmüştür. Beş tabakalı bir “Erdemli Şehir”den söz etmiştir. Fârâbî’ye göre, bu siyasal birimin başında bir “filozof-hükümdar” bulunacak, eğer böyle bir kişi yoksa devleti ya bir grup ya da kanun ve gelenekleri iyi bilen birisi yönetmelidir! “Toplumun tabakaları birbirlerine sevgi ile bağlı olacak ve toplumun yönetimine “adalet” ilkesi hâkim kılınmalıdır!” ilkesini savunmuştur.
Bugün biz ütopyanın “adalet, liyakat, meşveret, maslahat ve emanet” ilkeleri ile her alanda kulaklara küpe olmasını umut ediyoruz!
İşte kaç aforizma ve bestelenmiş bir rubaimiz...
*En büyük devrimler, bilim insanlarının eseridir!
*En büyük zenginlik; hiçbir gücün dokunamayacağı ve hiçbir hırsızın çalamayacağı yegâne hazine olan ahlâk, zekâ, akıl, sanat ve bilgi hazinesine sahip olmaktır!
*Geçmişinden ders alıp geleceğini planlamayan, zamanın fırsatını kullanamaz!
*Her şey ilim! Tek yol bilim!
*En büyük saadet ve sevinç kaynağı; merak, gayret, öğrenmek, anlamak ve öğretmektir! En büyük mutluluk; âleme ve Âdeme fayda sağlamaktan doğan mutluluktur!
*Bilimi güçlü yapan; eleştiriye, araştırmaya, deneye, tecrübeye, değişime ve hatalardan süzülmüş daha doğrulara, merak ve heyecanla her an kapısını açık tutmasıdır!
TRT Repertuar No; 23628
Güfte; İsmail Hakkı Aydın
Beste; Kubilây Kolukırık
Makam; Hicaz
Usül; Düyek
Kimse bilmez, anlatılmaz, çok günâhım var benim.
Hep ihânet gördü gönlüm, bin bir âhım var benim.
Kalmamış tek bir ümîdim, Dünyada hiç kimseden,
Çok şükür! Allah rahimdir. Kıblegâhım var benim.
(Vezni: Failatün Failatün Failatün Failün)
FACEBOOK YORUMLAR