İlk dayağımı yediğimde on iki yaşındaydım.
Sırtımda ki odunun acıları günlerce geçmemişti.
Annem anneciğim çaresiz korkmuş gözlerle izliyor, olanca kuvvetiyle itmeye çalışıyordu üvey babamı, çaresizliğin güçlü soluğu tüm rutubetli davarlara sinmişti.
Küçücük bedenimde olan hasar geçiyor, ama ruhumda fırtınalar kopuyordu.
Nedendi bu dayaklar?
Sebebi neydi küçücük aklı bu sorulara yanıt veremiyordu.
”Allah belanı versin ufacık çocuktan ne istiyorsun, O sabi sana aynı güçle karşı koyabilir mi? Neden bu nefretin?”
“Eski kocanın varlığını hatırlatıyor onun yüzünü görüyorum her baktığımda, yolla annene görmek istemiyorum suratını.”
Fuat annem hasta nasıl baksın senle evlendiğim için tüm aile bana kızgın kim nasıl bakacak. Sana ne zararı var ufacık yavrunun”
“Uzatma Emine yurda murda bir yere ver, bu kızı öldüreceğim elimde kalacak aklını başına topla.
Emine kızının yanına koştu Elif içli içli ağlıyordu.
Bir çözüm bulmalıydı. Kızına yapılan bu zulme çaresiz kalmak onu perişan ediyordu.
Elif anneciğinin elini okşayarak. “Çok acımıyor anne merak etme”
Fuat eve uğramadığı günler her şey daha güzeldi.
Emine ile Elif sohbet ediyorlar, Elif derslerini çalışıyor evin her yanına huzur doluyordu.
Sabri uzun yol şoförüydü evine on günde bir uğruyordu. Uğradığında ne huzur ne mutluluk kalıyordu. Emine kaç kez boşanmayı düşünmüştü.
Seni öldürürüm diyordu Sabri . Alabildiğine korkuyordu. Bu korku onu donduruyordu.
Bir yerlere gidip, bir şeyler yapmalıyım diye düşünüyordu ama sadece düşüncede kalıyordu.
Elif bir kurtuluş yolu arıyordu annesinin üzülmesinin yıpranmasının tek sebebini kendi görüyordu.
”Suna ben bu evden gitmeliyim kaçacak bir yer bulmalıyım. Dayaktan işkenceden bıktım annemde benimle aynı işkenceyi yaşıyor.
”Suna alabildiğine alımlı yaşından çok büyük gösteren bir kızdı. Emine zaman zaman bu kızla olan arkadaşlığından rahatsız olsa da, konuşacak bir arkadaşı var evden çıkmıyorlar diye endişelenmiyordu.
Bir sabah çok erken kimseler uyanmadan Elif kapıyı usulca açtı çıktı.
Bu gidiş asla dönüşü olmayan bir çıkıştı.
Güzel annesi şimdi mışıl mışıl uyuyordu bir daha huzursuz olmayacak kendi yüzünden dayak yemeyecekti.
Belirsizlik, evsizlik, kimsesizlik onun minik kalbinin deli gibi çarpmasına neden oluyordu, köşede bekleyen sarı taksiye bindiğinde Suna’nın bakışlarıyla karşılaşınca biraz olsun rahatladı.
”Suna kalacağımız yer belli mi?
İş bulup çalışacağız okulumuz yarım kaldı ama dışarıdan bitirmeler var şimdi ben liseyi bitirip.
Mutlaka üniversiteyi okuyacağım anneme söz verdim.
”Elif bak kalacağımız yer belli iş ve sonrası bize kalmış.
Ben çalışmadan para bulabiliyorum, sana kaç kez söyledim barlarda dansçılık yapıyorum, milletin ağzının kokusunu çekmekten çok daha kolay, bir iş istersen sana da böyle bir iş ayarlayabiliriz.
Yok ben mağazada falan çalışırım kalacak yerim olsun yeter” ”Tamam sen içini rahat tut elbet bir çözüm buluruz.
Taksi İstanbul sokakların da yavaş yavaş ilerliyordu. Taksi bir apartmanın önünde durdu Suna parayı ödedi ve taksiden indiler.
Apartmanın merdivenlerini çıkarken Elif korkuyordu ama Suna’ya korkusunu belli etmemeye çalışıyordu.
Bodrum katına indiler, içerden müzik sesleri geliyordu . Suna kapıya olanca gücüyle vurdu. Üstündeki kazak yırtık saçı başı dağınık bir erkek kapıyı açtı.
”Naber Selim “”İyidir girin içeri” ortalık darmadağındı, duman kokusundan göz gözü görmüyordu. Yerde yataklar yatakların üzerinde pis çarşaflar vardı.
Elif hayal kırıklığına uğramış belli etmemeye çalışıyordu. Ortama yabancı elini ayağını nereye koyacağını bilmeden öylece dikiliyordu.
Selim fark etti bu durumu “ Tedirgin olma iliş bir yere ”Elif şu an kaçıp gidebileceği bir yer olsa hiç düşünmeden giderdi.
Ne yazık ki çaresizdi gidebileceği bir yeri, kimsesi yoktu.
O gece tedirgin huzursuz bir uykunun ardından sabaha uyandı. Evine mi dönmeliydi karar veremiyordu. Yoktu gidecek hiçbir yeri yoktu.
O gün dışarı çıkıp tüm gün iş aradı. İş bulmak ne zordu zar zor bir yerde tezgahtar olarak işe başladı.
Tüm gün müşterilerin kaprisleri, ona yüksekten bakmaları onu üzüyordu aldığı parada hiçbir şeye yetmiyordu. Sana elli kere dedim gel şu barda dansçı olarak başla bir şey yapmıyorsun ki sahnede sallanıp duruyorsun kimsenin sana bir zararı yok, Ezilmeden hırpalanmadan paranı kazanıyorsun.”
“Bu gece seninle geleceğim Suna ortama bir bakayım gerçekten dediğin gibiyse garsona da ihtiyaçları olabilir.” “Tabii sorarız Yunus abiye sen gel bir bakta”
Bar çok kalabalıktı daha çok gençler ve orta yaşa yakın insanlar vardı görünürde bir gariplik yoktu.
İnsanlar içip sohbet edip eğleniyorlardı. “Selam seni ilk kez burada görüyorum dedi delikanlı” Elif’in gördüğü en yakışıklı, karizmatik çocuktu.” “Selam dedi Elif, tüm çekimserliği üzerinde, ilk kez geliyorum arkadaşım çalışıyor burada”
”Bir içki içer miyiz” İçmem demek olmazdı şimdi çocuk muydu o.” Peki içelim” İkisi birlikte bara doğru ilerlediler. İçkilerini söyledikten sonra sohbete başladılar, sanki kırk yıldır birbirlerini tanıyormuşçasına rahatça sohbet ediyorlardı.
Belalı bir çocuktu belliydi, selam veren arkadaşları sağlam pabuca benzemiyorlardı. Az sonra Suna geldi yanlarına “Yunus abi seninle konuşmak istiyor Elif”” Tamam geldim”
Yunus yirmi yedilerinde bıçkın alemi bilen bir gençti. Adın Elifmiş öyle mi, bak Elif ister garson ister dansçı olarak çalışabilirsin ama dansçı olursan kazancın daha fazla olur.” “Yunus abi izninizle ben garson olarak başlayayım” “ Peki yarın başlarsın o zaman Suna bizim kıymetlimizdir.”
Ömer uzaktan meraklı gözlerle onları izliyordu.
Elif yanına gelince hayrola diye sormadan edemedi, ”Yarın burada çalışmaya başlıyorum garson olarak”” Senin ailen yok mu kimin kimsen” ”Yok say sen üvey babamın zulmünden kaçtım. Annem ve iki üvey kardeşim var.
” Ömer bak bende buralardayım artık bana da bir sorunun olduğunda söyle emi. Elif işe başladı, zaman zaman annesini çok özlüyordu, geçen gün telefonda iyi olduğunu söylemişti annesine, kadıncağız saatlerce yalvarmıştı gel diye ama Elif içi sızlayarak telefonu annesinin yüzüne kapatmıştı.
Günler akıp giderken Elif yeni yaşamına alışıyordu. Ömer’le araları çok iyiydi ama zaman zaman Ömer’in çok dengesiz davrandığı günler oluyordu.
Bir gün Ömer’i gördü Elif yıkıldı Ömer uyuşturucu kullanıyordu. Vazgeçirmek için elinden geleni yaparken bir gün bir baktı ki kendide kullanıyor.
Yalnızlığı çaresizliği anne özlemini içinde bulunduğu boşluğu sarıp sarmalayan bu haplar olmuştu.
Para lazım Elif bendeki para sonuna dek tükendi”
”Ben bir Suna’ya bulayım onun zulasında her zaman üç beş kuruş vardır. Parayı buldular, daha sonra ki günlerde buldular ama artık Elif tam bir bağımlıydı.
O güzel yüzü çökmüş, gülen gözleri gülmez olmuştu.
Ömer iyice dayak yemiş ve çok korkmuş halde Elif’in karşısında duruyordu. Elif korkudan donmuştu. “Ne oldu sana diye sorabildi usulca” ”Kumarda yüklüce para kaybettim ödeyemeyince adamlar daldı.” On beş gün süre verdiler Elif parayı bulamazsam bu adamlar beni öldürür “.”Bulacağız merak etme” Elif olanı biteni tüm heyecanıyla anlatırken Suna hayretle dinliyordu.
“Elif bu kadar para nasıl buluruz biz imkan var mı?
Bankadan para mı çekeceğiz, annemiz babamız mı verecek aklını mı yitirdi bu oğlanda sana güvenerek mi kumar oynadı” ”Çok seviyorum Suna ona bir şey olursa ben yaşayamam” “Yunus abiye bir sorsak belki avans falan verir” ”Valla sen aklını yitirirdin garson parasıyla ödenecek o kadar avans mı verirler kızım sana”
”Biz soralım Suna bakalım belki belli bir miktarını bulur kalanını biz avans alırız.
Yunus abi bana on beş bin lira avans verebilir misin bütün ömrümce senin için çalışırım .
Bir lokma ekmek yeter bana “Kızım sen deli misin üç kuruşluk garsona onca para verilir mi git işine Allah aşkına”. Tüm gece kızın çaresizliğini Yunus uzaktan uzağa izledi.
Aklına gelen fikri hayata sokabilirse patrondan bir aferin alacaktı hem de kızı ucuza kapatacaktı. Ömer Elif’in koynunda mutsuz mutsuz yatarken, Elif’in yüreği sevdiği erkeğe bir şey olacak diye deli gibi çarpıyordu.
Hiçbir çözüm yok mu Ömer” ”Saldırmadığım kapı, gitmediğim dost arkadaş kalmadı Elif yok diyorlar başka bir şey demiyorlar Bu alemin raconu bu düşenin dostu olmaz. Benim bu parayı bulmam imkansız.
Kaçacağım başka çarem yok. “Beni bırakıp nasıl gideceksin hiç mi sevmiyorsun beni” “Şimdi beraber kaçamayız paramız yok nerde barınır ne yer ne içeriz.
Ben işleri yoluna koyunca seni çağırırım. ”Yok olmaz gidemezsin beni bırakamazsın bir iki gün daha bekle ben Yunus abi ile tekrar konuşacağım.
Elif mutsuzluktan ölüyordu sevdiği adam elleri arasından kayıp gidiyordu bir şeyler yapmalıyım diye kahrediyordu kendini. Yunus Abi bu parayı bulmanın bir yolu yok mu? Dışardan birilerine borçlansam “”Kızım sen kaç kuruş alıyorsun da sana bu parayı borç verecekler. Bir yolu var aslında ama ona da sen nazlanırsın şimdi” ”Söyle Yunus abi ne olur söyle”
“Bak Elif müesseseye borçlanırsın kaçak masalara oturur müşterileri oyalarsın, azıcık ellerler öperler hepsi bu” Elif uzun uzun düşündü ya sevdiğini kaybedecek, ya bu teklife evet diyecekti.
İki senedir çalıştığı bu yerde ablalarını da görüyordu zararsız masalara oturup şen kahkahalar atıyorlar, güzel elbiseler giyinip süsleniyorlardı.
Ömer’i kaybetmekten daha kötü olmazdı. Tamam Yunus abi yapıcam ne yapmam gerekiyor.
“Kızlar sana yol yordam öğretir ben de senedi getireceğim şimdi sonra paran elinde” Ömer’in yanına gitti koşa koşa, tüm geleceğini sattığını bilmeden mutluydu.
Elindeki paralarla onun geleceğini satın almışlardı ama o mutluydu Ömer’e gereken parayı bulmuştu.
Merve Çapan
FACEBOOK YORUMLAR