Mutlu MEYDAN

Mutlu MEYDAN

[email protected]

Mutlu Toplum Mümkün Mü?

10 Mart 2025 - 20:21

Mutlu Toplum Mümkün Mü?

Çoğu zaman ego, tüm kötülüklerin kaynağı olarak görülür. Oysa ki ego, insanın kendini koruma mekanizmasının bir parçasıdır. Ancak bu mekanizma, sürekli olarak kendi menfaatini düşünmeye ve başkalarını hesaba katmamaya odaklandığı için egoizm ortaya çıkar. Ego, nerede daha iyi menfaati varsa, nerede kendisini daha iyi ve rahat hissedecekse ona göre karar verir. Başkalarını bu kararları alırken hesaba katmadığı için de başkalarına zarar veren bir unsur haline gelir.

‘O zaman egomuzu yok edelim, kurtulalım ondan’ diye düşünebilirsiniz. Oysa egoyu yok edemeyiz, aksine ona ihtiyacımız var. Buradaki kastım, egoyu tamamen ortadan kaldırmak yerine, onu doğru kullanmayı öğrenmektir. Egoizm’in ne olduğunu iyi anlamak ve egonun tuzaklarına karşı uyanık olmak, bu yolda atacağımız ilk adımdır.

Kendine Saygı ve Ego İlişkisi

Kendini sevmek ve kendine saygı duymak arasındaki farkı anlamak önemlidir. Kendini sevmek, kişinin kendi önemini başkalarının üzerine çıkarması anlamına gelir. Bu, başkalarının önemini azalttığı için, onların zarar görmesine yol açar. Oysa kendine saygı, kişinin muhafaza ettiği prensiplerden dolayıdır. Bu prensipler, egoist olmak zorunda değildir. Kişi, egoist doğasının üzerine çıkarak, başkalarına zarar vermeyen, hatta faydalı olan prensipler doğrultusunda yaşayabilir.

Sınırlarımızı Nasıl Belirlemeliyiz?

Sınırlarımızı belirlerken, dünyevi ve manevi çalışmaları ayrı tutmak gerekir. Dünyevi koşullar içinde, toplumun normlarına uymak önemlidir. Toplum bize şekil verir. Bu nedenle, her istediğimizi yapamayacağımızı, kendimizi kısıtlamamız gerektiğini anlarız. 

Manevi çalışmada ise, egoizmimizi sınırlamak, yani egomuzu kontrol altına almak hedeflenir. Bu noktada, yaptığımız eylemlerin başkalarına zarar verip vermediğini hesaplamak önemlidir. Ancak, bu hesabı maneviyatı çalıştığımız insanlarla birlikte yapmalıyız. Çünkü dışarıdaki insanlar böyle bir hesap yapmayacakları için, yaklaşımımız tek taraflı olur ve zarar görürüz.

Egonun içindeyken adaletli karar veremeyiz. Doğru kararlar verebilmek için, doğru bir çevreye ihtiyacımız vardır. Bu çevre, iyi ve kötü ayrımını yapmamıza yardımcı olur. Egoist doğamızda içgüdülerimizle yaşıyoruz. Tıpkı hayvanlar gibi. Eğer bu içgüdüsel hayattan vazgeçmenin önemini anlarsak, çevremizin bizi kısıtlaması, bizi yoklaması bizim için değerli olur.

İlişkilerde Adalet ve Ortak Kararlar

Egoist doğamızdayken ilişkilerimizde adil bir iç hesaplaşma yapmamız mümkün değildir. Adil olabilmek için, bireysel karar yerine, toplumsal ortak kararlar almamız ve bu kararlara uymamız gerekir. Kendi menfaatimiz için iyi olmadığını hissetsek bile, genelin menfaati için iyiyse, bu kararlarla hemfikir olmalıyız çünkü genelin iyiliği ve benim iyiliğim arasında bir fark yoktur aslında.

Eğer egoist doğamızın içindeyken doğru karar alamıyorsak, o zaman toplumu kullanmamız gerekir. Başkalarıyla bir araya gelerek, herkesin ortak en iyi karara ulaşma arzusunda olması, egoist olsak bile doğru kararlar almamızı sağlar. Burada önemli olan, herkesin genelin iyiliği için çaba sarf etmesidir. Tekrar altını çizmeliyim ki genelin iyiliği ile benim iyiliğim aynı şeydir.

Arzularımızı Kısıtlamak Mümkün mü?

Doğamızın haz almak ve ızdıraptan kaçma dengesi üzerine kurulu olduğunu biliyoruz. Ancak, haz alırken başkalarına zarar veriyorsak, bu yanlış bir durumdur. Arzularımızı kullanırken, başkalarına zarar vermemesine dikkat etmeliyiz. Bir şey istediğimiz zaman, başkasının faydasından veya ihtiyacından çalmamalıyız. Eğer kendi ihtiyacımız, başkalarının ihtiyacı ile çatışıyorsa, bu arzuyu kullanmaktan kendimizi alıkoyabilmeliyiz. Bu yüzden yukarıdaki prensibi anlamak çok önemli: bir başkasının iyiliği ile benim iyiliğim arasında bir fark yoktur.

Manevi açıdan kısıtlama, kişinin manevi gelişimini engelleyecek niteliklerini keşfettikçe, onları kullanmamaya karar vermesidir. Dinlerdeki uygulamalardan farklı olarak, manevi kısıtlama, daha üst bir bilinç edinmek amacı taşır ve artan bilinçle ölçülebilen ve sebebi idrak edilebilen bir eylem haline gelir. Kural gereği değil, anlayışla yapılır. Örneğin, kendimizi toplum için geliştirebileceğimiz bir ders çalışmak için televizyon dizisi seyretmeyi bırakmak bir kısıtlama örneği olabilir. Yani, yapmak istediğimiz bir şeyi, daha faydalı bir şey yapmak için durdurmaktır. Manevi haz, kişinin alma arzusunun kontrolünden bağımsız, doğayla ortak bir bağ kurarak aldığı mutluluktur. Doğa, bize hazzı nasıl alacağımızın koşullarını öğretecek durumlar sunar. 

Egonun Üzerine Çıkmak

Egonun üzerine çıkmak, ben diye inşa ettiğimiz kişiyi yok etmek değil, yeni bir ben oluşturmaktır. Tıpkı tırtılın kozasından çıkıp kelebek olması gibi. Bu süreçte, geçmişten getirdiğimiz kalıpları, düşünceleri bir kenara bırakarak, yeni bir başlangıç yapmalıyız.

Hayattan doğru bir şekilde haz almak ve mutlu olmak için, yapmamız gereken tek şey birbirimizi sevmektir. Eğer insanlar birbirlerini severse, onları üzmek istemezler ve egolarını kullanmazlar. Bu şekilde davrandığımızda, kalıcı bir mutluluk hissine ulaşabiliriz. Dünyevi şeylerin peşinde koştuğumuz zaman ise, sadece geçici mutluluklar elde ederiz. 

Unutmayalım, gerçek mutluluk sadece insanla insan arasındaki bağda olabilir. Hayatımızdaki mutsuzlukların nedeni, kendimize odaklı olmamız ve doğamızın nasıl işlediğini anlamamamızdır. Kendimizi anladığımızda, hayatımız çok daha kolay akar.

Mutlu Meydan

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum