Utanç sizce toplumsal bir ayar mekanizması mı yoksa manevi bir uyanış göstergesi mi?
Utanç, insanı insan yapan karmaşık duygulardan biri. Hayvanlarda olmayan bu duygu, bizi eylemlerimizin sonuçları hakkında düşünmeye ve toplumsal uyumu korumaya yönlendirir. Ancak günümüz dünyasında, artan egoizm ve bireysellik nedeniyle utanç duygusunun değer kaybettiğini gözlemliyorum.
İnsanlar neden utanır? Temel sebep kendini alçak hissetmektir. Egoist doğamız gereği, ancak yanlış bir eylemimiz başkaları tarafından fark edildiğinde utanırız. Utanç, esasen başkalarının bakış açısına ve olası tepkilerine bağlı bir duygudur.
Utancı, belirli bir gelişmişlik seviyesine ulaşmış insanlarda gözlemleyebiliriz. Egoist dürtülerinin peşinden giden ve başkalarını umursamayan bireyler, utanç duygusundan yoksun olurlar. Dolayısıyla toplumsal utanç duygusunun azalması, artan egoizmin ve başkalarına verilen değerin azaldığının bir göstergesidir.
Geçmişte insanların günümüze göre daha fazla utandığını kabul ediyorum. Bu durumu, artan egoizm ile açıklayabiliriz. Egoizm arttıkça başkalarını daha az düşünür ve yakalanma endişesi de azalır. Bu da utanç duygusunun zayıflamasına sebep olur.
Peki, utanç duygusunun kaybolması nelere yol açar?
Utanç duygusunun olmaması, toplumsal çöküşe giden bir yoldur. Utanç, bireyleri frenleyen ve toplumsal düzeni koruyan bir mekanizmadır. Bu duygu zayıfladıkça toplumsal normlara uyum azalır ve bireysel çıkarlar ön plana daha da fazla çıkar. Sonuç ise kaos ve düzensizliktir.
Öte yandan, utanç duygusunun bireysel gelişime katkıları da yadsınamaz. Utanç, bireyleri topluma karşı sorumlu davranmaya ve eylemlerinin sonuçlarını düşünmeye teşvik eder. Toplumsal beklentilere uygun hareket etmek, daha uyumlu ve duyarlı bireyler yaratır.
“Kendinden utanma” kavramına gelince, bu durum genellikle çekingenlik ve toplumla uyumsuzluk bağlamında ortaya çıkar. Bireyler kendilerini başkalarıyla kıyaslayıp yetersiz hissettiklerinde kendilerinden utanabilirler. Bu da sosyal ortamlardan kaçınma ve potansiyel fırsatları kaçırma gibi olumsuz sonuçlara yol açabilir.
Majör depresyondaki bireylerin kendilerini değersiz bulmaları ve kendilerinden utanmaları yaygın bir durumdur. Ancak şunu unutmamalıyız: Utanılacak bir şey yok! Bizler kendimizi yaratmadık ve dolayısıyla doğuştan gelen özelliklerimizden sorumlu tutulamayız. Arzumuz, doğamız, cinsel yönelimimiz, yeteneklerimiz, zaaflarımız, zekâmız… Hiçbirini biz seçmedik, hepsi bizim doğuştan gelen özelliklerimiz. Kimse bunlar için suçlanamaz. Keşke kendinden utanan birine bunları bir söyleyen olsaydı. Depresyonun kökeninde çoğunlukla sosyal bağların zayıflığı ve toplumla uyumsuzluk yatar. Sağlıklı bağlar kuran insanlar kendilerini değersiz de hissetmez depresyona da girmez.
Ayrıca şunu da unutmamak gerekir: Toplumlar her zaman normlara çok da uygun olmayan, sıradışı, özel ve arzusu yüksek bireyler sayesinde gelişmiştir. Toplumda değerli insanlar her zaman azınlıktadır. Toplum bu norm dışı bireyleri ötekileştirerek ve utandırarak kendi normlarına uyum sağlamaya zorlayabilir. Ancak onların mızrak başı gibi topluma öncü olmalarına bir bakıma saygı duyup değer de verir. Toplumsal normlara başkaldıran sanatçılar, bilim insanları ve politikacılar, arzuları yüksek, toplumsal değişime öncülük eden önemli figürlerdir.
Çocuklukta alınan eğitim, utanç duygusunun şekillenmesinde büyük rol oynar. Çocukları sevgi ve anlayışla yetiştirmek, toplumda kendilerini rahat ifade edebilmelerini ve utançla başa çıkmalarını sağlar. Çocuğa kendi bireyselliğine saygı duymanın yanında toplumsal normlara uyum sağlamak ve sınırları aşmamak da öğretilmelidir.
Esasen hem utanç duygusu hem de toplumsal normlar zamanla değişir. Günümüzde toplumsal değişimin hızı arttıkça utanç duyulan konular da daha hızlı değişiyor. Bu değişimi exponential yani “üstsel gelişim” olarak adlandırıyorum ve gelecekte değişimin daha da hızlanacağını öngörüyorum.
Etik değerler de tıpkı toplumsal normlar gibi değişkendir. Kişinin yakalanma endişesi olmadan etik davranışlarda bulunması mümkün değildir. Utanç, bireyin toplumsal beklentilere uyum sağlamasında ve etik sınırlar içinde kalmasında rol oynar. Bazı dürtüler, utanç duygusunun önüne geçebilir ve kişi dürtüsel olarak haz aldığı eylemleri yaparken utanç hissetmeyebilir. Ancak, dürtülerimizi kontrol altına almak mümkün değildir, insan doğası böyle işler.
Mesela güçlü bir inanç veya ideoloji uğruna, kişi utanç hissetmeden hareket edebilir. İnançlar, eylemleri meşrulaştırmada ve utanç duygusunu bastırmada etkilidir. Ancak, gerçekliğini sorgulamadan körü körüne inanmanın tehlikelerini unutmamalıyız.
Maneviyatta ise utanç, “kendi için bir şey almaktan utanmak” anlamına gelir. Dünyevi utanç, toplumsal normlara uymamak veya başkaları tarafından yargılanma korkusuyla ilgiliyken, manevi utanç Yaradan’ın doğasına zıt davranışlarda bulunmak ve Yaradan’dan uzaklaşmakla ilgilidir.
Manevi utanç duygusu, dünyevi utançtan tamamen farklıdır ve iki kavram arasında bir bağlantı yoktur. Maneviyatta utanç, bireyin manevi gelişimine ve Yaradan’la olan ilişkisine bağlıdır.
Manevi gelişim sürecinde, özellikle ileri aşamalarda utanç duygusu önemli bir faktördür. Maneviyatta utanç, “cehennem hissiyatı” ile ilişkilidir. Âdem ve Havva’nın cennetten kovulma hikayesinde geçen utanç duygusu, “kendileri için alma arzusu” ile açıklanabilir. Âdem ve Havva, yasak meyveyi yiyerek Yaradan’ın yasakladığı bir şeyi kendileri için almış ve bu eylemden dolayı utanç duymuşlardır. Meyveyi yedikten sonra kendilerini örtmeleri, alma arzularını örtme çabası olarak yorumlanabilir. İnsanlar, doğuştan gelen kötü eğilimleri nedeniyle yasak olan şeye yönelme eğilimindedirler.
Utançtan kurtuluş ise ancak manevi gelişim ile mümkündür. Manevi gelişim, bireyin egoist doğasını terbiye etmesini ve Yaradan’a yönelmesini sağlar. Bu süreçte, birey eylemlerinin sorumluluğunu üstlenir ve başkalarına karşı daha duyarlı hale gelir. Manevi gelişimin bir sonucu olarak, utanç duygusunun yerini sevgi ve şefkat alacaktır. Birey, Yaradan’la bir bağ kurdukça ve bencilliğinden sıyrıldıkça, utanç duygusundan kurtulur ve gerçek mutluluğa ulaşır.
Sonuç olarak, utanç duygusu insan doğasının bir parçasıdır. Toplumsal normlara, eğitime ve manevi gelişime bağlı olarak bu duygu şekillenir. Sağlıklı bir toplum ve bireysel gelişim için utanç duygusunun doğru bir şekilde anlaşılması ve yönetilmesi gerekir.
Mutlu Meydan
FACEBOOK YORUMLAR