Sanat, bireyden bütüne olan iletişimde en güçlü olan araçtır.
Genel olarak ikiye ayrılan (1- Güzel sanatlar 2- Pratik sanatlar /Endüstriyel/Zanaat) sanat, ülkelerin varlık ve kalkınmışlık göstergesi olduğu kadar, seviyesini de belirler.
Geleneksel (klasik) olarak kısaca alt başlıklarını da buraya taşıdıktan sonra sohbetimizi derinleştirmek isterim.
Güzel sanatlar;
- Plastik (Görsel) Sanatlar: Resim, Heykel, Mimari, Kabartma, Hat, Tezhip, Minyatür
- Fonetik (işitsel) Sanatlar: Müzik, Edebiyat
- Ritmik (Dramatik, Karma) Sanatlar: Bale, Dans, Sinema, Tiyatro, Opera
İnşaat ve Yapı, Metal ve Elektro, Tahta ve Plastik Madde, Giyim, Tekstil ve Deri Zanaatı, Besin Maddeleri Zanaatı, Sağlık ve Vücut Bakımı Zanaatı hem de Kimyasal Meslekler ve Temizlemecilik, Grafikçi-Biçimlendirici Zanaatı
Eminim ki buraya kadar olan açıklamalardan okuyucu, Sanatın kapsadığı alanları, kendi dünyasında derinleştirerek anlam ve önemini, düşünce ve bakışında yaygınlaştıracaktır.
Sanatın ışığında üreten sanatçı olarak, sizlerle paylaşmak istediğim ve hatta dikkatinizi çekmeye çalışacağım, ruhumu irite eden bazı hususlar var.
Bunları yine de kısa cümlelerle ifade edip, duygu dünyamdaki izlerine geçeceğim.
Sanatın ne bir eğlence unsuru (çoğunlukla Müzik ve Dansta bu yanılgıya düşülür) olmadığına, ne de hobiden ibaret (Bu durum çoğunlukla Resim, şiir, yazmanlık gibi faaliyetlerle karşımıza çıkar) olmadığını söylemek isterim.
Elbette ki hobi ya da oyalanmak, eğlenmek için de sanata yüzünü dönenler vardır ve olmalıdır da. Ancak idrak ve değerinde yaklaşımlar, değerlendirmeler, söylemler ve eylemler sanatın ve sanatçının farkındalığını gölgelemeyecek şekilde olmalıdır.
Geçirmekte olduğumuz zorlu sürecin sanatçıların dünyasını nasıl, ne şekilde ve ne şiddette etkilediğini ya tanıklık ya da tahmin etmişsinizdir.
Kişisel boyutta yaşamakta olduğum, ruhsal irite, duygusal sancı, işitsel sıkıntı sanatımın göğsüne oturmuş, nefesini daraltan ağır bir kütle gibi durmakta.
Yaşamsal giderler ve döngü için insani araç, gereç, maneviyat ne varsa her şey adeta sisler ardında kalan, ışığa hasret bir açlık içerisinde.
‘‘Sanatçı ruhuyla beslenir, gönül gözüyle gözlemler, birikimiyle derinleştirir, hayal dünyasıyla şekillendirir, yeteneğiyle açığa çıkarır sanatını.’’
Ne siyaseten ruhumu zenginleştirecek bir söylem var, ne de yaşamı dinginleştirecek bir eylem.
Ekran yüzünde, kürsüde, masa başında, yaşam alanlarında bağırmalar, ithamlar, küfürler, manevralar, türlü türlü durumlar güzelliklerin üzerine çöreklenen birer kâbus gibi duruyor.
Bu durumda, Sanatçının, sanatla kalması bu ayrı bir sanattır.
Üretirken; Endişeleri, hüzünleri, acıları, yitip giden yaşamları, açlık çeken insanları, sararan umutları, kararan hayalleri, kapanan perdeleri, susan melodileri, bir köşede toplanan resimleri, toplanan heykelleri, küsen mısraları, üzülen satırları, susayan izleyicileri içselleştirerek, duyup hissediyorum.
Direniyorum sürekli aynı döngü etrafında dolaşan benzer ürünler ortaya koymamak için. Renklerin içinde siyahın tonlarında kalmak yoruyor beni. Renkliliklerin içinde renksizlikleri görmek yıpratıyor beni.
Ruhum güzelleşmeyi (sanat güzelliktir, sanatla uğraşmak ise güzelleşmedir) seviyor.
Aynadaki aynı resmim, baharı müjdeleyen sesim, alıp verdiğim nefesim, ellerim, düşüncelerim, hayallerim, ürettikçe yorulan bedenim, hissettikçe acıkan hislerim, duygularım, fırçamla topladığım saçlarım, yüzümde kuruyan makyajım, masamda soğuyan kahvem ve ben sanatla kalmayı istiyoruz.
Süresiz yorgunluklar ruhumu irite ediyor. Mısralarım kederleri işlemek istemiyor. Tuvallerim, boyalarım, fırçam renklerin coşkusuna dokunmak istiyor. Melodilerim acıların notasıyla söyletme beni diyor. Satırlarım hüzünlerden yoruldum sevinci müjdele diyor.
Duygularım sevgiyle bakıyorken, sevgisizlikleri görmekten isyan ediyor.
Özlüyorum güzellikleri
Özlüyorum dostlarımla çoğalmayı
Özlüyorum sanatın o engin deryasında yüzmeyi, ufkunda gezinmeyi, soluksuz bırakan heyecanıyla nefeslenmeyi.
Özlüyorum güzel Ülkemin güzel insanlarının güzelliklerle gülüşlerini…
Değerli dostlarım sizlerin de tanıklık ettiğiniz gibi, içsel yolculuğumda gezinirken ruhumun dokunuşlarına duyarsız kalamasam da kendimi dizginlemeyi ancak başarabildim.
Sanatla kalma sanatında gösterdiğim ve göstereceğim gayretle şimdilik yazılı sohbetimizi sonlandırıyorum. Kış olmadan bahar gelmez diyerek güzel gönüllerinize bir şiirimi, yağlı boya remimin görselini ve Youtube’da yayımladığım (Mısralarda yaz diyordu https://www.youtube.com/watch?v=gIRdfnDIHfk ) bir şarkımı bırakıyor, güzellikler diliyorum. Sanatla kalın, sağlıkla kalın, hoş kalın.
BU YALAN YILLAR
Mutluluk özlemi ruhumu sardı
Bırakın yakamı ağlayan yıllar
Oysaki hayattan ümidim vardı
Mahvetti dünyamı bu yalan yıllar
Yoluma bıraktı aşılmaz duvar
İçimde hasretin yorgunluğu var
İnleyen kalbime acılar dolar
Duymadı ahımı bu yalan yıllar
Yastığa sarıldım yalnız uyurken
Rüyalar ağlattı sabah olurken
Tükendim kalplerde aşkı ararken
Unuttu adımı bu yalan yıllar
Kaç mevsim tükendi hayat yolumda
Damlalar kurudu göz pınarımda
Tek çiçek kalmadı ilkbaharımda
Soldurdu canımı bu yalan yıllar
Perihan KOCA
www.perihankoca.com , www.sanatinrenkleri.com , [email protected] , [email protected] , Twitter , Facebook , Instagram
FACEBOOK YORUMLAR