Sanatın aydınlık yüzünde dolaşan kirli lekeler gibidir. Yadırgamayın ama Sanat ile anılmaları ondandır. Ya sanatın üzerindeki kirli lekelerin varlığını zıtlıkların (Aydınlık ile karanlık gibi) açığa çıkardığı kirlilikler olduğunu bilerek saygı ve sevgi duyup onaylamadan bilip, göreceğiz. Ya da aynı cadı kazanında evrileceğiz. Yok yok söylerken bile içim ürperdi, bu ilkel ikinci seçeneğe ne ben ne de siz aydınlık yürekler kabullenip tamah etmeyiniz.
Tahmin ettiğiniz gibi sanata dokunuşlarla Dedi-Kodu (Dedikodu & Dedi-Kodu) üzerine tali yollardan çeşitlemeler yaparak, ana yola duyumsama sanatına varmak isterim.
Sandalyenin dört ayağı gibidir. Birileri (dedi) söyler, birileri duyar ve/veya dinler, birileri üzerine ekler (kodu), diğerleri hem duyar/ dinler, hem ekler, hem konuşur.
Yaşamı anlamaktan, öğrenmekten, kendini eğitmekten uzak kalanlarla, boş kafalarla, boş laflarla, ortalıkta insanım diye dolaşan iki ayaklı zavallılar sözüm sizedir.
İnsanlardan oluşan topluluklarda iletişimin en hızlı araçlarından biridir sesli ve görüntülü iletişim. Her ikisinde de duyumsama (algı) birinci derecede önemlidir. Devamında da duyumsadıklarını olduğu gibi anlama ve aktarma devreye girer. Tabii bilinçli yaratılan algı söz konusu değilse.
Bireysel ve toplumsal algılarda sık başvurulan yöntemlerden biri olan algı yönetiminin varlığını bilerek, duyumsamalarımızın süzgecinden geçenleri irdelersek, bireysel çıkarımlarımızda daha objektif oluruz.
Siyasette siyaseten olduğu gibi bireysel ve toplumsal çıkarlar (olumlu ya da olumsuz yönlendirmeler) söz konusu olduğunda da, uyandırılmak istenen algıya teslimiyetle birlikte yanılgılar başlar. Olduğu gibi görebilme, anlayabilme, kavrayıp, yorumlayabilerek, irdeleyebilmede kendimizi ne kadar özgür kılabilirsek dedi- kodulara kendimizi kaptırmadan duyumsama sanatımızı geliştirip güzelleştirebiliriz.
Bahse konu durumun kapsadığı alana girerek varlık gösteren dedikodu (dedi-kodu) da bu kapsamda değerlendirilebilir.
Toplumsal bakış, görüş, tercih, durum, hal ve sebeplerin döngüsünde de ele alabiliriz bu hususu. Ki bunun için ülkemize, toplumumuza tarafsız iki gözle ve akılla biraz dışarıdan bakarsak gerçeklikleri ve büyük fotoğrafı çıplaklığıyla görebiliriz.
Bütünden detaya hareketle; bireyden topluma, toplumdan bireye yaşanan döngüde, duyumsama sanatıyla sanata bakışla bireysel ricamla şunu da eklemek isterim. Ki, kısmen adlandırdığım bu niteliksiz hal, düşünce ve eylemlere sahip birileri sanat etrafımda var ise sessiz ve derinden çıkıp giderek elesin kendisini.
Diğer taraftan; İftiralarla, kıskançlıklarla, ithamlarla, yalanlarla, zırvalarla, kafası oturduğu yerle yer değiştirenlerle, göz hizası belden aşağı olanlarla, algısı kuburdan öteye geçmeyen bağırsak beyinlilerle, ortada sanat adına kirlilik yaratarak dolaşan abuk sabuk tiplerin türemişliklerine ve türetmişliklerine değinmeye bilmem gerek var mı? Böyleleri ülkemden, her bedende mevcut olan beyinlerin içinden, benden ve sevdiklerimden uzak olsun.
Değerli sanat dostlarım; duyumsama sanatında, gönül gözünüzün açık, ruhunuzun duru, kalbinizin zengin, eylemlerinizin adil, vicdanınızın hür, fikirlerinizin özgür, yüreklerinizin güzel olmasını ve güzelliklerle karşılaşmasını dileklerimle, bir sonraki yazılı sohbetimizde buluşmak üzere güzelliklerle, güzel kalın.
Perihan KOCA 16.10.17
SEVGİYLE YAŞARIZEngelli fikirle hayata bakmaHer şeyi sevgiyle çözer aşarızKahredip her şeyi kafana takmaSevginin gücüyle sever yaşarız İşaret dilinde gerek yok sözeEmpati kurarak bakarız özeSempati duyarak gelirsen bizeSevginin diliyle söyler yaşarız Gönlümün gözüyle görürüm seniKalbimin sesiyle duyarım seniBedenin diliyle anlasan beniSevginin eliyle gezer yaşarız
Perihan KOCA 06.09.17 Kadıköy
perihankoca.com
sanatinrenkleri.com
[email protected]
[email protected]
FACEBOOK YORUMLAR