Hepimizin bildiği gibi körebe oyunu oldukça yaygın olan ve yine çoğunluğumuzun çocukluğunda oynadığı bir oyundur.
Körebe oyununu kısaca hatırlatayım;
Bu oyunda bir oyuncunun (körebe) gözler kapalı, diğer oyuncuların gözleri açıktır. Gözleri kapalı olan oyuncu, diğer oyuncuları yakalamaya çalışırken, diğer oyuncular kaçarak yakalanmamaya çalışırlar. Oyuncular bazen sesler çıkartarak körebeyi yönlendirirler. Körebeye yakalanan oyuncular oyun dışında kalırlar. Bu oyun tek oyuncu kalıncaya kadar devam eder ve finalde yakalanmadığı takdirde kazanan bu tek oyuncu olur, körebe ise oyunu kaybeder.
‘‘Bakan gözleriyle görmeyenler, işiten kulağıyla duymayanlar, aklıyla düşünmeyenler, zekasıyla irdelemeyenler her zaman oyun içinde oyuna mahkûm kalarak oksijen tüketirler’’
Bu oyunu gündelik yaşamla karşılaştırdığımızda körebe oyunu gibi durumları yaşadığımız çıkarımlarını yapabiliriz.
Körebenin ebelemek istediği gözünde göz bandı olmayan insanların baskıya yakalanmamak için ses çıkarmadıklarında bir süre kendini koruduklarını sanabilirler ama oyun dışında kalmış gibi sürekli saklandıkları, sindikleri görülür.
Yakalanma, baskılanma riskine karşı ben buradayım, seni görüyorum, oyun içinde oyunu biliyorum, hakkımı istiyorum veya konu ne ise durum karşısında ses çıkarıyorum, korkmuyorum, saklanmıyorum ve oyunu kuralına göre oynuyorum diyenler hem duruşlarını hem de haklarını, hakikatlerini korurlar.
Siyaseten bakışla da bu oyuna körebe uyarlanmasıyla bakarsak bazı şeyleri daha gerçekçi görürüz.
Bazen biz körebe olup umudumuzu, isteklerimizi, haklarımızı yakalamaya çalışırız.
Bazen de yaşam denen bu oyunda bir kişi körebe olur ve insanları kendi çıkarları, arzuları ve planları doğrultusunda, insanların gözlerinde göz bandı olmamasına rağmen yakalar, ayrıştırır, inandırır aslında sahnenin gerisine iterek yaşamın güzelliklerinden mahrum bir sefaletle oyun dışı bırakır. Bu sahnede insanlar yani oyuncular nefes almayı yaşamak sanarak ve oyunda etken bir faktör olduklarına inanarak hayatlarını sürdürürler!
Hatta kendi rollerini oynadıklarını sanarak, kendilerine biçilen rollerde figüran dahi olamadıkları bantsız gözleriyle görmeden, duymadan, anlamadan, sormadan, sorgulamadan yaşam sahnesinde kalırlar! Burada da körebe kazanır.
Bazıları gözleri açıkken körebe gibidir, bazılarıysa gözleri bantlıyken, körebe gibidir.
İnsan, yaşam ve yaşamsal ihtiyaçları çocukken oynadığımız oyunla / oyunlarla karşılaştırarak sizleri düşünmeye sevk etmek ve dikkatinizi oyunlarla gerçek yaşam sahnesine çekmek isterken bana ayrılan sütunun sonuna geldik.
Oyunlardan konuşmuşken sizlere aktarmak istediğim küçük birkaç gözlemim daha var.
İnsanların oradan oraya koşuşturduğu kalabalıkta yürürken bir çocuk yanındaki büyüğüne dönerek kendimi Squid Game oyununda gibi hissettim, çok korkunç her şey demişti.
Bir çocuk sanki Biz Türk değiliz ve Türkiye’de değiliz da yabancı bir yerdeyiz, insanların konuştuklarından bir şey anlamıyorum diyordu.
Değerli dostlarım, yazılı sohbetimizi sonlandırırken, yaşam sahnenizde nice güzellikler diliyor, yeni yılınızı kutluyor, güzel gönüllerinize Yağlıboya resmimin bir görselini, ‘‘Güfte Renginde Şiir Ritminde’’ Kitabımdan bir şiirimi ve Youtube’da yayımladığım bir ( Güzel gözlerini aç ne olursun https://www.youtube.com/watch?v=UlZGIQ4ih_4 ) şarkımı bırakıyorum. Sanatla, sporla, sağlıkla, ahlakla , vicdanla kalın, eğitimle taçlanın, kültürle harmanlanın, umutlarla soluklanın.
KÖREBE
Körebe mi oynuyor
Akıllar ümitlerle
Bilsen neler gizliyor
Sobesiz gizemiyle
Türküler saza küsmüş
Dertleri azık etmiş
Üç maymun bile gülmüş
Söylenmez bir yeriyle
Bu nasıl bir uykudur
Işık artık kuytudur
Dünü bugün unutur
Açılmaz gözleriyle
Hava almış beyinler
Neye yarar örnekler
Sanki dönmüş tüm gözler
Akıl almaz bir şeyle
Perihan KOCA
www.perihankoca.com
[email protected]
[email protected]
X & Facebook & Instagram & Pinterest & Youtube
FACEBOOK YORUMLAR