Öncelikle şunu anlamalıyız ki; Şeriat ile yönetilen ülkelerde ‘İslam dini bir devlet dinidir’. Yalnız kul ile Allah arasında değildir. Toplumsal yaşamın her alanında ekonomik, politik, ideolojik, kadın haklarına, toplumsal konular ve bireysel özgürlüklere tamamen karşı bir düzendir. Şeriat yönetimin, katı ve fanatik kuralları vardır. İnsanlar toplumsal yaşamlarında özgür değildir. Kadın ve erkek eşitliği söz konusu değildir. Şeriata ve Şeriat düzeni için konan bu katı kuralların aslında İslam diniyle hiç ilgisi yoktur. İşte size Kuran-ı Kerim’den birkaç ayet; “Kadınlarınız sizin için bir tarladır. O halde tarlanıza dilediğiniz gibi varın ve kendiniz için ileriye hazırlık yapın. Allahtan korkun ve bilin ki siz mutlaka onun huzuruna varacaksınız. Ey Muhammed müminlere müjdele!” “ Kadınlar boşandıkları zaman iddetlerini bitirdiklerinde ya kendilerini iyilikle tutun, aralarında meşru bir şekilde, rızalaştıkları takdirde kendilerini kocaları ile nikahlanacaklar diye sıkıştırıp engellemeyin. İşte bu içinizden Allah’a ve ahiret gününe iman edenlere verilen bir öğüttür.. Bu sizin hakkınızda daha hayırlı ve nezihtir. Allah bilir siz bilemezsiniz" bu denli modern ve vicdanlı bir din şeriatla yönetilen ülkelerde nasıl vahşete dönmüştür anlamak mümkün değildir. Şeriat ya da şeriat devletine karşı tutum almak Allaha karşı tutum almak olarak değerlendirilir. Demokratik ve laik devletlerde din, görüşleri, toplumsal yaşamı, siyasal hayatı şekillendirme ve yönetme konusunda asla etkili olmamalıdır.
Şeriat negatif ve pozitif ayrımcılık yapan acımasız bir yönetim şeklidir. Demokratik, laik devletlerde dinler ve dini görüşleri farklı olan halkı arasında negatif ve pozitif ayrımcılık yapmaz. Atatürk bilme, sanata, akla mantığa dayanan her türlü medeni ilerlemeye inanıyor ve halkının da inanmasını istiyordu bu nedenle laik hükümet tabirinden dinsizlik anlamı çıkarmaya çalışan toplumsal yığınlardan uzak durmalıyız
Laiklik aslında tüm halkın vicdan, ibadet, dini yaşamları konusunda özgür olmasını öngörür. Laiklik manasından dinsizlik anlamı çıkarmaya çalışanlar Müslümanlığı politik ve toplumsal ekonomik çıkarları uğrunda kullanmak isteyen toplumsal yığınlardır.
Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküşünün en önemli sebeplerinden biri Halifelikle yönetilmesiydi. Halifelik yönetimi , batıl inançlara hurafelere , şeyhlere saplanarak gerçek İslam’dan uzaklaşılmasına neden oluyordu. Gerçek Müslümanlığı halka anlatmak için ilimle, akılla, fenle uzlaşan bir toplum yaratmak gerekiyordu.. Atatürk’ün dine bakışı tam olarak anlaşılamadığından aslında bazı çevrelerce anlaşılmak istemediğinden Atatürk halka din düşmanı olarak tanıtılmak istendi ne yazık ki günümüzde bile hale öyle hissettirilmek isteniyor. Ancak Atatürk yaşamının hiçbir döneminde din aleyhine olumsuz bir konuşma ya da davranış içersine girmemiş, Müslüman bir ailede doğmuş, ve annesinden çok iyi bir dini eğitim almıştır. Dini Allah ile kul arasında bağlılık olarak değerlendirmiş ve toplumundan böyle algılamasını istemiştir. “Bizim dinimiz ulusumuza hakir, miskin, ve aşağı olmayı öğütlemez. Tersine Allah da peygamberde insanların ve ulusların yücelik ve onurunu korumasını buyuruyordu. ”(1923)
“Dinsel düşünce ve inançlara saygılı olmak, öteden beri doğal ve genel ölçüdür. Bunun tersini düşünmeye neden yoktur.”(1923)
Din Allah ile kul arasında kutsal bağlılıktır. Atatürk’ün Allah’ a Peygambere özgür ve Kuran- Kerime samimiyetle bağlı Müslümanlara saygısı büyüktü. İslam hilafetten, müritlerden, tekkelerden zaviyelerden kurtulup özgür olmalıydı. Atatürk gerçek Müslümanlara ve dine saygı duyuyor fakat hilafet rejiminin imparatorluğu sona götürdüğünü ön görebiliyordu. Atatürk din işlerini devlet işlerinden ayrılmasından, tutucu bağnaz kurum ve kuruluşlardan kurtulmasıyla ve laiklikle olabileceğini biliyordu. İslam dinini özellikle Kuran’ı Kerim’i çok iyi anlaşılmasını ve halkının dininin gereklerini kavramasını, akla yönelmesini istemiştir.
İslam din 10. Ve 11 yy’ da çok ileri dir düzeye gelmiş , birçok bilim adamı, coğrafyacı,astronomi, edebiyat alanında ilerlemeler kaydetmiştir. Abdülhamid İbnİ Türk, Harezmi, Farabi, ibni Sina, El Burini, Uluğ Bey, İmam Gazali. İslam dünyası bu yükselişi yaşarken Avrupa dünyası karanlık çağını yaşamaktaydı. Avrupa Ülkeleri İslam dünyasındaki bu gelişmeleri takip etmekten vazgeçmemişlerdir. 18.yy da ise bilimsel aydınlanma çağına girmiş. Avrupa’da Rönesans’ın yarattığı yeniden doğuş sayesinde Avrupalılar bilim, sanat ve teknolojide İslam dünyasını geride bırakan büyük gelişmeler sağlanmıştır. Atatürk’ün düşüncelerine göre insan hayatının tüm evrelerinde güzel ahlak ve bilmi samimi din inancının halk ve toplum üzerinde etkili olmasını istemiştir. Atatürk’ün hayatını inceleyen birçok ilim adamının belirttiği gibi ulu önder haftanın belli günlerinde Sadettin Kaynak, İbrahim Hafız Yaşar, Niyazi Ahmet Banoğlu , Mısırlı İbrahim gibi dönemlerinin en önde gelen hafızlarına Kuran-Kerim okutmuştur.
Atatürk’ün dinine olan samimi bağlılığını ortaya koyan sözlerinden en önemli olanı kuşkusuz vefatından hemen önceki sözleridir. Vefatından 15 gün önce Başbakan kanalıyla tüm dünyaya açıkladığını ve Türk Ulusunun manevi bir vasiyet niteliği taşıyan bu son sözlerinde Ulu Önder İslam Dini’ne ve Hz Peygambere tam anlamıyla inanmanın ve tabi olmanın gereğini şöyle belirtmektedir.” Bütün dünyanın Müslümanları Allah’ın son peygamberi Hz Muhammedin ‘in gösterdiği yolu takip etmeli ,Tüm Müslümanlar Muhammed’i örnek almalı ve kendisi gibi hareket etmeli İslamiyetin hükümlerini olduğu gibi yerine getirmelidir Zira insanlık anca böyle kurtulabilir”( Dil , Tarih , Coğrafya yayınları,1979) Bugün yaşadığımız Türkiye dini siyasete hizmet etmekten çekinmeyen politikalarla yönetiliyor, hukuktan , eğitimden, bilimden tamamen uzak yöneltmektedir. Üniversitelerde sivil, faşist , dinci gerici örgütlenmeler uzun süreden beri devam etmekte ve artık ülkemizde kadrolaşmıştır. Bizler laiklikten asla vazgeçememeliyiz; tarikatlar, tekkeler, zaviyeler , sahte Müslüman hocalar sahte inançlı siyasetçiler kapitalist devlet düzenini besler . Halklarının özgürlüklerini, çıkarlarını, ilerlemelerini asla düşünmez ve önemsemezler. Şeriatla yönetim ; kan gözyaşı , acıdan başka uluslarına hiçbir özgürlük vaat edemezler.
Atatürk’ün birkaç sözüyle yazımı bitirmek istiyorum”
“ Ey arkadaşlar! Tanrı birdir büyüktür”
“ Ey millet. Allah birdir şanı büyüktür”
“ Atatürk bugün yaşam ve insanlık gerekleri bütün gerçekleriyle yansıyınca safsatalar, hurafeler kafalardan çıkmalıdır. Her gün yükselmeye ve gelişmeye istidatlı ve ulusumuzun , toplumsal ve yaratılışsal inkilap adımlarını kırmak isteyen engeller kesinlikle ortadan kaldırılmalıdır. (1923)
Sevgiyle kalın…
Merve Çapan
FACEBOOK YORUMLAR